Dünya’nın bir ucunda, macerayı konfor ile buluşturan bir tatil kulağa nasıl geliyor? Turizm şirketi Luxury Action’ın “Dünya’nın en kuzeyinde yer alan oteli” unvanı ile hayata geçirdiği North Pole Igloos, taşınabilir ve ısıtmalı iglolardan oluşuyor. Hava koşullarının uygun olduğu güvenli bölgelere taşınan iglolarda konaklamak isteyenler, helikopter ile seyahat ederken doğanın olağanüstü koşullarına tanıklık etme imkanı buluyorlar. Dünyanın kuzeyine çıkmışım, Kutup noktasında tatilimi geçirmek istiyorum diyorsanız, North Pole Igloos’a Nisan ayında gitmek zorundasınız. Yılın diğer günlerinde Svalbard Arktik’i civarında seyahat eden iglolar, hava koşulları göz önünde bulundurulduğunda yalnızca Nisan ayında Kutup noktasında mola veriyorlar. Cam çatılı iglolarda doğa ile bütünleşme olanağı bulurken, Kuzey Işıkları ile büyüleneceğiniz bu tatilde size kamp şefi, Arktik doğa rehberi ve güvenlik birimi eşlik ediyor.
Nordik halkların igloları ya da Samilerin “laavu”ları kulağa çok ilginç geliyor ama ben kamp insanıyım, Kuzey Işıkları’nı izlerken Samilerden ren geyiği besiciliğini, buzda balık tutmayı, haskilerle kızak sürmeyi öğrenmek istiyorum diyorsanız Teepee Wilderness Camp tam size göre. Laponya, göçebe ren geyiği çobanlarının kullandığı “kotas” veya “teepee” çadırlarının ana vatanı. Bu otantik çadırları yeni nesil lüks anlayışı ile yeniden yorumlayan Teepee Wilderness Camp, yüksek kalite keten kumaşlar ve usta şeflerin kamp ateşinde hazırladığı gurme lezzetler ile aileler için ideal. Kuzey Işıkları’nın nefes kesici renklerini seyredebileceğiniz kampta elektrik olmasa da sauna ve LED aydınlatma mevcut.
Laponya denince aklımıza Kuzey Işıkları, ren geyikleri, rustik evler geliyor. Yolu Laponya’ya düşenler için Octola, rustik ve modern tasarımın uyumlu birlikteliğini bembeyaz kış atmosferinde sunan bir otel. Modern şehrin ve çalışma temposunun stresini geride bırakıp doğa ile bütünleşebileceğiniz bu tatilde Octola, Sami ve Laponya geleneklerinden aldığı ilham ile kendinizi evinizde hissetmenizi sağlıyor. Octola’nın mimari tasarımı ise geçmişte göçebe yaşam süren Nordik halklara sığınak teşkil eden geleneksel “laavu” yapılarından ilham alarak “yeni lüks” anlayışını tanımlıyor. Otelin sahibi Janne Honkanen’e göre “yeni lüks”; şehrin kalabalığından uzak, münzevi, doğa ile iç içe bir tatile referans verirken dinginliği, konforu ve sınırsız hizmeti öne çıkarıyor.