Puglia'yı keşfetmeye beyaz şehir olarak bilinen Ostuni ile başlamayı seçiyorum. Gün ışığının beyaz badanalı evlerden yansımasını izlemek insanın kalbini yumuşatıyor adeta!
Ostuni'de lokallerin ve sanatsever genç neslin buluşma noktası olan Burro Cafe'de iyi bir kahve ve İtalyan ricottasını baz alan muhteşem kahvaltı seçeneklerine doyuyoruz. Benim gibi bir vintage tutkunu için bir İtalya seyahati antika pazarlarını deneyimlemeden asla tamamlanmış sayılmaz.
Ostuni'de her ayın son pazar günü kurulan antika pazarında kendimi kaybetmem an meselesi. Rahibe işi perdeler, el işçiliğiyle üretilmiş kültürel miras severleri büyüleyecek güzellikte dantel masa örtülerinin arasında kayboluyorum. Lokallerle tanışmak, İtalyan neşesini içinize çekmek için harika bir alan burası.
Ostuni sokaklarında dolanarak vardığımız son durak, 1984 yılından bu yana "Eat Well Love Life" mottosuyla hizmet veren Osteria del Tempo oluyor. Menüde yer alan patlıcanlı her şeyi söylüyoruz. Mekana özel tasarlanmış tabaklar öğüne estetik katıyor. Puglia'da hemen hemen her restoranda oturduğunuz anda gelen rezene, havuç gibi çiğ ikramlar makarna festivali öncesi digestive bir giriş sayılıyor.
Seyahatlerde lokal kitapçıları keşfetmeye bayıldığım için semtin 1979 doğumlusu Bottega del Libro'yu siesta öncesi yakalıyorum. İtalyanca ve İngilizce kitaplar arasında gezintiye çıkarak ahşap pinokyo kurşun kalemlerden alıyorum.
Akşam yemeği için seçimimiz Fasano bölgesinde yer alan Egnathia! Bölgenin ilk Masseria'larından biri olan Masseria Torre Coccaro nefes kesen mimarisi ve zarif zeytin bahçelerinin ortasında yer alan bu restoran ilk anda kalbimi çalıyor. Egnathia'da cumartesi akşamı lokal lezzetleri deneyimlerken, yemeğe eşlik eden jazz müziğin ahengine kapılıyoruz.
Söz konusu konaklama olduğunda, benim için lüksün tanımı; samimiyet ve lokal olanı deneyimleyebilme şansı olduğundan seçimim Masseria Torre Coccaro oluyor. Yaz döneminde plajları ile bölgenin uğrak yeri olan bu Michelin yıldızlı aile işletmesi sonbaharda tüm lokal deneyimleri en otantik haliyle yaşayabildiğim bir yer.
Burada günlerime, binlerce yıllık zeytin ağaçları arasında yer alan şalada yumuşak bir yoga akışı ile başlıyorum. Ardından tamamen lokal çiftliklerden alınan ürünlerde hazırlanmış bir kahvaltı günüme eşlik ediyor. Kafein intoleransı olan bana, burada içtiğim herhangi bir kahvenin dokunmadığını fark ediyorum. İlginç. Büfedeki meyvelerin tazelikleri ve renklerin gerçekliği beni büyülüyor. Bugünün dünyasında gerçek besinlere ulaşmanın lüksünü soluyorum adeta.
Estetik bir akşam yemeği için rotamızı Savalletri bölgesinin en ihtişamlı yerlisi olan Borgo Egnezia'ya çeviriyoruz. La Fresca restoran hem sıcak atmosferi hem de lezzetli pizzalarıyla yaptığımız en iyi seçimlerden biri. Borgo Egnezia'nın içinde yer alan butiğin seçkisine hayran kalmamak elde değil. Çarşamba günü Fasano bölgesinde kurulan lokal pazardan aldığımız yılbaşı süsleri ile içimizdeki çocuğa dünyanın en büyük hediyesini veriyoruz.
Benim gibi el yapımı her şeye değer verenlerdenseniz Puglia'ya gelip ünlü sanatçı Nicola Fasano'nun Grottaglie Bölge'sinde yer alan seramik atölyesine uğramadan geçmeyi aklınızdan bile geçirmeyin. Çağdaş işlerden kült seramik parçalara uzanan seçkide kendimi kaybettiğimi söyleyebilirim. Sevgili Nicola ile tanışmak büyük bir şans.
Her ne kadar turistik şeylerden uzak durmaya çalışsak da konik çatılarıyla ünlü Alberobello bölgesinde Trulli evleri görmeye değer. Bölgede lokal bir İtalyan olarak bilinen Ristorante il Pinnacollo her şeyden tadabildiğiniz mini öğle menüsüyle deneyimlenmesi gerekenlerden.
Dönüş günümüzde ise kayalıkları ve tarihiyle ünlü Polignano Amare'ye yer açıyoruz. Beyaz badanalı evlerden oluşan dar sokakların açıldığı eşsiz manzara bize dünya üzerinde ne kadar ufak olduğumuzu hatırlatıyor. Semtin lokallerinden Bella Mbriana'da yediğimiz güveçte karidesi ve domates soslu makarnanın tadı damağımızda kalıyor.
Bari Havalimanı'na iner inmez bir aile geleneği olan İtalyan kırmızı Fiat 500'ümüze atlıyor otelimize doğru yola çıkıyoruz. Otele vardığımızda bizi taptaze çiftlik ürünleriyle zeytin tarlasının ortasına kurulmuş bir sofra ve oldukça stil sahibi bir İtalyan şef karşılıyor.
Görevimiz Puglia bölgesine ait kulağı andıran şekliyle orichiette ve İtalyanların meşhur tatlısı olan crostata yapımını öğrenmek. Masseria Torre Coccaro'da yaşadığımız bu gastro deneyim boyunca; İtalyan aksanlı bir İngilizce, güneş ışığı ve hamura doyuyoruz. Üstelik ardından kendi pişirdiklerimizi hep birlikte neşe ile yiyoruz.
Konu İtalya olunca iyi yemeğe yer açarken sporu da ihmal etmiyoruz tabi. Savalletri bölgesinde yer alan San Domenico Golf Kulübü'nde bölgenin en ünlü golf hocası Piedro ile tanışıyoruz. Yaptığımız dersler esnasında her iyi vuruşun ardından, İtalyan aksanı ve tüm otantikliğiyle "Belissimo!" deyişi hafızama kazınıyor. İki golf dersi sonrası bir sonraki yılın golf kampı için şimdiden el sıkışarak Piedro'dan ayrılıyoruz.
Çizme formlu bu Akdenizli ülkenin topuğuna kadar inip, zeytinyağına doymamak olmaz, diye düşünüyoruz. Tam 11 jenerasyondur bölgenin zeytinyağı üretimi üstlenen Masseria Maccaroni'de bir zeytinyağı turu için yola çıkıyoruz. Bu dev rüstik yapıdan içeriye girerken bizi 1980'lerden kalma bir Fiat 500 karşılıyor. Yağhaneye girerek ailenin on birinci jenerasyonundan sevgili Alessandro'yla tanışıyoruz. Samimiyeti ve zeytinyağının lezzeti içimizi ısıtıyor.
Kapak fotoğrafı: iStock
Fotoğraflar: Esra Bebek