Göbeklitepe, Türkiye'nin Şanlıurfa ilinde bulunan, yaklaşık 12 bin yıllık tarihi olan, dünyanın en eski tapınağı olarak kabul edilen bir arkeolojik alandır.
Göbeklitepe'nin keşfi, 1963 yılında Alman arkeolog Klaus Schmidt tarafından yapıldı. O dönemde bölgede sadece bir höyük olarak görülen alanda yapılan kazılarda, taş blokların ve heykellerin bulunması, alanın aslında bir tapınak olduğunu ortaya çıkardı.
Göbeklitepe'nin en önemli özelliklerinden biri, tapınakların yerden yüksek olarak inşa edilmesidir. Ayrıca tapınakların taş sütunları, hayvan ve insan figürleri ile süslenmiştir.
Göbeklitepe, insanlık tarihinin en önemli keşiflerinden biridir. Burada bulunan kalıntılar, insanların tarımı keşfetmeden önce bile karmaşık inanç sistemleri olduğunu göstermektedir. Ayrıca Göbeklitepe, insanların karmaşık inanç sistemlerine sahip olduğunu ve bu inançların toplumsal yaşamda büyük bir rol oynadığını kanıtlar niteliktedir.
Göbeklitepe, tarihte bilinen en eski tapınak komplekslerinden biridir ve bu nedenle arkeoloji dünyasında önemli bir yere sahiptir. Yaklaşık 11.000 yıl önce, Neolitik Dönem'in başlarında inşa edildiği tahmin ediliyor. Göbeklitepe'deki tapınaklar, önceden bilinen herhangi bir tapınaktan farklıdır çünkü burada insan figürleri yerine hayvan figürleri ve semboller kullanılmıştır. Bu sembollerin, o dönemde kullanılan bir takvim sistemi olduğu düşünülüyor.
Göbeklitepe'de yapılan kazılar, insanların tarım ve yerleşik hayata geçmeden önce de karmaşık sosyal yapılar oluşturabileceğini gösteriyor. Bölgede tarımın olmadığı, insanların avcılık ve toplayıcılıkla geçimlerini sağladıkları bir dönemde, Göbeklitepe'nin inşa edilmesi oldukça zor bir işti. Bu da, o dönemde insanların ortak bir amaç için bir araya gelebilecekleri, birlikte çalışabilecekleri ve topluluklar oluşturabilecekleri gösteriyor.
Göbeklitepe'deki tapınaklar, T şeklindeki sütunlardan oluşan bir yapıya sahiptir. Bu sütunların üzerinde, hayvan figürleri ve semboller işlenmiştir. Tapınak kompleksindeki en büyük sütun, 5,5 metre yüksekliğinde ve yaklaşık 16 ton ağırlığındadır. Sütunların nasıl taşındığı ve işlendiği hala bir sır olarak kalmıştır.
Göbeklitepe'deki tapınakların kullanım amacı tam olarak bilinmese de, arkeologlar bu yapıların dini törenler için kullanıldığını düşünüyorlar. Ayrıca, burada yapılan kazılarda insan kalıntılarına rastlanmamıştır, bu da tapınakların sadece dini amaçlar için kullanıldığını gösteriyor olabilir.
Göbeklitepe, 1960'lı yıllarda keşfedildi ancak o dönemde yapılan incelemeler, buranın önemini tam olarak anlamamıza yetmemişti. 1990 yılında ise, Alman arkeolog Klaus Schmidt, Göbeklitepe'deki tapınakları keşfetti ve kazı çalışmalarına başladı. Schmidt, Göbeklitepe'nin insanlık tarihi açısından çok önemli bir yere sahip olduğunu ve burada yapılan keşiflerin tarih kitaplarını yeniden yazabileceğini söyledi.
1. Göbeklitepe, Neolitik dönemde inşa edilen, insanlık tarihinin en eski tapınaklarından biridir.
2. Göbeklitepe, Şanlıurfa'nın merkezinde, Harran Ovası'nda yer almaktadır.
3. Tapınak kompleksinde, 20'den fazla daire şeklinde yapı bulunmaktadır ve bu yapıların her biri bir tapınağı temsil eder.
4. Tapınak kompleksi, 12 bin yıldan daha eski olduğu düşünülen, insanlık tarihinin en eski anıtsal yapılarından biridir.
5. Göbeklitepe, 1963 yılında keşfedilmiştir ve 1995 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne eklenmiştir.
6. Göbeklitepe, günümüze kadar yapılan araştırmalar sonucunda, Neolitik dönemde insanların, avcılık ve toplayıcılıktan tarım ve hayvancılığa geçiş yaptığı bir döneme işaret etmektedir.
7. Tapınak kompleksinde bulunan heykeller, insanlar ve hayvanlarla ilgilidir ve bu heykellerin sembolik anlamları hala tam olarak çözülememiştir.
8. Göbeklitepe'de, 1990'ların sonlarına kadar yüzey araştırmaları dışında, arkeolojik kazılar yapılmamıştır. Kazılar, 1995 yılından itibaren başlamış ve günümüzde hala devam etmektedir.
9. Göbeklitepe, dünya çapında ilgi gören bir turizm merkezidir ve her yıl binlerce turist tarafından ziyaret edilmektedir.
10. Göbeklitepe'nin keşfi, insanlık tarihi ve kültürel mirası açısından büyük bir önem taşımaktadır ve arkeologlar, burada yapılacak yeni keşiflerin, insanlık tarihi ve kültürüne yeni bir ışık tutacağına inanmaktadırlar.