Bu sene 16. edisyonu düzenlenen Contemporary Istanbul fuarı, ülkemizin sanat sektörü için en önemli etkinliklerden biri olma niteliğini taşıyor. Tüm sene boyunca heyecanla beklediğimiz, koleksiyonerleri ve sanatseverleri galeriler ve sanatçılarla buluşturmak adına en önem verdiğimiz organizasyonlardan biri. Bunca yılın ardından gerek katılımcı galeriler gerekse ziyaretçiler için artık bir gelenek halini aldı.
Burcu Acartürk Yıldız - Kemal Seyhan
ALEM "What Collectors Collect" Sergisiyle Yerini Aldı
Alem koleksiyonerler ve sanatçılar arasındaki ilişkiyi odağına alan "What Collectors Collect" sergisinin üçüncü edisyonuyla 16. Contemporary Istanbul'daki yerini aldı. "What Collectors Collect" sergisinde bu sene iş birlikleri yapan isimler arasında ise Alpin Albayrak - Ahmet Oran, Burcu Acartürk Yıldız - Kemal Seyhan, Emir Bahadır, Sinan Temo - Haluk Akakçe ve Nesrin Esirtgen - Hale Tenger vardı.
Dillere Destan Mekan
Peki, bu seneki Contemporary Istanbul'u farklı kılan neydi? Öncelikle mekan değişikliği önemli bir fark yarattı diyebilirim. Uzun yıllar boyunca Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Salonu ile İstanbul Kongre Merkezi'nde gerçekleşen fuar, bu sene Tersane İstanbul'da düzenlendi. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethinden iki yıl sonra kurulan ve Osmanlı'yı Akdeniz'in süper gücü olma konumuna getiren tersane, 500 yıllık tarihiyle büyüleyiciydi. Koleksiyonerler ve ziyaretçilerden aldığım geri dönüşlere göre çoğunluk bu yeni mekanı çok sevmiş. Öyle ki birçoğu, Tersane İstanbul'u dünyaca ünlü Venedik Bienali'nin de düzenlendiği Arsenale'ye benzetti. Yüksek tavanlar, otantik geniş alan ve açık hava pandemi sonrası herkese gönül rahatlığıyla sosyalleşmek ve özledikleri sanat eserlerini izlemek için harika bir fırsat yarattı. İçerden dışarı baktığınızda Haliç manzarası ve sıra halinde geçen yelkenliler adeta bir dekor gibiydi. Biz, sanat sektöründe olanlar hep "Sanat iyileştirir" deriz. Bu yalan değildir. Sanat iyileştirir. Bu fuarda da birçok ziyaretçinin "Burası bana çok iyi geldi" dediğine şahit oldum. Ne mutlu ki bu sene fuar, insanların negatif havasını değiştirmekte büyük rol oynadı.
Rachel Hayes
Fark Yaratan Projeler
Fuarda birçok farklı proje hayat buldu. Öncelikle İstanbul'74, Amerikalı ünlü sanatçı Rachel Hayes'in mekana özel tasarlanan bir açık hava enstalasyonu ile fuarda yer aldı. Rengarenk bayraklar gibi tasarlanan enstalasyon hem mekana renk kattı hem de gözlemediğim kadarıyla ziyaretçilerin en çok fotoğraf çektirdiği alanlarda biri oldu. En önemli bir başka yenilikte yine açık havada Aslı Ünal küratörlüğünde gerçekleştirilen heykel parkı oldu. Burada yer alması için her katılımcı galeriden bir adet heykel sanatçısı önermeleri istendi.Tema ise "Evdeyim Evdeyim Evdeyim"di. Pandemi dönemini iyi özetleyen bir kurgu olmuş. Benim favorilerim Gönül Nuhoğlu, İrfan Önürmen, Genco Gülan, Bahadır Baruter ve Erdil Yaşaroğlu heykelleri oldu.
Akbank, "Kendine Giz/li Uzam"
Bunun dışında fuarın ana sponsoru Akbank, Hasan Bülent Kahraman küratörlüğünde "Kendine Giz/li Uzam" adlı Ben Willikens ve Bernar Venet adlı sanatçıların bir sergisiyle fuarda yer aldı.
Bir başka özel sergi de bugün 100 yaşını kutlayan ünlü heykeltıraşımız İlhan Koman'ın sergisi ki kendisi Türkiye'nin Leonardo da Vinci'si konumunda. Daha önce Leonardo da Vinci'nin ahşap ve metalden yapılmış tasarımlarından oluşan sergiyi gezme şansınız oldu mu bilmiyorum ama İlhan Koman da aynen Da Vinci gibi matematik ve sanatı birleştiren bir deha. Bu fuarda ayrıca yeni bir kavram dikkatimi çekti. Hepimiz "recycling"i biliyoruz. Şimdi "upcycling" akımı ortaya çıkmış. Nedir "upcycling"? Atıkları azaltmak adına kullanılan malzemenin parçalanıp, dönüştürülüp yeniden kullanıma sunulması, sanat eseri halini alması. Tosyalı Holding de bu sene fuarda 'dönüşüm ve sürdürebilirlik' teması üzerinden giderek bu tarz eserleri izleyiciyle buluşturdu. Malum son dönemde iklim değişikliği meselesi en önemli konumuz.
Dikkat Çeken Eserler
Senelerdir hem ziyaretçi hem de katılımcı olarak bulunduğum Contemporary Istanbul fuarında en büyük problem benim için çok da bir yenilik olmamasıydı. Şöyle özetleyeyim: Her galerinin belirli sanatçıları vardır. Her sanatçının aşağı yukarı bir tarzı vardır ve biz aşağı yukarı aynı işlerin farklı versiyonlarını görürüz. Ben bir esere baktığım zaman şu sanatçının eseri diyebiliyorum. Bu sene beni şaşırtan farklı çalışmalar oldu. Bir kere bir NFT akımı var ki bunu çok olumlu karşılıyorum. Çünkü merakımdan biraz bu blok zincir teknolojisini araştırıyorum ve gördüm ki şu an kafamıza yatmasa bile 10 yıl sonra bu hayatımızın bir parçası haline gelecek. NFT, 'non fungible token' anlamına geliyor. Tamamen size özel ve alım yaptığınız zaman blok zincirinde eserin sahibi olduğunuz biliniyor. Normalde sanat eserleri el değiştirirken sanatçıya tekrar komisyon ödenmez. NFT'de ise sanat eseri her seferinde yeni alıcı bulduğunda sanatçı da belli bir ücret alıyor. Gözlemlediğim kadarıyla geleneksel sanat alıcısının NFT'ye bakışı biraz mesafeli ama dünya çapında yeni bir trend olduğu tartışılmaz. Sistem öyle işliyor ki uzun vadede biz galeri ve sanat danışmanlarının varlığına ihtiyacı ortadan kaldıracakmış gibi gözüküyor. Birlikte yaşayıp deneyimleyeceğiz.Fuarda en dikkatimi çeken NFT işler ise geleneksel dokuma eserleriyle meşhur Fırat Neziroğlu'nun, yine wearehaar adlı ikili bir sanatçı birlikteliği kuran Hande Şekerciler ile Arda Yalkın'ın ve Mohaç Yücel'in işleri oldu.
Bunun dışında Barcelona kökenli bir galeri olan Villa Del Arte'nin sanatçısı olan Christiaan Lieverse'in geleneksel İran halısı üzerine yaptığı portre, Dirimart' ın standında yer alan Sarkis'in neonlu eseri, Bozlu Art Project'in sergilediği hareketli Server Demirtaş heykelleri ve Ali Alışır'ın dijital fotoğrafları, Pilevneli/Könıg Galerie standında yer alan Refik Anadol ve Hans Op de Beeck eserleri, Pilot galeride yer alan Özgür Demirci'nin eski kaset bantlarını kullanarak meydana getirdiği 'İMÇ' işi aklımda kalan eserlerden oldu. Tabii ki daha birçok sıralayabileceğim ve takdiri hak eden eser ve eser sahipleri var. Emeklerinden ve yaratıcılıklarından dolayı tüm sanatçıları teker teker tebrik ediyorum. Sanatla hayat renkleniyor ve güzelleşiyor. İyi ki varsınız.
Ufak Tefek Kazalar
Fuarda ara sıra kazalar da yaşayabiliyoruz. Ziyaretçi yoğunluğundan bazen insanlar yanlışlıkla yerde duran bir enstalasyonun ya da bir heykelin fark etmeden üzerine basabiliyorlar. Uyarmaya çalışıyoruz ama önleyemiyoruz. Bu senenin en tatsız kazası da Ardan Özmenoğlu'nun eserlerinden birinin kırılmasıydı. Ardan'a geçmiş olsun ve sağlık olsun diyorum.
Neşeli Günler
Fuar bahane, eğlence şahane diyen birçok kişi fuarın açık havadaki yeme-içme mekanlarına doluştu. Lucca, Fuddy, Petra ve Parle gibi birçok restaurant fuarda yerini almıştı. Uzun bir sanat turundan yorulan ziyaretçiler de bu mekanlarda vakit geçirdiler. Sosyalleştiler ve uzun zamandır görmedikleri dostlarıyla keyifli zaman geçirdiler. Brothers'ın barı ise koleksiyonerlerin akşamüstü buluşma noktasıydı. Çok özlediğimiz ve keyifle geçen bir Contemporary Istanbul fuarını daha ardımızda bırakmış bulunuyoruz. Tersane İstanbul o kadar sevildi ve o kadar sanatla özdeşleşti ki aldığım bilgilere göre seneye de fuarın bu mekanda tekrarlanması düşünülüyor. Umarım öyle olur ve Contemporary Istanbul uluslararası bir fuar niteliğinde dünyaya Türk çağdaş sanatını tanıtmak ve dağıtmak adına bir kapı olur. Hepiniz sağlıkla ve sanatla kalın.