Etyen Mahçupyan'ın yazıp Tomris Giritlioğlu'nun yönettiği "Salkım Hanım'ın Taneleri", daha iyi bir hayat için İstanbul'a gelen Durmuş, hemşehrisi Bekir sayesinde Halit Bey'in hanında çalışmaya başlar. Ancak Durmuş'un hırsları han sakinlerini kaderini değiştirirken Varlık Vergisi ile bambaşka bir döneme girilir. Bu konuyu ele alan nadir yapımlardan olması ve başarısı sayesinde "Salkım Hanım'ın Taneleri"nin sinema tarihimizde önemli bir yeri var.
Yavuz Turgul'un yazıp yönettiği "Eşkıya" filmi, 35 yılının haksız yere hapiste geçirmiş Baran isimli bir adamı merkezine alıyor. Hapisten çıkan Baran, kendisini suçlayan kişinin en yakın arkadaşı olduğunu ve kendisinin çocukluk aşkıyla evlendiğini öğrenir. İkisini bulmak için peşlerinden İstanbul'a giden Baran'ın hikayesini izliyoruz. "Eşkıya", çıktığı ilk günden itibaren sinema tarihimizin en unutulmaz filmleri arasında yerini aldı.
Zeki Demirkubuz'un yazıp yönettiği "Masumiyet"te hapisten çıkan Yusuf'un yerleştiği pansiyonda tanıştığı Bekir ve Uğur ile birlikte amaçsız hayatı farklı bir yöne gider. Üçünün de yüzleşmeleri gereken gerçekler ve bunları gereken masumiyetleri vardır. Altın Portokal ve Altın Koza'dan bol ödüller dönen filmin başrollerinde Güven Kıraç, Haluk Bilginer ve Derya Alabora'yı izliyoruz.
Önder Çakar ve Serdar Akar'ın kaleminden çıkan "Gemide"nin yönetmen koltuğunda yine Serdar Akar oturuyor. "Gemide", Türk sinemasında alternatif filmlerin öncüsü olarak önemli bir yere sahip. Bir geminin mürettebatının, kaçırdıkları kızla birlikte sıradan hayatlarından kopuşlarını izliyoruz.
Derviş Zaim'in yazıp yönettiği ve oyuncu kadrosunda yer aldığı "Tabutta Rövaşata", izleyiciyi Rumelihisar sokaklarında hüzünlü bir yolculuğa çıkarıyor. Mahsun, kimsesiz ve yoksul bir adamdır ama mahalleli tarafından sevilir. Her gece araba çalan Mahsun, sabaha kadar o arabayla gezer ve sonra arabayı bulduğu yere bırakır. Bir gün karşısına çıkan kıza aşık olur, ancak bu Mahsun'un hayatı için daha da kötü bir etki yaratır.
Senaryosu Sinan Çetin ve Gülin Tokat'a ait olan "Propaganda"nın yönetmenliğini de Sinan Çetin yapıyor. Film, tel örgüyle ikiye bölünen bir köyün sakinlerinin değişen hayatlarını anlatıyor. Aşıklar, dostlar, aileler, komşular artık birbirlerini görebilmek için bu tel örgü etrafında toplanmak zorundadır.
Cem Yılmaz ve Ömer Vargı'nın yazdığı ve yine Vargı tarafından yönetilen "Her Şey Çok Güzel Olacak", iki kardeş olan Nuri ve Altan'ın yıllar sonra karşılaşmalarını anlatan bir yol hikayesi. Mafyadan kaçmak zorunda kalan, birbirine zıt iki kardeşin tehlikeli ama eğlenceli yolculuğunu izliyoruz.
Ümit Ünal ile Tunç Başaran'ın ortak kaleminden ve Başaran'ın yönetmenliğinden ortaya çıkan "Piyano Piyano Bacaksız", 1940'lı yıllarda İstanbul'da yaşayan ve artık yaşlı bir adam olan Kemal'in anılarını konu alıyor. Her biri farklı kiracıya ait olan bir konakta yaşayan insanların, savaşın gölgesinde hayatlarına devam etmeye çalışırken, umuda tutunmalarını konu alıyor.
Mustafa Altıoklar imzalı "Ağır Roman", bir mahallenin insanlarını ve kendi aralarında olduğu gibi kişisel ilişki ve problemlerini konu alıyor. Sokağın hiyerarşisi ve insanların acımasızlığını izlediğimiz film, Metin Kaçan'ın aynı isimli romanından uyarlandı.
Reha Erdem'in yazıp yönettiği "Kaç Para Kaç", paranın en iyi insanda bile yaratabileceği dönüşümü işler. Babasından kalan dükkanı işleten Selim, hem ailesi hem de çevredekiler tarafından sevilip sayılmaktadır. Ancak şimdiye kadar ailesine fark ettirmemeye çalışsa da dükkanın durumu iyiye gitmiyordur. Güven duyulan, dürüst ve iyi bir insan olan Selim, bir gün bindiği takside kendisinden önceki müşterinin unuttuğu içi para dolu bir çanta bulur.