Vincent van Gogh: ‘His Life in Art’ sergisi ile Van Gogh’un hayatındaki dönüm noktalarına ışık tutan The Museum of Fine Arts, Houston (MFAH), sanatçının ilk çizimleri ve son dönem resimlerinin de yer aldığı geniş bir seçkiyi 27 Haziran’a kadar sanatseverlerle buluşturuyor. Amsterdam’daki Van Gogh Museum ve Otterlo’daki Kröller-Müller Museum ile iş birliği içerisinde 50’den fazla portre, manzara ve natürmort resmi Houstan’a getiren MFAH, aynı zamanda Musée d’Orsay, Wallraf–Richartz Museum, Virginia Museum of Fine Arts gibi müzelerden ve özel koleksiyonlardan ödünç aldığı eserleri de bir araya getiriyor.
Houston’daki sergi, sanatçının Paris’te ünlü bir ressam olma hayallerini, kendini kabul ettirme çabalarını, özel hayatındaki iniş çıkışları ve psikolojik buhranlarını ortaya koyuyor.
10 Mart’ta kapılarını açan sergi, Van Gogh’un Hollanda’nın Nuenen Köyü’nde geçirdiği yılları, Paris’te farklı sanatçılarla kurduğu arkadaşlık ilişkilerini, Arles’da ürettiği manzara ve portre resimleriyle kendini nasıl geliştirdiğini ve Saint-Rémy ile Auvers’de hayatının son yıllarını nasıl geçirdiğini keşfe çıkıyor. Yazdığı mektupların kopyalarını sergileyerek Van Gogh’un duygularını daha derinden anlamamızı sağlayan sergi, sanatçının Paris’te ünlü bir ressam olma hayallerini, kendini kabul ettirme çabalarını, özel hayatındaki iniş çıkışları ve psikolojik buhranlarını ortaya koyuyor.
Nuenen’de kaldığı yıllarda kendini oldukça geliştiren Van Gogh, kırsal yaşamı her yönüyle belgeliyor, tarım işçilerinin ağır çalışma şartlarını gerçekçi bir şekilde resmediyordu.
Başarısızlıkla sonuçlanan öğretmenlik, papazlık, kitap satıcılığı denemelerinin ardından, 27 yaşında kariyerine sanatçı olarak devam etmeye karar veren Van Gogh, en büyük desteği abisi Theo’dan görüyordu. Van Gogh, farklı sanatçılarla tanışmasını sağlayan, çizim tekniğini geliştirmesi için maddi ve manevi destekte bulunan abisine, para karşılığında eserlerini de gönderiyordu. Nuenen’de kaldığı yıllarda kendini oldukça geliştiren Van Gogh, kırsal yaşamı her yönüyle belgeliyor, tarım işçilerinin ağır çalışma şartlarını gerçekçi bir şekilde resmediyordu. Nuenen’den sonra Kasım 1885’te Antwerp’e çizim dersleri almaya giden sanatçı, portre resimleri de yapmaya başladı. Kısa bir süre sonra abisi Theo’nun yanına Paris’e taşınan Van Gogh, burada iki yıl geçirdikten sonra şehir hayatından sıkılarak Güney Fransa’da Arles’a yerleşti. Van Gogh’un kırsal hayata geri dönüşü ritmik fırça darbeleri, parlak renkler ve kalın boya katmanları olarak stiline de yansıdı.
Hayatı boyunca iniş çıkışlar yaşayan Van Gogh, Arles’da büyük bir kriz yaşadı ve meşhur kulak kesme vakası üzerine bir süre hastanede tedavi gördü. Eve döndükten sonra resim yapmaya devam eden sanatçı, tüm çabalarına rağmen toparlanamadı ve kendi isteğiyle Mayıs 1889’da Saint-Rémy’deki akıl hastanesine yattı. Tedavisi boyunca onlarca eser üreten Van Gogh, hastanenin bahçelerini, penceresinden gördüğü manzaraları ve odasındaki eşyaları resmetti. Hatta ‘Yıldızlı Gece’ ve ‘İrisler’ adlı en ikonik başyapıtlarını bu dönemde yarattı. Mayıs 1890’da, ressam Camille Pissarro’nun önerisi üzerine doktor Paul Gachet’ye danışmak üzere Saint-Rémy’yi terk ederek Auvers-sur-Oise’a giden usta sanatçı, son haftalarını manzara resmi çizerek geçirdi. 27 Temmuz 1890’da intihar eden Vincent van Gogh, kısa hayatına yüzlerce eser sığdırdı.