Uzak Doğu’nun hemen hemen her şeyini çok seviyorum. Vietnam’ı ise öncelikle dünyanın doğal harikalarından biri olan Halong Bay’i görmek ve tabii ki muhteşem yemeklerini tatmak için tercih ettim… Diğer yandan Vietnam, keşfetmeyi seven herkesin seyahat programlarında olması gereken bir ülke. Yabancı devletlerin işgali altında ezilen, savaşın en şiddetlisini gören ve yoksulluklar içerisinde yaşmış olmasına rağmen Vietnam, kapılarını yabancılara, turistlere ve yatırımcılara sonuna kadar açmış ve hızla kendi kültürünü de koruyarak çağdaşlaşıyor. Son derece genç bir nüfusa sahip ülkeyi daha da ileri götüren ise bir zamanlar başka ülkelere göç eden genç neslin geri dönmesi. Vietnam halkı güne çok erken başlıyor ve altı olmadan hemen hemen herkes parklarda spor, Thai Chi, dans, yürüyüş aktiviteleriyle meşgul oluyor. Bunun yanında komünist bir yönetim biçimi olmasına rağmen Vietnam’da Çin’den çok daha farklı her şey. Çoğu Vietnamlı yönetimden memnun.
Vietnam, Saigon (Ho Chi Minh) ve Hanoi şehirleri başta olmak üzere genç, dinamik, 24 saat yaşayan, sokakta, parklarda, bahçelerde yenilen içilen, dans edilen çok renkli bir ülke özetle. En dikkat çekici olansa Brezilya’dan sonra dünyanın ikinci kahve ihracatçısı olan Vietnam’da cafe kültürü çok gelişmiş ve üçüncü jenerasyon cafe’lere her köşede rastlamak mümkün.
Hanoi’de alışveriş için Old City’ye gitmek gerekiyor. Burası klasik dükkanların yanında yeni açılan konsept mağazalarla dolu...
Ülkenin en kalabalık şehrinin sokakları 24 saat yaşıyor. Mobiletlerin fazlalığı insanın başını döndürüyor adeta. Saigon’un açık ara en iyi oteli Park Hyatt Saigon. Şehrin en merkezi bölgesinde bulunan otel, Fransız kolonial bir yapının içinde yer alıyor. Opera Binasının tam karşısında olan otelde bulunan havuz, şehrin sıcağından bunalanlar için iyi bir seçenek. Otelin hemen yanındaki ünlü cadde Dong Khoi üzerinde her türlü alışveriş mağazası mevcut. Dior’dan Bottega Veneta’ya ve Chanel’e kadar yabancı lüks markaların yanında Avustralya’da yaşayan Vietnamlı Mai Lam’ın mağazası göz alıyor. Kendi tasarımı kadife kaftanlarının yanında el işi çantalar ve militer ceketler ve aksesuarlar da var.
L’Usine ise Saigon’un tek konsept mağazası. Parizien bir apartmanın ikinci katında bulunan L’usine’in içi endüstriyel loft tarzında döşenmiş. L’usine sabahın 7:30’unda cafe olarak açılıyor. Bistrosu’nda tüm gün modern Batı mutfağı sunan yerin, mağaza bölümünde kitaptan kozmetik malzemesine, giyimden antika ev eşyasına kadar her şey bulunuyor. Şehrin en popüler yeme içme mekanlarından biri olan Ly Club Saigon ise ismini 11. yüzyıldan kalan Ly Hanedanlığı’ndan alıyor. Restore edilmiş kolonial bir villa içinde bulunan restoranın, bahçesi, bar ve yemek odaları çok şık. Restoran çağdaş dekorasyonunun yanında oldukça iyi bir Fransız ve Vietnam mutfağı sunuyor. Daha etnik, otantik bir yer hatta tam bir ‘İndochine’ filmi atmosferi için gidilmesi gereken yer Temple Club. Yine kolonial bir binanın ikinci katında bulunan restoran, ünlü Vietnamlı mimarlık ofisi Noor tarafından restore edilmiş ve Çin, Fransız, Kamboçya Vietnam tarzı antikalarla donatılmış. Burada eklektik Vietnam mutfağını filminden çıkmış bir dekorda tadıyorsunuz.
Otantik Vietnam yemekleri için en doğru adres hiç tasarlanmamış gibi gözüken, bahçe içinde bir villada vintage mobilyalarla döşenmiş Cuc Gach Quan. Genelde Vietnam mutfağında ortaya söylemek ve paylaşmak adet olduğu için masayı Vietnam böreği, pomelo salatası, karidesli noodle ve ünlü Phoe çorbası ile donatabilirsiniz. Mimar Tran Binh tarafından tasarlanan bu mekanda yediğiniz her şey birbirinden lezzetli. Başkent Hanoi’de konaklamak için en iyi seçenek dünyanın efsanevi otellerinden biri olan 1901 yılında kolonial tarzda inşa edilmiş Sofitel Metropol Legend. Otel iki bölümden oluşuyor. Ortasında bulunan havuz ile sonradan eklenen bölüme geçiş yapılsa da otelin tarihi kanadında konaklamak ve gıcırdayan tahta merdivenlerinden çıkarak şehre bakan pervaneli odalara ulaşmak bambaşka bir zevk. Otelin içinde bulunan Spice Restaurant’da da sabah kahvaltısı dahil tüm gün Vietnam mutfağını tadabilirsiniz.
Hanoi’nin en büyülü mekanı 19’uncu yüzyıldan kalma biri sarı biri pembe iki villada yer alan Vietnam restoranı Madame Hien. Sahibi Fransız şef Didier Corlu restoranı, Vietnamlı büyükannesi Madam Hien’i anmak üzere açmış. Tüm duvarlar da Madame Hien’in fotoları ile dolu. Özellikle restoranın uegzotik bahçesinde her biri ayrı dekore edilmiş mozaik masalarda hafif akşam esintisi eşliğinde yemek yemek harika bir duygu. Wild Rice yine kolonial bir villa içinde ve pirinç ağırlıklı füzyon bir mutfağı daha sakin ve modern bir atmosfer içinde sunan şehrin en iyi restoranlarından biri. Hanoi’de alışveriş için Old City’ye gitmek gerekiyor. Burası klasik dükkanların yanında yeni açılan konsept mağazalar da olan sokaklarla dolu ve Vietnamlı modacıların tasarladıkları giysi ve aksesuarları bulmak mümkün.
Vietnam’a giderseniz uğramadan dönmeyeceğiniz yerlerin başında binlerce adadan oluşan bir tabiat mucizesi Halong Bay olmalı. Halong Bay’ı 24 saat yaşamak gerekiyor.
Vietnam’a giderseniz uğramadan dönmeyeceğiniz yerlerin başında binlerce adadan oluşan bir tabiat mucizesi Halong Bay olmalı. Halong Bay’ı 24 saat yaşamak gerekiyor. Bunun için başta Paradise grubu olmak üzere birçok şiketin cruise gemileri var. Deniz uçağı ile adaları havadan görerek ulaşabileceğiniz Halong Bay’de günün her saati ayrı güzel. Hoi An ise Vietnam’ın tam ortasında bulunan 16. yüzyıldan kalma eski bir liman. Şehrin mimari yapısı aynen korunmuş. Tarihi Vietnam’ı görebileceğiniz en güzel yer. Unesco Dünya Mirası listesinde yer alan diğer bir şehir Hoi An’da da sanki zamanda durmuş gibi. Thu Bon nehrinin iki kenarında kurulu bu şehre gelen gemiler, buradan ipek, porselen, çay ve lake alırlarmış. Şehri yürüyerek gezmek mümkün. Hoi An’da çok özel mimarisi olan Vietnam tarzı evler, sokaklar, renk renk dükkanlar, pazar yeri ve Japon köprüsü görülecek yerler arasında. Şehrin yakınlarında bulunan Danang Intercontinental da hem konaklamak hem de denize girmek için bölgenin en iyi ve lüks oteli.