Çoğunlukla evlerde geçen uzun bir kıştan sonra yaz aylarına sokakta ve daha güvenli bir şekilde giriyoruz. Sanat sektörü de tüm bu süreci gerek sosyal medyada yoğun faaliyet göstererek, gerekse koleksiyoner ve sanatseverlerle birebir ilişkilerini kuvvetlendirerek geçirdi. Sanat dünyasının neredeyse tamamı açıldı. Yeniden sergiler, projeler ve fuarlar gündemde. Şimdilik lokal izleyiciye hitap etse de Dubai, New York ve Hong Kong sanat fuarlarından sonra Contemporary İstanbul da ilk fiziki fuarını gerçekleştirdi. Seyahatlerin yapılamaması insanların yaşam alanlarını ve konforlarını genişletmelerine, değiştirmelerine olanak sağladı. Şehirleşme daha çok güneye, özellikle Bodrum ve Çeşme gibi turistik merkezlere kaydı. Bu yeni değişim ilk defa sanatı gerçek bir ihtiyaç haline getirdi. Büyüyen, değişen ve yeşil alanları çoğalan yeni mekanlar için daha farklı, dinamik sanat eserlerine istek çoğaldı. Farklı malzeme, boyut ve form seven biri olarak son dönemlerde çalışmalarını takip ettiğim birkaç sanatçıyı sizlere tanıtmak istedim.
Özer Toraman, "Istanbul"
Keyifli keşifler... 1988 doğumlu Jennifer İpekel eğitimini Parsons ve Londra Chelsea School of Art'ta tamamladı. Jennifer İpekel'in çalışmaları grift şeklinde süslenmiş yoğun renkli resimler ve onlara eşlik eden seramiklerden oluşuyor. Arkeolojik referanslarla dolu resimler ile mitolojide gezen seramikler sergi mekanında sizleri farklı bir yolculuğa çıkarıyor. Sanatçının bitkilerle iletişim kurmaya çalıştığı bir deneyden evrilen çalışmaları bitki temelli boyaların, linolyum baskı çiçeklerin, kadim zamanlarda bitkiye dönüşmüş olan kültürlere ait sembollerin izini taşıyor.
Görkem Dikel
Jennifer İpekel
Kendi kişisel aşk deneyimleri yeryüzünün sıcaklığından, renklerinden doğan daha ağıtsal, mitsel imgelere yönlendiriyor izleyicisini. 18 Temmuz'a kadar sürecek sergisi "Anne, İsyan" Dirimart'ta izlenebilir. Son dönemde gerçek ve kurgu arasında kalan kadın ve çocuk heykellerini sıkça görmeye başladığımız Kadriye İnal, Dokuz Eylül Üniversitesi Heykel bölümü mezunu. Heykellerini kaplayan kağıt malzeme üçüncü boyuta ikinci bir dil gibi katkı sağlıyor. Kimine göre tekinsiz gelse de özellikle genç koleksiyonerler arasında çalışmaları oldukça ilgi görüyor. Benim daha çok ilgilendiğim ve öne çıkarmak istediğim kamusal alan ve mermer heykelleri ise insan varoluşuna dair özgürlük, kimlik ve benlik türünden sorunları, toplumsal, kültürel ve psikososyal çerçevede ele alıyor.
Kadriye İnal
Özer Toraman, "Imagine"
Sanatçıya neden çocuk heykelleri diye sorduğumuzda ise; "Çocukluğumuzu hep yanımızda taşıyoruz, kimi zaman da o bizi taşıyor. Çocuklar adalet duygusu temiz, sağduyuları da güçlü bilgelerdir. Ben içimde hissettiğim, sürekli benimle konuşan o bilge kişiye kulak vermeye çalışıyorum" diyor. Heykellerinde geleneksel yontu tekniğini ve mermer-ahşap gibi malzemeleri kullanan bir diğer heykel sanatçısı Cemil Güç anlatım olarak basit, alışılmış nesne ve figürleri kullanıyor. Hayvan ve insan figürlerini sembolik ve simgesel anlamda kullanan sanatçının çalışmalarında deformasyona uğramış bir tarafın da olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor. Pi Artworks Galeri kadrosuna yeni katılan Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi resim mezunu Özer Toraman'ın resimleri ise dayatılmış dar kimlik ve cinsiyet politikalarına karşı geliştirilmiş portreler olarak tanımlanabilir.
Sema Kayaönü
Görkem Dikel
Pınar Baklan
Özellikle resmin ifade olanaklarıyla geliştirilen bu çalışmalar, düzende reddedilenin, yok sayılan bedensel farklılıkları görünür kılması açısından oldukça önemli. Portre çalışmalarının kimileri netlikleriyle dikkat çekerken, kimileri bulanık imgeler olarak bilinç dışımızdaki farklı cinsiyetlere gönderme yapıyor. Hacettepe Üniversitesi Seramik mezunu Pınar Baklan'ın çalışmalarını ben de birçok sanat izleyicisi gibi Instagram'dan keşfettim. Çalışmalarına baktığımızda; Op-Art sanat akımının görsel yanılsama amacı güden felsefesini, seramik form ve yüzeylerde deneyimlemiş ve optik illüzyonu ön planda tutan eserler ürettiğini görüyoruz. Eserlerinin altında yatan temalar bazen doğa ve çevresel aktivizm, bazen de dişileril olgular. Soyut organik biçimleri ise dekoratif yaklaşımdan eleyerek biomorfik heykellere dönüştürmüş. Soyut figüratif resmin genç kuşakta öne çıkan sanatçılarından Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü mezunu Görkem Dikel, yazdığı İspanyolca projeyle Fundacion Antonio Gala'nın sanatçı bursunu kazanmış ilk ve tek Türk sanatçısı. Geçmiş trendlerin dönüşü, şehirlerin parçalı, orantısız, çarpık ve sürprizli alanlarının estetik anlayışımıza etkisi, borular, üçgenler, geometrik konturlar, yırtıcı hayvanlar, tropik bitkiler Görkem Dikel'in resimlerinde eklektik bir biçim anlayışına hizmet ediyor. Son olarak Dokuz Eylül Üniversitesi resim bölümünden Sema Kayaönü'nün işlerinden bahsetmek isterim. Kayaönü'nün yeni çalışmalarına geleneksel sanatlarda yer alan "Katı" sanatına ek olarak minyatür sanatını da eklediğini görüyoruz. Katı sanatının süslemesinin aksine yalın bir biçimde fotoğrafik görüntülerin kolajlarını oluşturuyor. Minimum desen, minimum renk çalışmalarındaki genel anlatımı ifade ediyor. Sanatçı tarihsel motifler ile entelektüel bağlar kurabiliyor çalışmalarında.