Röportaj: Hasan Yüksel
Fotoğraflar: Zeynel Abidin Ağgül
Eğitim yıllarınızdan bahseder misiniz?
Amerika’nın en tanınmış işletme okullarından biri olan Babson College’de işletme okudum. Ardından Türkiye’ye geldiğimde 21 yaşındaydım ve değisik iş teklifleri aldım. İlk önce moda sektörünü denemeye karar verdim. Çok güzel bir deneyimdi, bir çok anlamda beni geliştirdi. İnsanların sandığından çok daha kompleks. Madem ki moda sektöründe olacaksam New York’ta bir deneyim kazanmak rüyamdı. New York’a Parsons School of Design’a yazıldım aynı zamanda da Chanel Merkez’de, Halkla İlişkiler bölümünde çalışıyordum. Hayatım tam istediğim gibi derken bir gün okulda bir ilan gördüm. Columbia Business School’da girmesi çok zor olan bir ders vardı, Luxury Education Foundation isminde.. Öğretmenlerimiz Cartier, Hermes, Dior, LVMH’in asıl CEO’larıydı. Onlarla birebire çalışma imkanı bulacaktım. Bu firsatı değerlenmem gerektiğini düşünerekten çok uzun ve zor bir başvuru hazırladım. Columbia Business School’a girmek hayli zordu. Kabul edileceğimi sanmayarak başvurdum ve bir gün telefon çaldı, kabul oldun dediler ve işte o zaman her şey değişti...
Charles Von Faber Castell ile nerede tanıştınız?
Charlie o günlerde Columbia Business School’da İşletme üzerine bir master yapıyordu. İkimiz, kader olsa gerek CBS’teki bu bahsettiğim derste tanıştık ve aynı gruba konulduk. Aylarca çok profesyonel şartlar altında beraber çalıştık. İkimiz de birbirimizi beğeniyorduk ama belli etmedik bu süreçte. Sonra beni kurs bitmesine bir hafta kala yemeğe davet etti. Tarih 1 Nisan 2009’du ve o günden bu yana hiç ayrılmadık.
Kariyerinizde bugüne kadar en gurur duyduğunuz şeyler nedir?
İlk olarak, DLD Bosphorus gecesinde çok mutlu oldum. Bunun dışında DLD Konferansı’mızda her sene bir misafir ülke seçiliyor; ben de geçen sene Türkiye’nin olması için çok uğraştım. Sağolsunlar, Sayın Bakanımız Egemen Bağış, gelip çok güzel bir konuşma yaptı ve beni inanılmaz onurlandırdı. Bunun dışında ‘Dijital Boğaz’ adında bir panel düzenlendi; buraya da Türkiye’nin internet sektörünün başındaki Markafoni Kurucusu Sina Afra, Yemek Sepeti Kurucusu Nevzat Aydın, Peak Games Kurucusu Sidar Şahin, Alemşah Şahin, Turkcell’den Cenk Bayrakdar gibi muazzam insanlarımız geldi. Bu benim için gururlu bir andı. Özellikle ülkemizin bu kadar global bir konferansta bu kadar güçlü şekilde tanıtılmasına çok sevindim. İkincisi, geçen sene Davos World Economic’te bulundum işim nedeniyle. Orada bulunmak inanılmaz bir histi.
Almanya’daki yeni yaşam tarzınızda kültür farklılıkları yaşıyor musunuz? Eşinizin aile geleneklerinde beğendiğiniz özellikler neler?
Buradaki hayat çok güzel. Çok rahat, insanlar çok kültürlü, naturel. Alman deyince soğuk zannedenlerin aksine, herkes çok sıcakkanlı. Herkesin sanata, edebiyata bir ilgisi var. Almanlar’ın kendilerine has çok özel bir kültürü var. O yerel kıyafetler bir kostüm değil onlar için, biz bazen haftasonları davetlere veya düğünlere bile giyiyoruz. Hayata bakış şekli farklı burada, çok farklı ve işte ben de bunu gördüğüm için inanılmaz mutluyum. Aynı zamanda büyüdüğümü, geliştiğimi, değistiğimi hissediyorum. Bu farklı ben, beni çok mutlu ediyor.
Charles Von Faber Castell ile tarihi şatoda evlendiniz, Almanya’da şatoda gelin olmak nasıl bir duygu, hatırladığınız ilginç anlar var mı?
Beni çok seven ve benim de çok sevdiğim bir insanla evlendim. Bundan sonra gelen herşey ikinci planda kalıyor. En önemli şey, hayatta biriyle anlaşabilmek, beraber gülebilmek, arkadaş olabilmek.
Hem Almanya’da hem de Türkiye’de düğününüz ilgi uyandırdı. Düğün öncesi hazırlanırken heyecanlandınız mı? O anlarda neler yaşadınız?
Düğünümde her kız gibi çok heyecanlı ve mutluydum. Charlie’nin ailesi bize rüya gibi unutulmaz bir düğün düzenlediği için ikimiz de çok minnettarız. Hala bana bir filmmiş gibi geliyor. Aynı zamanda Türkiye’den gelen dostlarımızın beni ne kadar gururlandırdıklarını anlatamam. Bütün yabancılar, Türk misafirlerimizin güzelliklerinden, şıklıklarından ve sıcaklığından çok etkilendiler.