Fotoğraflar: iStock
Birçoğumuzun şehrin keşmekeşinden uzaklaşıp maviyle yeşilin buluştuğu, doğa içinde, bir sahil kasabasında yaşama gibi hayalleri vardır. Evet, itiraf edelim ki evlerimizi ve hayatlarımızı teknolojiyle doldururken bile, DNA'mızdaki bazı kodlar, doğaya geri dönmeyi istiyor. Belki her birimiz doğada yaşama şansına sahip olamıyoruz, ancak bu durum doğayı evlerimize getiremeyeceğimiz anlamını taşımıyor. Yaşam alanlarımıza dahil edeceğimiz iç mekan bitkileriyle, dijital yaşam ve hareketli programlara karşı bir panzehir yaratabiliriz.
İç mekan bitkilerinin bulundukları her alana görsel çekicilik kattıklarına ve her ortamda ferahlık, dinginlik hissi yarattıklarına şüphe yok. Bunların yanı sıra vücut sağlığı ve insan psikolojisini olumlu yönde etkilediğini de biliyor muydunuz? Evet, bitkiler bulunduğu ortamın havasını temizlediği gibi, fotosentez yoluyla içerideki oksijeni de artırırlar. Dolayısıyla zararlı kirleticileri ve gazları da hapsetmeye yardımcı olurlar. Ruhunuzu yükselttiği detayını da unutmamak gerek. Peki, mutlu, sağlıklı ev bitkileri yetiştirmenin ipuçları neler?
Ne yazık ki sevdiğiniz bitkiler, sahip olabileceğiniz bitkiler anlamını taşımıyor. Yaşam alanınızın aldığı doğal ışık miktarı, seçebileceğiniz bitkiyi de belirler. Bu nedenle işe, pencerelerinizin hangi yöne baktığını belirlemekle başlayabilirsiniz. Çünkü güneye bakan pencereler parlak ışık, doğu ve batıya bakan pencereler orta ışık, kuzeye bakan pencereler ise düşük ışık alır.
Pencerenizin önünde bitkilerin güneş ışığını engelleyebilecek büyük bir ağaç veya bina gibi faktörler varsa, bunu da hesaba kattığınızdan emin olmalısınız. Çoğu ev bitkisi parlak, dolaylı güneş ışığıyla mutlu olur, ancak daha düşük ışık seviyelerinde yaşayabilen bitkiler de vardır. Bu gibi durumlarda Paşa Kılıcı ya da Zamia gibi bitkiler tercih edebilirsiniz. Eviniz yoğun güneş alıyorsa, Monstera Deliciosa (Deve Tabanı), Alocasia, Starliçe, Areka Palmiyesi ve Antorium gibi bitki çeşitleri sizin için iyi bir alternatif olabilir.
Bitki ebeveynliğinde yeni misiniz? Peki, yoğun bir çalışma programına mı sahipsiniz? Sosyal yaşam ve iş programı koşturmacası, bitkilerin ihmal edilmesine zemin yaratabilir. Fakat, endişelenmeyin. Bazı bitkiler, bu tür bir yaşam tarzıyla da başa çıkabilir. Yeterli ışık aldıkları sürece; düşük bakım gerektiren ve kuraklığa dayanıklı sukulentler, Zamia ve Paşa Kılıcı gibi bitkiler siz seyahatinizden dönene kadar en iyi görünümlerini koruyacaktır.
Bazen iyi sonuçlar yaratacakmış gibi hissettiren durumlar daha çok olumsuz tablolara zemin hazırlayabilir. Bitkileri fazla sulamak da buna en iyi örneklerden. Bitkilerinizi fazla sulamaktansa az sulamanın daha iyi olacağından emin olabilirsiniz. Zira çok fazla sulama işlemi, kök çürümesini beraberinde getirebilir. Bu nedenle bir sulama programı oluşturmak yerine bitkinin toprak karışımını parmağınızla kontrol etmeli ve yalnızca toprağı kuruduğunda su vermelisiniz. Toprağınız nemli hissettiriyor ve parmağınıza yapışıyorsa bitkiniz şimdilik ihtiyaç duyduğu suya sahip demektir.
Tabii sulama sıklığınızın da yıl boyunca mevsime göre değişmesi gerekir. Kış aylarında bitkiler daha az suya ihtiyacı duyacağı gibi, bu aylarda daha yavaş büyürler. Yaz aylarında ise durum, tam tersine evrilir; bitkiler daha fazla suya ihtiyaç duyarken daha hızlı bir gelişim gösterirler. Solan yapraklar ve saksının kenarlarından çekilmiş gibi boşluk oluşması gibi durumlar, toprağınızın susuz kaldığını gösterir.
Ilık su kullanımı da sulama konusundaki bir diğer önemli detayı oluşturuyor. Bunun sebebi de toprağın en iyi ılık suyu emmesidir. Sulama yaparken su, doğrudan bitkinin tabanının etrafındaki toprağa dökülmelidir. Çünkü bitkiler suyu, kökleri yardımıyla emer.
Bitiklerin uzun yıllar sizinle birlikte yaşamaları için, onların doğal ortamlarına sadık kalmak oldukça önemlidir. Tropikal bitki sevenlerdenseniz, bu familyaya ait birçok bitkinin yüksek nem sevdiğini bilmelisiniz. Kışın kurak aylarında, tropikal bitkileri bir araya toplamak daha nemli bir mikro iklim yaratmaya yardımcı olabilir. Ayrıca bu konuda hava nemlendirici cihazlardan da destek alabilirsiniz. Bu cihazlar, insanlar için de harika bir seçenek olacaktır.
Bitkilerin bulunduğu ortamın sıcaklığı her mevsim aynı standartta olmalıdır. Aşırı ve hızlı değişiklikler bitkileri strese sokabilir. Genel olarak insanların sevdiği sıcaklıklardan hoşlanan bitkiler, 20 ila 30 derece arasındaki sıcaklıklarda mutlu mesut yaşayabilirler. Fakat doğalgaz radyatörlerinin, klima ünitelerinin ve sıcak veya soğuk hava akımları oluşturabilen hava menfezlerinin yakınına yerleştirmekten kaçınmalısınız.
Bitkiniz, eve getirdiğiniz ilk andan itibaren yeni ortamına uyum sağlamak için birkaç haftaya ihtiyaç duyar. Bu nedenle biraz fazla ilgi bekleyecektir. Dolayısıyla, suya ihtiyaç duyuyor mu, ortamın sıcaklığı yeterli mi ya da yeterli güneş ışığı alıyor mu diye bitkinizi bir süre gözlemlemeniz, gelişebilecek olumsuz durumlar karşısında fayda sağlayacaktır.
Saksı değiştirme konusunda yaygın bir doğru bilinen yanlış vardır ve bitkinin mutlaka yeni bir saksıya koyulması gerektiğine inanılır. Ancak saksı değiştirme eylemi daha çok, bitkiye yeni besin maddeleri sağlamak için taze toprak karışımıyla değiştirmek anlamına gelir. Bu nedenle bitkilerin genellikle aktif büyümelerine bağlı olarak, her 12 ila 18 ayda bir saksılarının değiştirilmesi gerekir. Bitkiniz mevcut saksısından daha büyük bir hal aldıysa, bunu bir boyutlandırma zamanı olarak da kullanabilirsiniz. Bunun için mevcut saksısından sadece 1 boy büyük bir saksı seçmelisiniz. Aksi takdirde bitkinizin toprakta yüzmesi, sizi fazla sulamaya yönlendirebilir.
Bitkilerinizi sularken fazla su kullanıyorsanız, drenajı aklınızda bulundurmalısınız. Bunun için drenaj deliği ve tabağı olan bir saksı seçebilir, deliği olmayan saksıların tabanına fazla suyun akması için boşluklar oluşturmak için irili ufaklı taşlar dizebilirsiniz. Sizin için en işe yarayan yöntem hangisiyse onu yapın. Bitkiler için farklı yöntemler denemekten korkmayın!