Ünlü film ve dizilerin müziklerini besteleyen Daniel Pemberton; "The Man from U.N.C.L.E."(2015), "Steve Jobs"(2015), "Molly's Game"(2017), "Ocean's 8"(2018), "Yesterday"(2019), "Enola Holmes"(2020), "The Trial of the Chicago 7"(2020), "Being the Ricardos"(2021), "Amsterdam"(2022), "Ferrari"(2023) ve daha pek çok büyük bütçeli yapımın müziklerine imza attı.
Oscar adaylığı da bulunan Daniel Pemberton'ın dünya çapında en çok ses getiren işlerinden ikisi ise animasyon teknikleri ve hikaye anlatıcılığıyla övgü topladığı kadar müzikleri ile dinlenme rekorları kıran "Spider-Man: Into the Spider-Verse"(2018) ile "Spider-Man: Across the Spider-Verse"(2023) filmleri. Zorlu PSM'de 3-4 Şubat'ta canlı orkestra eşliğinde gösterilecek "Spider-Man: Into the Spider-Verse" filmi vesilesiyle Daniel Pemberton ile bir araya gelerek, hem bu bol ödüllü filmi hem müziklerini hem de filmin, canlı konsere dönüştürülme süreçlerini konuştuk.
Aslında diğer süper kahraman filmlerine benzemeyen bir şey yapmak istiyordum. Başlangıçta tamamen elektronik müzik üzerinden yaklaşmaya çalıştım. Ama sonra hikayenin özünü ve duygusunu kaçırdığımızı fark ettim. Ama asıl mesele, Miles'ın kişiliğini nasıl yakalayacağımızdı. Bence filmin müziğiyle ilgili ilginç olan şeylerden biri de pikapların kullanılması. Miles, hip hop kültürüne çok bağlı olduğu için pikapları bir enstrüman olarak kullanmak istedim çünkü ben de hip hop kulüplerine giderek büyüdüm ve her zaman gerçekten iyi scratch DJ'lerin[DJ'in, plağı ileri geri hareket ettirerek cızırtı sesi çıkarma tekniği]virtüöz becerilerine hayran kalmışımdır. Bunun gerçekten ilginç olduğunu düşünüyorum. Ve hep bir gün bunu, bir film müziğinde kullanmak istediğimi düşünürdüm. Yaklaşık 15 yıl sürdü ama sonunda bu filmde bunu yapabildim.
Bu ilk "Spider-Verse" filminde, sonraki filmde ilerleyen pek çok fikir ürettik. Ama bunların çoğu; Miles, kader duygusu ve onun Örümcek Adam olma duygusuyla ilgili. Miles'ın, özellikle ilk filmde, bir tür naifliği ve iyimserliği var ki bunu müzikte de yansıtmak istedim. Ama aynı zamanda kendini kaptırdığı dünyayı da yakalamak istedim; grafiti, hip hop, çizim, stil gibi... Tabii müzik, filmin stilinden ve görünüşünden de oldukça etkilendi. Film, başka hiçbir şeye benzemiyor. Bu nedenle filmin müziklerinin de başka hiçbir şeye benzemediğinden emin olmak istedim. Bence insanların, müzikleri bu kadar benimsemesinin nedenlerinden biri de müziğin oldukça alışılmadık ve yeni hissettirmesi.
Her tür müziğe bakmayı; filmin müziklerini, şarkılara ve şarkıları, filmin müziklerine nasıl uygun hale getirebilirim diye çalışmayı gerçekten seviyorum. Bu nedenle farklı teknikleri, farklı prodüksiyon türlerini incelemeyi, sanatçılarla olaylara nasıl yaklaştıkları hakkında konuşmayı da seviyorum. Filmin, film müziği ile şarkıların iç içe geçmiş ve ayrı unsurlar değilmiş gibi hissettirmesini istedim. Ve muhtemelen bunun en ünlü örneği, ilk filmde Miles'ın Örümcek Adam'a dönüştüğü "What's Up Danger" sekansı. Bu sahnede, iki farklı dünyanın birbirine bağlandığını göstermek için o sahnedeki şarkının üzerine gelecek bir müzik yaptım. Ve konsere gittiğinizde görürsünüz, gösterinin en iyi kısmı bu sahne. Seyircinin de en çok heyecanlandığı kısım bu.
Bu filmden, Miles favorim çünkü en çok onun üzerinde çalıştım ve Miles'la aramda bir bağ kuruldu. Ama sanırım, ne yazık ki en çok Peter B. Parker'la kendimi özdeşleştirebiliyorum. İkimiz de ideal Örümcek Adam formunda olmadığımız için kesinlikle onu, pek de mükemmel olmayan fiziği nedeniyle kendimle özdeşleştirebiliyorum. İkinci filmde komik bir kısım vardı; Miles, Peter'la yeniden karşılaştığında ona, "Sağlam görünüyorsun" diyor. O da "Bu da ne demek?" diyor. Ben de yıllardır görmediğim eski bir kız arkadaşımla karşılaşmıştım ve daha filmi bile izlemediği halde o da bana aynı şeyi söylemişti.
İkinci filmdeki Punk karakteri, İngiliz bir karakter. Bu nedenle muhtemelen Punk'ı seçmeliyim. Ama Punk, cool bir karakter; ben, muhtemelen onun kadar cool değilim.
"Spider-Verse"ün müziğinin; hip hop, elektronik ve orkestral film müziklerinin, kaleydoskopik bir şekilde eklektik bir karışımı olduğunu söyleyebilirim. Müzikte, film yapmanın çılgın kinetik enerjisini yakalamaya çalıştım. Müziğin en ilginç özelliklerinden biri de içine, orkestra ve plak çizme seslerini dahil ettğimiz elementler ekledik ve bu, daha önce hiçbir film müziğinde yapılmamıştı. Bu aslında çok karmaşık bir süreç ama müziğe, filme çok yakıştığını düşündüğüm bir canlılık ve kaos katıyor.
"Into the Spider-Verse"ün müziklerini canlı konsere dönüştürmenin imkansız olduğunu düşünüyordum. Çünkü bu gerçekten teknik olarak karmaşık bir müzik ve standart bir orkestra düzenine uygun değil. Ama müziklerimden bazı kısımları çaldıkları bir tür konser performansı yaptılar. O zaman "Belki de bu, işe yarayabilir" dedim. Sony de bunu yapmaya hevesliydi. Bir kısmı canlı, bir kısmı önceden kaydedilmiş bu şovu oluşturmaya çalışmak uzun bir süreç. Yeniden yaratılması en zor şey olan scratch DJ kısımlarıydı. Ve 'Scratch DJ'in canlı çalınabilmesi için nasıl nota yazabiliriz?' üzerine uzun zaman çalıştım. Bence bu şovun en güzel yanı, geleneksel bir canlı performans gibi olmaması. Bir film müziğinin tekrar çalınması, tamamen farklı bir enerjiye sahip. Sahnedeki bir grubun punk enerjisine sahip olması gibi ama tabii film müziğinin sınırları içinde çalıyorlar. Konser gösteriminin, film kadar müzisyenlerin de performansı olduğunu hissettirmek istedim. Bu, filmi izlemenin tamamen farklı ve gerçekten heyecan verici bir yolu. Londra'da, Amerika'da, Paris'te gerçekleşen gösterimlerde gerçekten harika olan, kalabalığın kendini kaptırmasıydı. Çünkü normalde biri, sinemada "yaşasın" dese ya da gürültü yapsa, insanlar hemen susturur. Ama konserde, bu olmuyor. Ve bu, atmosferi gerçekten değiştiriyor. Ayrıca birçok insan, muhtemelen ilk kez bir scratch DJ görecek. Belki bazı insanlar, ilk kez canlı bir orkestra görecek, mesela çocuklar. Ve kesinlikle çoğu insan, bir scratch DJ ile orkestrayı birlikte çalarken ilk kez görecek.
Evet, umarım öyle olur. Bu işin en güzel yanı da bu; bir iş yapıyorsunuz ve o çalışma, sizden bağımsız, bilmediğiniz bir hayata sahip oluyor. Umarım insanlara ilham verir.