Ne dersiniz Köln'e uçakla gidip, nehir yoluyla Amsterdam'a kadar gidelim mi? Ortağım Saffet Emre Tonguç ile böyle bir seyahat planladık. Yola çıkma amacımız Ren Nehri üzerinde yapılacak bir gemi turu ve Köln'den Amsterdam'a dek yol üzerindeki birbirinden güzel şehirleri, kasabaları ve köyleri keşfetmek. Hele de bembeyaz karlarla kaplı, yeni yıl heyecanının her sokağa, her meydana, her pazara yansıdığı bir mevsimde yılın en sonunda gitmek... Paha biçilemez doğrusu. İşte bu nedenle düzenlediğimiz seyahatimiz, için hem bizim hem de misafirlerimizin heyecanını görmeniz gerek. İstanbul Havalimanı'ndan 09:20'de hareket eden uçak 10:45'te Köln'e varıyor. Şehir turumuz, özel otobüslerimiz ile profesyonel rehberler eşliğinde başlıyor.
Almanya'nın en büyük dördüncü kenti Köln. Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinin en önemli bilim, kültür, sanat, ulaşım ve ticaret merkezi. Şehrin merkezinde bulunan 157 metre yüksekliğindeki Köln Katedrali'nin inşası 632 yıl sürmüş ama dünyanın en yüksek dördüncü katedrali olma unvanını da kazanmış. Dantel gibi işlenmiş gotik tarzındaki mimarisi, katedrali Almanya'nın en özel yapılarından biri haline getirmiş. Köln'ü ortasından ikiye ayıran Ren Nehri'nin üzerinde iki yakayı birbirine bağlayan sekiz köprü var. Bu köprülerden II. Dünya Savaşı sırasında zarar görmeyen tek köprü Hohenzollernbrücke. Aşkları ölümsüzleştirmek için bu köprü korkuluklarına kilit takmak çok moda. Ren Nehri'ne paralel uzanan Hohe Strasse tam bir alışveriş cenneti. Ama eğer ''Ben yerel hediyelikler almak istiyorum'' derseniz, Alter Martk ilk akla gelen adres. Altstadt yani Eski Şehir bölgesi; dar sokakları, geçitleri, tarihi görünümlü evleri ile kentin cazibe merkezi. Şehir gezimizden sonra turumuzu organize eden Cruise Brands Türkiye'nin bizlere özel kapattığı beş yıldızlı nehir gemisine yerleşiyoruz ve yola çıkıyoruz. Her mevsimin ayrı güzel olduğu nehir boyunca köylerin, kasabaların kar beyazı altındaki romantik görüntüsü ile gözlerimize bayram ettiriyoruz.
Ertesi gün Belçika'nın Antwerp Limanı'na yanaşıyoruz. Kent 15. yüzyılın ortasından itibaren finans alanında yaptığı atılımlarla Avrupa'nın mali anlamda merkezi haline gelmiş. 123 metrelik çan kulesiyle Meryem Ana Katedrali, Kuzey Avrupa'nın en etkileyici yapılarından biri. Mimari açıdan en güzel istasyonlardan biri kabul edilen Antwerp Tren İstasyonu görülmesi gereken yerlerden biri. Belki de 19. yüzyıldan beri elmas ticareti yapıldığı için olsa gerek, dünya elmas ticaretinin merkezi olan Diamond District, istasyonun bitişiğinde bulunuyor. Noel döneminde kurulan cıvıl cıvıl Noel Pazarı'nın bulunduğu kent merkezindeki buz pateni pistinde dilerseniz kayabilir, dilerseniz kayanları seyrederek eğlenebilirsiniz.
Gemimizin demirlediği Antwerp gezimizin ardından yeni durağımız Gent; büyük şehir karmaşasından kaçan, sükunet arayan sanatçılar, öğrenciler ve entelektüellerden oluşan yarım milyonluk nüfusa sahip. Şehir merkezindeki Belçikalı pek çok ünlü sanatçının eserlerinin bulunduğu ihtişamlı St Bavo Katedrali, birbirinden gösterişli ve zarif tarihi binaları, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde bulunan Belfort en Lakenhalle Çan Kulesi, Noel Baba efsanesinin ilham kaynağı St. Nicholas'ın Kilisesi'nden de anlaşılacağı üzere Gent, orta çağın en güzel şehirlerinden biri olmuş.
Gezinin yıldız şehri Brüksel'e çeviriyoruz yönümüzü. Brüksel'de gezilecek yerler listemizde Avrupa'nın en hareketli ve güzel meydanlarından biri Grand Place var. 96 metrelik çan kulesi ile Grand Place'i çevreleyen binaların en görkemlilerinden biri Hotel de Ville. Hakkında pek çok şehir efsanesi olan Manneken Pis adlı çocuk heykeli, bulunduğu yere 1618 yılında yerleştirilmiş ancak defalarca çalınmış. Koca heykel nasıl çalınmış demeyin çünkü sadece 61 cm'lik boyu var heykelin. Ama boyuna posuna bakmayın, yine de 9. yüzyılda yapılan belki de ülkenin en ihtişamlı yapılarından St. Michael ve St. Gudula Katedrali'nin bile önüne geçip şehrin simgesi olmayı başarmış. 100 metreden fazla uzunluğa sahip iki kanadı bulunan Galeries Royales Saint-Hubert Alışveriş Merkezi, o kadar gösterişli ki kraliyet ailesi burada davetler ve kutlamalar bile yapıyor.
Akşam saatlerinde gemimize dönüp DJ Suat Ateşdağlı ile eğlenceye katılıyoruz. Sabah saatlerinde Rotterdam Limanı'na yanaşıyoruz. Hollanda'nın en büyük ikinci şehri, modern mimari yapılarıyla alışıldık Avrupa şehirlerinden oldukça farklı ve cazip. Dünya ticaretinde önemli bir oyuncu olan şehrin nüfusunun yarısı göçmenlerden oluşuyor. Bu da kentin kültürünü çok renkli, çok zengin bir hale getirmiş. Çelik halatlarla iki yakayı birbirine bağlayan Erasmus Köprüsü, ışıklandırmasıyla göze çarpan Wallhaven Limanı, 200 ünlünün el izlerinin bulunduğu Yıldızlar Kaldırımı ve Denizcilik Müzesi, Rotterdam'a gidilince gezilecek mekanlar. Fakat tüm bunların yanı sıra, muhtemelen dünyanın en sıra dışı mimarili yapılarından biri olan, şehir içinde bir köy yaratmak sevdasıyla Piet Blom tarafından tasarlanan Küp Evler, kentin belki de en çarpıcı yapısı.
Şehir merkezindeki bu keyifli gezinin sonunda akşam yemeği ve Karsu konseri için gemimize dönüyoruz. Sabah erken saatlerde Amsterdam Limanı'na yanaşıyoruz. Amsterdam, yedi bine yakın tescilli bina ile Avrupa'nın en büyük tarihi şehir merkezlerinden birisi. 2010 senesinde UNESCO Dünya Mirası listesine kabul edilen 165 kanal, yüzyıllar boyunca ulaşım, ticaret ve yerleşim için kullanılmış. Kanalları tekne turlarıyla ya da yürüyerek gezmek mümkün. Yürüyerek diyorum çünkü kanalları birbirine bağlayan 1200'den fazla köprü bulunuyor. Şehrin en popüler yerlerinden Dam Meydanı, tam bir buluşma noktası.
Amsterdam Kraliyet Sarayı, 14. yüzyıldan kalma kilise Nieuwe Kerk, Madame Tussauds Balmumu Müzesi ve Ulusal Anıt meydanda görebileceğiniz yerler. Dünyanın ilk yüzen çiçek pazarı olarak bilinen Amsterdam Çiçek Pazarı, şehrin mis kokulu, içinizi ferahlatacak adresi. Van Gogh, Rembrandt, Vermeer, Bruegel gibi pek çok ressam yetiştirmiş Hollanda. Müzeler Bölgesi olarak adlandırdıkları yerde pek çok müze bulunuyor. Müzelerden Rijksmuseum sanatseverler için farklı bir Amsterdam adresi. Lüks gemimiz sayesinde valizi açma-kapama telaşı olmadan sanki otelimiz de bizimle seyahat ediyormuş rahatlığıyla yapılan yolculuğun sonunda ertesi gün, ver elini İstanbul...