Kültür turlarını her zaman çok sevmişimdir; hiç beklemediğiniz şehirlerden öyle hikâyeler çıkar ki… Kimi yerde yeni bir kültür, kim yerde sevdiklerinize tadacağınız nefis lezzetler, kimi yerde ise torunlarınıza anlatacağınız öyküler biriktirirsiniz.
Kültür turlarının bir güzel yanı da farklı yaşlardan, farklı sosyal çevrelerden ama sizinle aynı ilgi alanına sahip kişilerle tanışmanız.
Kültür turlarına ilgim Mevlana ile başladı. Özellikle sözleri sosyal medyada paylaşıldıkça onunla ilgilenenlerin sayısı hızla artıyor. Mevlana artık yediden yetmişe herkesin dilinde…
“Akıl, aşk ve can!
Bu üçü üçgendir.
Her derde çare, her yaraya merhemdir" diyen bir hümanist; “Kum tanesiyim ama çölün derdini taşıyorum” diyen bir filozofu yaşadığı ve eserlerini yazdığı şehirde ziyaret etmek kaçınılmazdı. Daha önceki seyahatlerimde de kullandığım için güvendiğim bir adrese başvurdum. Setur’un Konya Şeb-i Arus turuna katıldım. Tur boyunca Mevlana’nın bize yansıttığı maneviyatı hissedeceğim için çok heyecanlıydım; nitekim de öyle oldu.
Konya ülkemizin yelpazesi en geniş kültürel şehirlerinden biridir. Doğal ve tarihsel zenginlikleriyle de önem taşıyan bu şehir, en eski yerleşimlerinden biri olan Çatalhöyük ile 2012 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmiştir. Durum böyle olunca Konya’yı sadece Mevlana için değil tümüyle merak etmemek de elde değil.
Konya’da diğer aylara nazaran özellikle Aralık ayı daha önemlidir. Çünkü Mevlana'nın ölüm ayı olarak kabul edilir ve ‘Şeb-i Arus’ olarak isimlendirilen anma törenleri yapılır. Bu nedenle Şeb-i Arus turları bölgede müthiş önem taşır.
Bu görsel şöleni siz de izleyebilir hafta sonunuza renk katabilirsiniz. Peki, Konya’da başka neler yapılır? Konya’da Aziziye Camisi’ni gezebilir, Sille Köyü’nü turlayabilirsiniz. Daha sonra Konya Arkeoloji Müzesi’ni inceleyebilir, Kyoto Japon Parkı’nda bol oksijenin tadını çıkartabilirsiniz. Konya’ya gelmişken tabii ki o meşhur yemekleri yemeden gitmek olmaz. Bamya çorbası, etli ekmek ve fırın kebabı ile güzel bir ziyafet çekebilirsiniz.