Yazı: Saffet Emre Tonguç
Fotoğraflar: Serkan Yurtsever
Modeller: Büşra Şahin-Alp Timuçin Cangar
Otomobil: Amarok Exclusive
Valikonağı Caddesi Nişantaşı’nı ortadan ikiye böler, alışverişin popüler mekanları ise her iki tarafta da yer alan Rumeli Caddesi, Teşvikiye Caddesi ve Abdi İpekçi Caddesi’dir. Aralarında apartman bloklarının da olduğu ömre bedel 19. yüzyıl mimarisi örneklerinin incelenmesi ve keyfine varılması bazen kalabalık yüzünden mümkün değil.
Nişantaşı adı, bir zamanlar buradaki ormanlık alanda okların ulaştığı en uç noktayı işaret etmek için dikilmiş nişan taşlarına atfen verilmiş. Bu taşların çoğu ulaşmış günümüze; bir tanesi Valikonağı Caddesi ile Teşvikiye Caddesi’nin kesiştiği yerde, birkaç tanesi de Teşvikiye Camii’nin avlusunda duruyor. Bir diğerini yolun biraz yukarısındaki Harbiye Karakolu’nun önünde görmek mümükün. 1866 yılında Aziziye Karakolu olarak yapılan bu süslü bina, ön yüzeyindeki bezemelerden ötürü hızla Süslü Karakol olarak isimlendirilmiş halk arasında. Teşvikiye ise adını, Sultan II. Mahmud’un halkı buraya yerleşmesi için “teşvik” politikasının ardından almış.
Vedat Tek Konağı
Valikonağı Caddesi’ndeki süslü evi, mimar Vedat Tek (1873-1942) 1913-14 yıllarında kendisi ve ailesi için yapmış. Birinci Ulusal Mimarlık akımına göre inşa edilmiş konakta turkuaz çiniler, kalın kemerli pencereler ve asma katlar kullanılmış. Vedat Tek’in İstanbul’daki diğer çalışmaları arasında Sirkeci’deki ana postane binası ve Haydarpaşa’daki vapur iskelesi var. Konak, bugün bir restorana ev sahipliği yapıyor Mermer merdivenlere, çinilere ve süslü birinci kat tavanına mutlaka bir göz atın, ev olduğu zamanlarda ne kadar rafine bir dekorasyonu olduğunu göreceksiniz.
Teşvikiye Camii
Cami; 1794 yılında III. Selim tarafından yaptırılan ancak zamanla harabeye dönüşen bir mescidin yerine 1853 yılında Sultan Abdülmecid tarafından inşa ettirilmiş. Küçük kubbesi, tek minaresi ve zarif merkez revağı ile dikkat çekici. Avluda iki tane orijinal nişan taşı göreceksiniz, her ikisinde de zarif Osmanlı yazıtları var. Birinin tarihi Sultan III. Selim (1789-1807) dönemine, diğerininki ise Sultan II. Mahmud (1808-39) dönemine dayanıyor.
Cami özellikle toplumun tanınmış isimlerinin cenaze törenlerinin yapıldığı yer olarak biliniyor.
Maçka Palas
Maçka Caddesi’nde oldukça sade ve ciddi görünümlü Maçka Palas binası bugün son derece lüks Park Hyatt Otel’e ev sahipliği yapıyor. 1922 yılında İtalyan mimar Giulio Mongeri (İstiklal Caddesi’ndeki St. Antuan Kilisesi’nin de mimarı) tarafından yapılmış ve farklı zamanlarda eski cumhurbaşkanı Celal Bayar (1883-1986) romancı Kerime Nadir (1917-84); ve Galatasaray kalecisi Turgay Şeren’e (1932--) ev olmuş. Duvardaki plaket ise şair Abdülhak Hamid Tarhan’ın (1852-1937) 1937 yılında burada kalması anısına konmuş.
Tam karşısındaki devasa Anadolu Teknik Lisesi de Giulio Mongeri tarafından 20. yüzyılın başında İtalyan Konsolosluğu olarak yapılmış. I. Dünya Savaşı binaya zarar verdiğinde bina hala natamammış. Savaştan sonra İtalyanlar konsolosluklarını Taksim’deki eski Venedik Sarayı’na açmayı tercih etmişler, böylece Mongeri’nin yaptığı bina tütün depolamak için kullanılmaya başlanmış. Binadaki çalışmalar 1970’li yıllara kadar tamamlanmamış ancak sonuçta ortaya olağanüstü güzellikte bir bina çıkmış.
Maçka Palas’tan aşağı doğru indiğinizde muhteşem İzmir Palas Apartmanı’na ve gözalıcı gül bahçesine gelirsiniz. İzmirli işadamı Şerifzade Ahmed Süreyya Bey tarafından 1925 yılında mimar J. D’Armi’ye yaptırılan bina, Birinci Ulusal Mimari tarzının katışıksız son örneği olarak kabul edilir.
Maçka Kışlaları
Orijinal olarak karakol ve mühimmat deposu olarak yapılan devasa Maçka Kışlaları günümüzde İstanbul Teknik Üniversitesi’nin bir bölümüne ev sahipliği yapıyor. Mimarları Dolmabahçe ve Çırağan saraylarını da yapan Simon ve Sarkis Balyan Kardeşler.
Spor Caddesi’nin köşesinde Sultan Abdülmecid’in annesi Bezmialem Valide Sultan için 1839 yılında yapılan muhteşem Valide Çeşme görülebilir. Çeşme, altın varak yazıtlar ve o zamanlar çok moda olan tipik batı tarzı emperyal süslemeleri temsil eden çelenk ve çiçek oymalarıyla süslenmiş. Bezmialem Valide Sultan çeşmenin karşına geçince Maçka Meydanı Sokağı’nın köşesine gömülmüş. Türbesi, bir namazgaha konmuş.
Demokrasi ve Maçka Parkları
Maçka ve Elmadağ arasında Kadırgalar Caddesi tarafından ikiye bölünen geçitte yer alan sırt sırta vermiş Demokrasi ve Maçka Parkları; küçük teleferiklerle ziyaretçilerinin bir taraftan diğerine kolayca ulaşmasını sağlar. Demokrasi Parkı tarafındaki Maçka’da vadinin kenarında, Beşiktaş Stadyumu üzerinden Boğaz manzarasını seyretmenize imkan tanıyan çok sayıda kafe sıralı. Parkın Abdi İpekçi Caddesi ile birleştiği köşedeki büyük çeşme Sultan II. Abdülhamid için İtalyan mimar Raimondo d’Aronco tarafından 1901 yılında yapılmış. Tophane’deki Nusretiye Camii’nin önünde duran çeşme, 1957 yılında sahil yolu genişletme çalışmaları sırasında buraya taşınmış.
Nişantaşı lüks markaları ve tasarım butikleri birarada bulabileceğini bir alışveriş cenneti. Aklınıza gelebilecek ve gelmeyecek hemen hemen tüm markaları barındırıyor.
“Ruhumu okşamak, günüme neşe katmak istiyorum” diyenlerdenseniz eğer, kaldırımda çiçek satan kadınlardan her gün değişik buketler almak iyi gelecek size… Onlarla biraz sohbet ettiğinizde ise yaşam enerjilerinin size bulaşması kaçınılmaz.
Nişan Taşı
Okçuluk sadece Nişantaşında yapılan bir spor değilmiş. Bugüne ulaşan 55 nişan taşı, Hasköy’ün üstlerinde, günümüz gelişen banliyölerinden Okmeydanı’nın da bir zamanlar okçuluk eğitimi için kullanılan yerlerden biri olduğunu gösteriyor.
Nişantaşı’nın En Ünlü Çocuğu
Nişantaşı Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk’un (1952- -) çocukluğunun geçtiği yer. Geniş ailesiyle beraber Pamuk Apartmanı’nda geçen hayatını 2005 yılında yazdığı “İstanbul: Bir Şehrin Anıları” kitabında anlattı. Pamuk; kitabında “Hüznü”, bireyselliğin ötesinde Osmanlı’nın çöküşüne bağlanan toplumsal bir duygu olarak harap olmuş binalar, kasvetli ortamlar ve çocukluğunun stresi altında şahit olduğu diğer olgularla sembolize ederek ifade etmişti.
Abdi İpekçi Caddesi
Abdi İpekçi (1929-79) bir gazeteci ve insan hakları savunucusuydu. Milliyet Gazetesi’nin editörlüğünü yaptığı dönemde, evinin yakınlarında öldürüldü. Caddeye anısına Abdi İpekçi’nin adı verildi ve öldürüldüğü yere bir büstü kondu.