Dünyanın ilk uluslararası sanat sergisi olarak 1895 yılında kurulan Venedik Bienali, bazı yıllarda yaşanan toplumsal ve küresel olaylar yüzünden kesintiye uğrasa da günümüzde hala gündemi belirleyen önemli sanat etkinliklerinden biri. Dünyanın dört bir yanından sanatçıların her seçkide belirlenen tema etrafında sanat yoluyla görüşlerini belirlediği bienal, uluslararası sanatın göz bebeği niteliğinde.
2024 yılında 60'ıncı edisyonuyla karşımıza çıkan bienal, 2004'te Paris'te oluşan, Palermo Merkezli Claire Fontaine kolektifinin eser serisi "Foreigners Everywhere"den ilham alıyor. "Stranieri Ovunque" başlığı altında düzenlen bienalin bu yılki küratörü ise Adriano Pedrosa. Pedrosa "Stranieri Ovunque" temasının iki katmanlı ifade şekli olduğunu söylüyor ve ilk katmanda, nereye gidersek gidelim, hangi ortamda bulunursak bulunalım, her zaman yabancılarla karşılaşacağımız gerçeğini vurguluyor.
İkinci katmanda ise bulunduğumuz her yerde, özümüzde ve en derinlerde daima bir "yabancı" olduğumuz fikrini öne çıkarıyor. Giardini ve Arsenale'de yayılan bienalde bu yıl Türkiye Pavyonu'nu Gülsün Karamustafa temsil ediyor. 50 yılı aşkın sanat pratiğinde toplumsal cinsiyet, göç ve küreselleşmenin iç içe geçmişliğini inceleyen Karamustafa bienale, "Oyuk ve Kırık Dökük: Bir Dünya Hali" eseriyle katılıyor. Karamustafa, bu eserinde günlük nesneler üzerinden yeni anlamlar yaratma geleneğini devam ettirerek, yaşanan olayların ardında bıraktığı boşluk, oyuk ve kırıklıkların izlerini, farklı objeler aracılığıyla mekana taşıyor.
Bienalin bu yılki sürprizlerinden biri ise Nil Yalter'e verilen ödül. Video sanatının 1970'lerdeki öncü temsilcilerinden Nil Yalter, Venedik Bienali tarafından verilen Altın Aslan Yaşam Boyu Başarı Ödülü'ne değer görüldü. Seçkide ayrıca Semiha Berksoy, Fahrelnissa Zeid, Güneş Terkol ve İtaatsizlik Arşivi'nden sanatçı Pınar Öğrenci ile bağımsız film yapımcısı Güliz Sağlam yer alacak. Contemporary Istanbul Vakfı ise Venedik Bienali paralel sergileri kapsamında Japon sanatçı Tomokazu Matsuyama'nın solo sergisi "Mythologiques" ile Venedik'e konuk oluyor.
Farklı kültürel sembolleri yeni, evrensel bir gerçeklikte birleştirerek, çağdaş yaşamın dinamizmini yorumlayan Matsuyama'nın sergisi Magazzino No. 41, Marina Militare, Arsenale di Venezia'da izleyiciyle buluşacak. Seçkide "Dünyaya bir şarkı" adlı iki eseriyle yer alan Güneş Terkol'dan bienali ve seçkisini dinliyoruz.
"Dünyaya bir şarkı" isimli yeni ürettiğim iki çalışmayla katılıyorum. Üretimlerimi Saha Derneği'nin desteği ile Venedik'te kaldığım 40 günlük süreçte iki dernekle çalışarak tamamladım. Öncesinde İstanbul'da atölyemde yedi aya yayılan bir ön hazırlık süreci geçirdim. Görsellerden ilki, gondollarda ilerleyen anonim kadın figürlerinin su üstünde güneşli bir Venedik fonunda ilerleyen görüntüsü. Diğerinde ise kayan yıldızlarla dolu bir gecede, San Marco meydanında görünen anonim figürleri, kumaş üzerine dikiş yöntemiyle resmettim. Venedik'teki atölye sürecinde ise üzerine katılımcıların nakışları, şiirleri, alıntıları, tasarım ve karakterleri eklendi. Süreç sonunda 17 Nisan günü performans programı kapsamında San Marco'dan sergi mekanı olan Arsenale'de müzikli bir yürüyüş yaptık.
Sergide göreceğiniz her bir pankart çalışması, kolektif düşünce süreci ile bireysel anlatımları koruyarak ortak bir çalışma üretebilmenin örneğini oluşturuyor. Coges Don Milani göçmen dayanışma derneği ve Collective Casa Punto isimli bir sanatçı kolektifi ile çalıştım. Ukraynalı, Afgan, Afrikalı ve İtalyan katılımcılar geldi. İzleyicileri farklı konumları görmeye ve kabul etmeye davet ediyorum.
Göçmenlik, sosyoekonomik durumlar, dil bariyeri, toplumsal cinsiyet gibi konular ilham kaynaklarım. Kolektif üretimin, paylaşmanın önemine inanan biriyim ve atölye katılımcıları ile üç hafta boyunca pek çok ortak sorunu konuştuğumuz ve üretim yaptığımız buluşmalar gerçekleştirdim. Katılımcıların deneyimleri ve isyanlarını, hayatta ilerlemeye dair düşünce ve hayallerini simgeleştirip ortak bir sese dönüştürmeye çalıştık. Ortaya çıkan nakşedilmiş fikirler, kristal gibi faklı bakış açıları ile bir araya gelip pankart formunda birleştiler. Seçtiğim kumaşlar başka ülkelerden biriktirdiğim, benim için önemi olan farklı dokularda ve renklerde malzemeler. Venedik şehrinin dokusuna uygun renkleri tercih ettim; sıcak tonlar ve suyun mavisi, gecenin moru gibi. Katılımcılar da kumaşlar getirdi. Örneğin; Giorgia isimli katılımcı, anneannesinin İtalya'ya özgü el yapımı nakışlarını getirdi. Domestik ve dışarı kapalı bir üretim olarak değerlendirilen nakışları kendi dünyası ile harmanlayarak güzel bir tasarım ortaya koydu. Katılımcılar seçtikleri kumaşlardan kendi karakterlerini ve hikayelerini yarattılar.
Adriano Pedrosa şöyle açıklıyor: "Stranieri Ovunque ifadesinin birkaç anlamı var. Öncelikle nereye giderseniz gidin, nerede olursanız olun, her zaman yabancılarla karşılaşacaksınız; onlar/biz her yerdeyiz. İkincisi, kendinizi nerede bulursanız bulun, her zaman gerçekten ve derinlerde bir yabancısınızdır." Benim üretmiş olduğum işler toplumsal cinsiyet konuları üzerinden dışlanmış, azınlık olarak kabul edilen grupların seslerini bir araya getirmek üzerine şekilleniyor. Bu anlamda kavramsal çerçeve ile uyum içindeler. Diğer eserlerle yeni diyaloglara açılacak olmaları beni heyecanlandırıyor.
İzleyicilerin yorumlarına açık eserler üretiyorum. "Dünyaya bir şarkı" adlı çalışmamdaki eserlere baktıklarında ortaya çıkan çok dilliliğe, özlemlere, eşitlik ve barış taleplerine dikkat çekmek isterim ve kendi dünyalarındaki yalnızlaşmış duyguları ile bağ kurmalarını temenni ederim.
Çok heyecanlı bir süreç oldu. Bu kadar profesyonel bir ekiple çalışmak beni çok mutlu etti. Adriano Pedrosa ve yardımcı küratörleri Mimar Juliana Ziebell ve Amanda Carneiro her konuda çok yardımcı ve ilgililerdi. Atölye ortamımız çok besleyici oldu. San Marco'daki bienal binasında dikiş makinalarımız, çevirmenimiz ve terzimiz her daim katılımcılar ile ilgilendiler. Pek çok uluslararası sergi ve bienale katıldım ama dünyadaki ilk ve en önemli bienal olan Venedik Bienali'nin bir parçası olmak, diğer harika sanatçılar ile yan yana olmak çok gurur vericiydi.