Haluk Akakçe, "Are you ready?"
(Sevil Dolmacı Art Gallery, Mesa Bodrum, Haziran-Temmuz-Ağustos aylarında)
Sevil Dolmacı Art Gallery, Bodrum'un Demirbükü Koyu'nda konumlanan Mesa Bodrum'da, Naru Restaurant içindeki galeri mekanı ve Bodrum MESA sahili boyunca yer alan açık hava heykel parkından oluşan kapsamlı bir sergi ile haziran ayından itibaren izleyiciyle buluşuyor. Mesa Bodrum'a özel olarak büyük ölçekli heykeller üreten heykeltıraş Ozan Oganer, geleneksel bir obje olan dantel oyasını eğlenceli figüratif heykellere dönüştürüyor. Bahadır Çolak, Kadriye İnal, Yasin Uysallar ve Gözde Can Köroğlu'nun açık hava heykel parkı için ürettikleri heykellerinde "Alice Harikalar Diyarı" konsepti dikkat çekiyor. Alman sanatçı Ruby Anemic'in neon işleri, Reuven Israil'in el yapımı ahşap heykelleri, Andy Warhol'un "Sunday B. Morning (after)" serisinden serigrafileri, mizahi karikatürleriyle tanınan illüstratör ve ressam David Shrigley'in kağıt eserleri, Haluk Akakçe'nin son dönem üretimleri ve Leila Babirye'nin toplumsal cinsiyet temalı eserleri açık hava heykel parkında ön plana çıkan işler arasında. Theodore Boyer'in natürmortları, Ganalı sanatçı Felix Kwesi Awotwi'nin portreleri ve Valentino için özel bir eser üreten Sara Ludy'un dijital eserlerinin de olacağı sergileme alanında yaz mevsiminden ve Bodrum'dan ilham alan eserler görülüyor.
(Arter, 29 Ocak 2023'e kadar)
İsmini, Edip Cansever'in "Tragedyalar III"[1964]şiirinin bir dizesinden ödünç alan "Başımızda Siyahtan Bir Hale", Ahmet Doğu İpek'in 2020–2022 yılları arasında farklı mecraları kullanarak bu sergi bağlamında ürettiği eserleri bir araya getiriyor. Kum fırtınası, yanardağ patlaması, heyelan ve güneş tutulması gibi doğa olaylarından yola çıkan resimler, çizimler, yerleştirmeler ve video eserler, insan ölçeğini aşan görkemli varoluşlarıyla hem büyüleyici hem de ürkütücü bir nitelik üstlenen bu fenomenleri soyut bir dille yorumluyor. Sergi, merkezine aldığı fenomenlerin dehşet verici görkemi karşısında yapılacak tek şeyin görünenin seyrine dalmak olduğuna işaret ediyor. Zaman, boşluk, entropi, yaşam, hareket, döngüsellik, ölüm ve çözülme gibi kavramları çağrıştıran bu sahnelerin bir araya getirdiği unsurların hafifliğine ve uçuculuğuna rağmen ortaya çıkan ağırlık ve kaçınılmazlık hissi, yaşadığımız dönemin makro ve mikro olgularının yarattığı iklimi soyutlayarak sergi mekanına taşıyor.
Alea Pınar Du Pre, "Charlotte"
(Aura Art Hub, 31 Haziran'a kadar)
Sanatçı Alea Pınar Du Pre'nin uzun bir aradan sonra Türkiye'de gerçekleştirdiği ve "The Many Manifested Selves'' adını verdiği kişisel sergisi Aura Art Hub Bebek'te izleyiciyle buluşuyor. Du Pre, yaşamın gerçekliğini sorgulayarak, yaşadığımız hologram bulgusundan ilham alıyor. Hologramik dijital çalışmalar izlenimi veren eserler, sanatçının kendi yarattığı puantilizm tekniğinin yeni bir yorumu ile tek tek nokta vuruşları ve çizgiler halinde yoğun el emeği gerektiren bir süreç ile ortaya çıkıyor.
Ali Kazma, "Finis Terrae", 2019, İki kanallı senkronize HD video, 5 dk.
(İMALAT-HANE, 14 Ağustos'a kadar)
Ali Kazma'nın zaman ve zaman içinde oluşan ritimlerin ve bu ritimlerin içinden çıkan videolarının oluşturduğu yeni kişisel sergisi "Zaman Zaman", 14 Mayıs'ta İMALAT-HANE'de açılıyor. İnsanın dünyayı algılama, şekil verme, değiştirme ve yeniden yaratma yöntem ve imkanları üzerine eğilen sanatçı, zamanın farklı bölünmüşlüklerine, mekan ile kurduğu diyaloğa, tanım, kişilik, kimlik olarak ifadesine alternatif perspektiflerden yaklaşıyor.
Axel Hütte, "Efes, Gece", 2017. Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu. Fotoğraf: Özge Balkan.
(Borusan Contemporary, 28 Ağustos'a kadar)
Kalabalıklardan arınmış şehirleri ve görkemli manzaraları fotoğraflamasıyla tanınan Alman sanatçı Axel Hütte'nin eserlerinin Hans Irrek küratörlüğünde sergilendiği "Chronostasis", 28 Ağustos'a kadar Borusan Contemporary'de ziyaret edilebilir. Axel Hütte, 2017 ve 2018 yıllarında gerçekleştirdiği Türkiye ziyaretleriyle Efes, Milet, Perge, Sagalassos, Hierapolis ve Afrodisias'ın da aralarında bulunduğu on dört antik kenti kapsayan rotada planlanan bir çekim dizisi gerçekleştirdi. Sanatçının inisiyatifiyle dahil olan Didim ve Milet gibi farklı yerleşimler ile birlikte proje görkemli bir "Asya Minör Antik Kentleri" projesine dönüştü.
Agnieszka Polska, "The Thousand-Year Plan", 2020
(SALT Beyoğlu ve SALT Galata, 28 Mayıs – 14 Ağustos)
Varşova Modern Sanat Müzesi'nin video ve film koleksiyonundan bir seçki sunan "Bilinmeyene Doğru" sergisi, 1989 sonrası dünyada sanatın, yerleşik tarihsel ve kültürel anlatıları kırma, bilinenin ötesine, başka öznellik ve anlatılara alan açma potansiyeline odaklanıyor. SALT'ın Beyoğlu ve Galata yapılarına yayılan "Bilinmeyene Doğru" sergisinde Diane Severin Nguyen, Nathalie Djurberg, Agnieszka Polska, Józef Robakowski, Duncan Campbell, Deimantas Narkevičius, Shana Moulton, Jananne Al-Ani, Oleksiy Radinsky, Neil Cummings ve Marysia Lewandowska'nın işleri yer alıyor. Adını, Deimantas Narkevičius'un, Berlin Duvarı'nın yıkılışının 20. yıldönümü vesilesiyle ürettiği işinden alan sergi, eski Doğu Bloku'ndan günümüz Doğu Avrupa'sına uzanan bir toplumsal panorama sunuyor.
(Arter, 4 Aralık'a kadar)
Arter'in "Sesli Dizi" serisi kapsamında Melih Fereli küratörlüğündeki beşinci sergisinde, kurumun Bill Fontana'ya özel sipariş ettiği "İo'nun Yeni Sesi" isimli ses/video yerleştirmesinin dünya prömiyeri gerçekleşiyor. Fontana'nın İstanbul Boğazı'nın çeşitli noktalarında ve Şerefiye (Theodosius) Sarnıcı ile Yerebatan (Bazilika) Sarnıcı'nda gerçekleştirdiği video ve ses kayıtlarını temel alan "İo'nun Yeni Sesi", sanatçının Türkiye'deki ilk kişisel sergisi olma özelliği de taşıyor. İzleyicinin zaman ve mekan algısını kuşatan bu etkileyici eser, serginin yapımı ve yapıtın Arter Koleksiyonu'na dahil edilmesi süreciyle ilgili finansman ihtiyacının tümünü karşılayan Grundig'in katkılarıyla, Arter'in performans salonlarından Karbon'da izleyiciyle buluşuyor.
"No. 219", 20 Nisan 2020, iPad resmi, ©David Hockney
(Sakıp Sabancı Müzesi, 29 Temmuz'a kadar)
David Hockney'nin Türkiye'deki ilk sergisi, "Baharın Gelişi, Normandiya, 2020" ismiyle Sakıp Sabancı Müzesi'nde gerçekleşiyor. Daha önce Londra'daki Royal Academy'de ve Brüksel'deki Bozar'da sanatseverlerle buluşan "Baharın Gelişi, Normandiya, 2020"nin üçüncü durağı İstanbul. Kariyeri boyunca yeni teknolojileri ve sanat yapmanın farklı yöntemlerini araştıran Hockney, 2000'lerden beri iPhone ve iPad ile çizim yapıyor. Söz konusu teknolojik arayışının doruk noktası olan bu sergi, sanatçının baharın gelişini müjdeleyen iPad resimlerinin 116 tanesini içeriyor. Bunların tamamı 2020'de, Covid-19 salgınının ilk dönemi sırasında, Normandiya'daki evinde üretildi. Sergi, baharın başından sonuna bir hikayesi, adeta bir kutlaması niteliğinde ve doğal dünyanın mucizelerini, sürekli yenilenişini, yaşam döngüsünü bize hatırlatıyor. "Baharın Gelişi, Normandiya, 2020" sergisi, 29 Temmuz'a kadar Akbank iş birliğiyle Sakıp Sabancı Müzesi'nde sanatseverlerle buluşuyor.
John William Godward, "When the Heart is Young", 1902
(Elgiz Müzesi, 31 Temmuz'a kadar)
Doğa ve insan arasındaki ilişkiyi Arkas Koleksiyonu'ndan derlenen eserler aracılığıyla gündeme taşıyan "Doğa, Bahçeler, Düşler" sergisi, Elgiz Müzesi'nde izleyiciyle buluşuyor. Doğanın henüz bu denli insan tahribatına uğramadığı dönemlerde üretilmiş eserleri bir araya getiren sergi, insanın doğanın bir parçası olduğunu ve ancak doğayla var olabileceğini hatırlatma amacı taşıyor. Sergi; resim, heykel, dekoratif sanatlar ve tekstil sanatı gibi sanatın farklı alanlarından seçilen eserlerle, Türkiye ve yurt dışından önemli sanatçıların özgün bakış açılarını bir araya getiriyor. 16. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan döneme ait, doğayı yücelten bu çalışmalar, sanatsal üretimin zaman içerisinde geçirdiği değişimi de gözler önüne seriyor. Müjde Unustası direktörlüğünde ve Jean Luc Maeso küratörlüğünde sanatseverlerle buluşan sergide; Alfred Sisley, Maurice de Vlamick, Maurice Denis ve John William Godward, John Atkinson Grimshaw, Alfred de Breanski gibi Avrupa resim sanatının önemli temsilcilerinin eserlerinin yanı sıra; Hoca Ali Rıza, İsmail Hakkı, Nazmi Ziya Güran ve Sami Yetik gibi önemli Türk ressamların peyzaj konulu eserleri yer alıyor. Tablolara ek olarak, Jean-Baptiste Carpeaux, Albert-Ernest Carrier-Belleuse gibi 19. yüzyılın önemli heykeltıraşlarının eserleri seçkiyi oluşturan parçalar arasında bulunuyor. 16. yüzyıl Flaman duvar halılarının yanı sıra 19. yüzyıldan Osmanlı saray halıları geleneğini yansıtan Feshane ve Kumkapı halıları da yer alıyor. Sergideki bir başka eser grubu da cam objelerden oluşuyor. Bahçe teması, Art Nouveau döneminin en önemli temsilcilerinden Emile Gallé ve Daum Nancy atölyelerinden çıkan cam eserlerde hayat buluyor.
(Zilberman Selected, 30 Temmuz'a kadar)
Zilberman İstanbul, Piyalepaşa'daki yeni mekanı Zilberman Selected'de 17 Mayıs - 30 Temmuz tarihleri arasında, Isaac Chong Wai'nin "If we keep crying, we will go blind (Ağlamaya devam edersek, kör olacağız)" başlıklı üçüncü kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergi kapsamında; büyük bir yerleştirme, iki kanallı bir video, bir dizi ipek baskı, ışıklı bir kutu ve bir performans olmak üzere sanatçının yeni çalışmaları yer alıyor. Isaac Chong Wai'nin pratiğine yerleştirdiği kavramsal, politik ve performatif nitelikler, toplumsal değişimlerin ve küresel olguların aciliyetini işleyen disiplinlerarası bir yaklaşımla iç içe geçer. Chong'un beden, güçsüzlük, şiddet, kolektivizm, lidersizlik, yas ve benzeri temalar üzerinden yaptığı müdahaleli temsiller izleyiciyi yeni bir incelemeye davet ederken, eserlerindeki incelikli, şiirsel ve fakat eleştirel yapı anlam sistemlerine sızar.
(Loft Art, 24 Temmuz'a kadar)
Akfen Holding'in sanat alanında bir sosyal sorumluluk projesi olarak geliştirdiği Loft Art, yılda bir kere düzenleyeceği 'Prestij Sergileri' serisinde; Muzaffer Akyol ve Gaye Su Akyol'u ağırlıyor. "İtaatsiz Kökler-Ölmez Ağacı Direniyor" sergisi; zaman, hayal ve olasılıklar üzerinden birbiriyle ilişkili fakat bağımsız kompozisyonları su yüzüne çıkarıyor. Sanat yaşamında elli küsur yılı geride bırakan Muzaffer Akyol'un tuvallerinde ve farklı disiplinlerde ürettiği eserlerinde kainatın devinimi, dönüşümü ve çığlığı, nar formunda hayat buluyor. Gaye Su Akyol'un el dokuması yün halıları ve seramik heykelleri ise insanı, gündeliğin içinde boğuşan deliliğin içerisinden çıkarıp, bu yitirmiş olduğu 'hakikati' yeniden görmeye, hatırlamaya dayanan bir kainatı yeniden doğurarak, kurarak çağırıyor. "İtaatsiz Kökler-Ölmez Ağacı Direniyor" sergisi ortak geçmişi olan, farklı zamanlara ait fakat son çeyrek yüzyıla birlikte tanıklık etmiş baba-kızın, iki farklı anlatım diliyle kendi "karşı gerçeklik"lerini kurguladıkları bir sergi.
Büşra Çeğil, "Sular Yükseldiğinde"
(x-ist, 2 Temmuz'a kadar)
x-ist'in genç yetenekleri bir araya getirdiği keşif serisinin yedinci edisyonu "Kesişme VII" sergisi, Büşra Çeğil, Pelda Aytaş ve Sayna Soleimanpour'un eserlerini izleyiciye sunuyor. Sosyolojik ve psikanalitik öğeler aracılığıyla üretim yapan Büşra Çeğil, nesneleri deforme ederek duygular üzerine bağlar kurduğu eserleriyle sergiye katılıyor. İğne ve ipliği kadınlığın tarihi ve kimliğini sorgulama aracı olarak kullanan Pelda Aytaş, sergideki eserlerinde kadınların, arzunun nesnesi olmaktan ziyade öznesi olabilmesinin mümkünlüğünü araştırıyor. Çoğunlukla halüsinasyonlarından aldığı ilhamla üretim yapan Sayna Soleimanpour, bedeni ve kimliği üzerinden bilinç ve uyanış konularını irdelediği ve kendisi için bir ifade dili haline gelen otoportreleriyle sergideki yerini alıyor.
Başak Bugay, "Baldan Tatlı, Baltadan Ağır", 2018
(Arter, 29 Ocak 2023'e kadar)
Arter'in "Koyun Koyuna" başlıklı yeni grup sergisi, çağdaş sanat yapıtlarının yanı sıra daha erken tarihli temsilleri ve arkeolojik nesneleri uyku teması etrafında bir araya getiriyor. Küratörlüğünü Eda Berkmen'in, mekânsal tasarımını Duygu Doğan'ın üstlendiği sergi, bilişsel süreçlerdeki değişim ve düşük yoğunlukta fiziksel aktiviteyle tanımlanan ve canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için temel bir gereksinim olan bu durağan ve gizemli dinlenme durumuna farklı yaklaşımlar sunuyor. Ahu Akgün, Rasim Aksan, Alaettin Aksoy, Ann Antidote, Yüksel Arslan, Volkan Aslan, Ece Bal, Başak Bugay, Gökhan Deniz, Şükriye Dikmen, Marlene Dumas, Emine Ekinci, Annika Eriksson, İnci Furni, Nazmi Ziya Güran, İhsan Cemal Karaburçak, Gizem Karakaş, Evrim Kavcar, Merve Kılıçer, Eva Kotátková, Jarosław Kozłowski, Can Küçük, Nevhiz, Lara Ögel, Aslı Özdoyuran, İz Öztat, Necla Rüzgar, Pierrick Sorin, Mladen Stilinović, Etem Şahin, Ali Emir Tapan, Defne Tesal ve Begüm Yamanlar'ın eserleri uyku temasıyla bağlantılı mahremiyet ve paylaşım, birey ve topluluk, kucaklanma ve kısıtlanma, direniş ve teslimiyet, ilerleme ve tekrar gibi kavramlar etrafında toplanıyor.
(X Media Art Museum)
Sanat tarihinin verileri kullanılarak oluşturulan "Leonardo Da Vinci: Yapay Zeka Işığın Bilgeliği / Cern'den Nasa'ya İnsanlık ve Metaverse" sergisi, üç ana bölümden oluşuyor. Leonardo Da Vinci'nin çizimleriyle başlayan ve 3D modellemesi ile devam eden sergide veri tabanı olarak sanatçının icatları, makine çizimleri ve eskizleri kullanılıyor. Sanat tarihi verileri ve Leonardo Da Vinci'nin bilgilerinin yapay zekaya öğretilmesiyle elde edilen çıktılar, 15 milyar fırça darbesiyle partikül olarak soyut estetik bir dilde tüm mekanda karşılık buluyor. Serginin ilk bölümünün müziği dünyaca ünlü Oscar ödüllü "Nomadland" filminin bestecisi Ludovico Einaudi ve efsanevi Mercan Dede'ye ait. Serginin ikinci bölümü olan "CERN's Dark Machines"de ise sanattan aldığı ilham ve bilimin ışığında CERN yapay zeka ekibiyle birlikte üretilen ve dünyada sadece CERN'de sergilendikten sonra ilk kez bu sergide izleyici ile buluşan "AI DARK MACHINES" eseri yer alıyor. Dünyanın yapay zeka alanında MIT, Harward ve NYU üniversitelerinde önde gelen bilim insanları arasında yer alan 16 akademisyen ve araştırmacının deneysel olarak üzerinde çalıştıkları atom altı parçacıkların çarpışmaları sonucunda elde edilen verilerin ve bu verilerin açtığı olasılıkların işlenmesi ile eğitilen yapay zeka çalışması, eserin konusunu oluşturuyor. Serginin üçüncü bölümü ise NASA'nın "Kepler Veri Kümeleri" aracılığıyla uzay keşfi ve astronomi araştırmalarını taban alan makine öğreniminin kullanılması fikrine dayanıyor. Ouchhh ve NASA iş birliği ile tasarlanan bu eserin, gezegenimiz ile evrendeki diğer yaşanabilir gezegenler arasında bir kapı olarak görülmesini amaçlıyor.
Mahmut Karatoprak, "Portre", ahşap üzeri akrilik
(Decollage Art Space, 30 Haziran'a kadar)
19. yüzyılın önemli Fransız şairlerinden, modernist estetiğin habercisi Charles Baudelaire'in aynı isimli şiirinden ilham alan "Le Voyage (Yolculuk)" başlıklı sergi, Modern Türk resminin usta sanatçılarını bir araya getiriyor. Sergi, Türk sanat tarihine iz bırakmış Selim Turan, Adnan Varınca, Avni Arbaş, Nejad Melih Devrim, Mübin Orhon, Burhan Uygur, Süleyman Saim Tekcan, Mustafa Pilevneli, İbrahim Örs, Fevzi Karakoç, Haşim Nur Gürel, Dilek Işıksel, Resul Aytemür, Mahmut Karatoprak, Kemal Önsoy, Mahir Güven, Bubi, Gülten İmamoğlu, Mehmet Güler, Atilla Atala ve Meliha Sözeri gibi pek çok sanatçının resim ve heykellerini izleyiciyle buluşturuyor. Yolculuk teması pek çok yazarın ve sanatçının üretimlerinde önemli bir esin noktası olarak karşımıza çıkar. Bu serginin de odağını oluşturan tema, sanatçıların yolculuk kavramına kendi perspektiflerinden bakışlarını bir araya getiriyor. Doğa tasvirleri, natürmortlar, at figürleri, peyzajlar, günlük yaşamdan sahneler ve portrelerin konu olduğu resimlerin yanı sıra heykellerin de yer aldığı sergi, seyirciyi bir yolculuğa davet ediyor.
Maddalena Ambrosio, "Untitled"
(Arter, 31 Aralık'a kadar)
Selen Ansen'in küratörlüğünü yaptığı "Locus Solus" sergisi, doğa fikri etrafında kurgulanan bir grup sergisi. "Locus Solus", merkezine aldığı doğa fikrini yapaylık kavramı üzerinden ve yapay olanın merceğinden incelemeyi amaçlıyor. Doğa ile kültürün birbirlerine nüfuz etme ve karşılıklı etkileşim kurma biçimlerini irdeleyen sergi, aynı zamanda doğal ortamların yaşam üzerindeki etkilerini, organik süreçler ve insan elinden çıkma yapılarla madde, düş ve his arasındaki kesişme alanlarını inceliyor. İzleyiciyi yeraltının, yeryüzünün ve göklerin alemlerine, bilinçdışı alanlara, bir varmış bir yokmuş, dönüştürülmüş, yitirilmiş veya düşlenmiş yerlerle çeşitli manzaralar arasında bir yolculuğa davet ediyor. Sergide Murat Akagündüz, Jananne Al-Ani, Halil Altındere, Maddalena Ambrosio, Yüksel Arslan, Claus Böhmler, Xuefeng Chen, Tacita Dean, Osman Dinç, İnci Eviner, Thomas Geiger, Jytte Høy, Ahmet Doğu İpek, Eva Jospin, Ella Littwitz, Miklós Onucsán, Panamarenko, Sarkis, Yehudit Sasportas, Erinç Seymen, Bülent Şangar, Yaşam Şaşmazer, Cengiz Tekin, Endre Tót, Thu Van Tran, Mariana Vassileva, Werner Zellien'ın yapıtları yer alıyor.
Gözde İlkin, "Dalgın, Dargın ve Unutkan – I", 2014
(Odunpazarı Modern Müze, 11 Eylül'e kadar)
OMM - Odunpazarı Modern Müze'de geçtiğimiz Aralık ayında açılan, birey ve toplum arasındaki ilişkide bireye biçilen rollere, toplumsal normlara dayanan alışkanlıklara ve "öteki"yi tanımlama biçimlerine odaklan "Maziye Bakma Mevzu Derin" isimli karma sergi yoğun ilgi nedeniyle 11 Eylül 2022 tarihine kadar uzatıldı. Adını bir kamyon arkası yazısından alan, 31 sanatçıyı bir araya getirdiği "Maziye Bakma Mevzu Derin" sergisi kolektif belleğin bir parçası olarak varlığını sürdüren insanın varoluş mücadelesinde aidiyet, uyum ve meydan okuma kavramlarını inceliyor. Kutuplaşan bir bireysellik anlayışının hakimiyet sürdüğü bu dönemde "İfade özgürlüğü nedir?" sorusuna da cevap arayan sergide yer alan eserler, geleneksel teknik ve imgeler üzerinden inşa edilen ortak bir paydada buluşuyor. Sergide yer alan sanatçılar arasında Ali Elmacı, Antonio Cosentino, Aydan Murtezaoğlu, Bengisu Bayrak, Can İncekara, CANAN, Cansu Yıldıran, Damla Yalçın, Eda Çekil, Fatma Bucak, Gözde İlkin, Halil Altındere, Hasan Özgür Top, İhsan Oturmak, Kezban Arca Batıbeki, Manolya Çelikler, Memed Erdener, Mustafa Boğa, Nancy Atakan, Nilbar Güreş, Nur Koçak, Olgaç Bozalp, Pınar Yolaçan, Ramazan Can, Rehan Miskci, Sinan Tuncay, Şener Özmen, Şükran Moral, Zehra Çobanlı, Zeren Göktan ve Zeyno Pekünlü bulunuyor.
Mehmet Öğüt
(Vision Art Platform, 28 Haziran'a kadar)
Mehmet Öğüt'ün solo sergisi "Ateşin Gölgesi Yoktur", sanatçının uzun yıllardır geliştirdiği teknikle yaptığı ateş resimlerini, yeni dönem işleriyle bir araya getiriyor. Sanatçı taş, su, ateş gibi doğal unsurları olduğu gibi polaroid fotoğraf kağıdını, mekanik hareketi ve videonun dijital yüzeyini de kullanıyor. Öğüt, oyun alanını benzerlik ve benzeşmezlik, ışık ve gölge, rastlantı ve zorunluluk arasında kuruyor. Sanatçının dijital ifade biçimlerine de başvuran araştırmasının kaynağında kıvılcım ve alevle boyadığı, kazıdığı, yonttuğu kağıt işler bulunuyor. Çalışmaları mağara resimlerinden batılı resim tarihinin kurucu mitlerine, kimyasal süreçlerden toplumsal örgütlenme biçimlerine kadar uzanan geniş bir alandan ilham alıyor. Mehmet Öğüt'ün kişisel sergisi "Ateşin Gölgesi Yoktur", Ezgi Bakçay küratörlüğünde Vision Art Platform Akaretler No:35'te gerçekleşiyor.
Michail Tsakuntis
(Grand Hyatt Istanbul, 31 Haziran'a kadar)
Giritli Yunan ressam Michail Tsakuntis'in klasik ve modern çizgilerle tarihin farklı dönemlerini yansıtan yağlı boya tabloları Kapudag Galeri iş birliğiyle Grand Hyatt İstanbul'da izleyiciyle buluşuyor. Altın oran teknikleri kullanarak ağırlıklı olarak portre eserler çalışan Tsakuntis, Atina'daki Güzel Sanatlar Okulu'nda resim ve Londra'daki Central Saint Martins Sanat ve Tasarım Koleji'nde karma teknik resim eğitimi aldı. Çalışmaları İngiltere, ABD ve birçok farklı şehirdeki galerilerde yer alan Tsakunti'nin en özel eserleri Haziran sonuna kadar Grand Hyatt İstanbul'da görülebilir.
Neda İsmail Atar, "Money of Rainbow", 2022, metal plaka üzerine baskı
(BE Contemporary Art Gallery, 5 Temmuz'a kadar)
Çalışmalarında günümüz tüketim ve endüstri toplumunun getirdiği problemleri ve insani duygular üzerinde yarattığı tahribatı ele alan Neda İsmail Atar'ın yeni sergisi "Paranın Arka Yüzü", 12 Mayıs 2022'de BE Contemporary'de açılıyor. Neda İsmail Atar, çalışmalarını farklı zamanlarda belirlediği konular üzerinden seri üretimlerle gerçekleştirmekte. Bu serilerde farklı malzeme ve teknik çözümlemeler göze çarpsa da odak noktası tüketim ve endüstri toplumu. Sanatçı "Paranın Arka Yüzü" adlı yeni serisinde, kağıt banknotların arka yüzünü derin bir söylemi ifade etmek için yeniden yorumluyor. Sıradan banknotların arka yüzündeki tasarım amaçlı kullanılan, bir ülkeye özgü önemli kişiler, mimari yapılar veya farklı semboller gibi görsel unsurlar ve ilişkin oldukları algı ve propaganda, sanatçı tarafından kasıtlı olarak felce uğratılıyor. Herhangi bir ülkeye ait olmayan bu banknotlarda, para ve rekabet dünyasının doğrudan veya dolaylı yollarla neden olduğu manzaralar yansıtılıyor.
(Grand Hyatt İstanbul, 30 Haziran'a kadar)
Figür ve soyut formda çalışmalarıyla dikkat çeken heykeltıraşa Nilay Özenbay'ın "Cat Woman" ile başlayan son dönem çalışmaları, popüler kültürdeki birçok olaya referans niteliği taşıyor. Kurgusal karakterlerin biçimsel dili, toplumsal yaşantıdaki anlam ve önemini aşarak heykel formunda sanatsal bir ifadeye dönüşüyor. Kurgusal çocuk karakterlerin, sevimliliklerini içerikleriyle birlikte forma dönüştüren Nilay Özenbay, içsel dönemeçlerinde beklettiği duygu sekanslarını eserleri vasıtasıyla gün yüzüne çıkarıyor.
Ertuğrul Berberoğlu
(Ekavart Gallery, 28 Mayıs – 25 Haziran)
Yolları yıllar önce Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Resim – İş Öğretmenliği Bölümünde kesişen sanatçılar, geçmişin ayak izlerini günümüze taşıdıkları karma sergide bir araya geliyor. Farklı disiplinlerde 21 eserin yer alacağı bu karma sergi de ilk kez bir araya gelecek sanatçılar, üniversite yıllarından bu yana süre gelen dostluklarını sanatın bütünleyici yönü ile buluşturuyor. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Resim – İş Öğretmenliği Bölümünde Öğretim Görevlisi olarak çalışmalarına devam eden Zeynep Öztürk'ün küratörlüğünde gerçekleşecek karma sergide Refik Akyüz, Tıfak Arslan, Ertuğrul Berberoğlu, Sefa Çakır, Hüseyin Demirbaş, Rabia Kalyoncuoğlu, Seydi Murat Koç, Nurdan Likos ve Muhittincan farklı disiplinlerdeki çalışmaları ile yer alıyor.
Pravdoliub Ivanov, "Parçalanmış Masal Aracı", 2013
(Arter, 9 Nisan 2023'e kadar)
Küratörlüğünü Emre Baykal'ın üstlendiği "OyunBu" başlıklı grup sergisi, Arter Koleksiyonu'ndan seçilen yapıtları çocukluk ve oyun kavramları etrafında bir araya getiriyor. Sergi, oyunun özgürleştiriciliğini; gerçekliği askıya alışı ve yeniden kurgulayışındaki kural tanımazlığını; gündelik olanın dışına taşma ve tamamen kendine ait bir düzen ve anlam üretme şekillerini sanat yapıtları ve bu yapıtların sundukları deneyimler bağlamında araştırmayı hedefliyor. Sanatın hem oyun kurucu hem oyun bozucu niteliklerini birlikte ele alan "OyunBu" sergisi, rekabet, gerilim, şans, taklit, ritüel, sihir, esrime ve haz gibi kavramların izini sürerken, hem yetişkinler hem de çocuklar için aslında kazananı olmayan ya da herkesin kazandığı bir oyun alanı açıyor.
Peter Hristoff
(C.A.M. Galeri, 30 Haziran'a kadar)
Görsel sanatçı Peter Hristoff'un 1987 ve 2022 yılları arasında ürettiği işleri, "Yol" sergisinde bir araya geliyor. Sanatçının kullandığı çizim, baskı resim ve kağıt üzerine resim gibi farklı medyumlardan eserler, tüm dünyayı ilgilendiren kimlik ve maneviyat gibi küresel konuları işliyor. 1980'lerin sonu ve 1990'lardaki AIDS krizininin yarattığı tahribat üzerine erken dönem çalışmalar, Yakın ve Orta Doğu'da süregelen politik durum üzerine eserler ve pandemi döneminde karantina sırasında üretilmiş işlerin yanı sıra, Amerika ve Türkiye'deki müzelerde yapılan araştırmalardan ilham alan baskı resimler ve çizimler de sergide yer alıyor. Hristoff'un eserleri, sanatçının 2015-2016 yıllarında sanatçı residansı programını gerçekleştirdiği The Metropolitan Museum of Art, MoMA, Ball State University, American Express, The Moscow Museum of Modern Art ve Yapı Kredi Kültür Merkezi gibi kamusal koleksiyonların yanı sıra, New York ve İstanbul'da, pek çok özel koleksiyonda yer almakta.
Cengiz Tekin, "Natürmort", 2017
(Zilberman, 1 Temmuz'a kadar)
Zilberman İstanbul'un Mısır Apartmanı'ndaki ana sergi mekanında gerçekleşen, küratörlüğünü Naz Kocadere'nin üstlendiği "Uçuruma Yerleşmek" isimli grup sergisinde Isaac Chong Wai, Sandra del Pilar, Memed Erdener, Erkan Özgen, Yaşam Şaşmazer, Neriman Polat, Cengiz Tekin ve İsmail Yılmaz'ın eserleri yer alıyor. Keith Richards ile birlikte "Sympathy for the Devil"ı yazan Mick Jagger, şeytan işi olarak görülebilecek tarihi olayları anlattığı şarkıyı şeytanın ağzından söyler. Şarkı, kötülüğün sıradanlığına kapılıp giden insanlığın karanlık tarafına dair bir analiz sunar. İçimizdeki şeytani mekanizmaları anlarsak onunla başa çıkabiliriz. İnsanların şiddete ve karanlığa eğilimlerine birey, toplum ve doğa ile olan ilişkisi üzerinden inceleyen "Uçuruma Yerleşmek" sergisi, sanatçı Memed Erdener'in referansıyla, Friedrich Nietzche'nin "İyinin ve Kötünün Ötesinde" (1886) eserinden adını alıyor. Nietzche'nin sözleriyle "Canavarlarla savaşan kişi, bu süreçte canavara dönüşmemeye dikkat etmelidir. Ve bir uçuruma uzun süre bakarsan, uçurum da sana geri bakar." Sergi temsil, kimlik, keder, adalet, dayanışma, isyan ve psikolojik ikilem kavramları etrafında derinleşir.
Hooper Turner, "Helvetica Alphabet", 2012, ©Sanatçı | The artist & FROSCH&CO, NY
(Pera Müzesi, 7 Ağustos'a kadar)
Pera Müzesi, Annette ve Peter Nobel'in koleksiyonundan eserlerle oluşturulan "Ve Şimdi İyi Haberler" sergisini sanatseverlerle buluşturuyor. Sergi, matbaanın icadıyla birlikte 18. yüzyıl sonlarında düzenli gazetecilik faaliyetinin oluşması, 19. yüzyılda resimli dergilerin basılmasından yola çıkarak kitleselleşen iletişim araçları ve sanat arasındaki diyaloğa odaklanıyor. Alberto Giacometti, Aleksandr Rodchenko, Andy Warhol, Andreas Gursky, Jenny Holzer, Bedri Baykam, Barbara Kruger, Christo, David Hockney, Dennis Hopper, Elmgreen & Dragset, Fernand Légér, Georges Braque, Henri Cartier-Bresson, Joseph Beuys, Özlem Günyol & Mustafa Kunt, Le Corbusier, Malevich, Man Ray, Mayakovski gibi önemli sanatçıların 'Basın Sanatı' olarak tanımlanan 300'e yakın eserini bir araya getiren "Ve Şimdi İyi Haberler: Nobel Koleksiyonu'ndan Eserler" sergisi 7 Ağustos'a kadar Pera Müzesi'nde ziyaret edilebilir.
(Kibele Sanat Galerisi, 23 Temmuz'a kadar)
Ressam Yalçın Gökçebağ'ın farklı dönem eserlerini bir araya getiren "Geçmiş Uzun Sürer" sergisi, 23 Temmuz'a kadar Kibele Sanat Galerisi'nde izleyiciyle buluşuyor. Öğretmenlik yaptığı yıllarda Anadolu yaşamını, insanını ve doğasını gözlemleme imkanı bulan Gökçebağ, tanık olduğu güzellikleri özümseyerek tuvalleri aracılığıyla bizleri büyülü bir yolculuğa çıkarıyor. 60 yılı aşkın sanat hayatı boyunca ürettiği eserlerinde artık kaybolmakta olan kırsal yaşamı sanatının gücüyle birleştiriyor.