Anadolu kültürünün önemli miraslarından biri olan kilim dokuma yöntemini çağdaş sanatla buluşturdunuz. Bu alanda çalışma yapmaya nasıl karar verdiniz? Geleneksel olanı çağdaşla buluşturma fikri nasıl oluştu?
Bu bir evrim meselesi. Mikro ve makro evrenlere olan merakım dolayısıyla bazı kitaplar okumaya başladım. Kuantum fiziği ve uzayla ilgili, hatta bazen beyin araştırmalarıyla ilgili. Bu kitapları okumaya başladığımdan dolayı mı bu tür desenler yapmaya başladım uzayla ilgili; yoksa desenlerimin ilgisi dolayısıyla mı bu tür kitapları okumaya başladım hatırlamıyorum. İkisi bir arada başlamış olmalı herhalde. 1986 yılında, Vakıflar Halı ve Kilim Müzesi'nden ayrıldıktan sonra ben ilk defa, birkaç dokuyucuya geleneksel kilimler dokutmak istemiştim. Bir arkadaşım (Seramik Sanatçısı Atilla Galatalı) bana "Sen, Güzel Sanatlar Akademisi mezunusun. Neden kendi tasarımlarını yapmıyorsun?" deyince kendi tasarımlarımı yapmaya başladım. Hayatımda bu benim için bir dönüm noktası oldu. Önceden yaptığım desenlerin, daha çok kilim motiflerine bağlı olarak gittiğini anladım. Bunun üzerine ilk defa açılan, kapanan büyük spiraller yapıp uzayı ifade etmeye başladığımı hissettim.
Artkilim akımının öncüsünüz. Bu akımın kavramsal çerçevesini nasıl ifade edersiniz? Bu açıdan üretimlerinizin sanat dünyasındaki yeri nedir?
Binlerce yıllık Anadolu kilimleri geleneksel olarak nesilden nesile değişmeyen motiflerle devam etmektedir. Ben de müzeci olarak uzun yıllar bu geleneksel kilimler üzerinde çalışma yapmıştım. Geleneksel motifleri tekrarlayan birtakım kilimler dokutturmaya başladım. Yerli ve yabancı basının yayınlarında yaptığım çalışmalar artkilim olarak adlandırılınca ben de bu tanımlamayı benimsedim. Eserlerimin sanat dünyasındaki yerini zaman gösterecektir.
Artkilim akımından yola çıkarak Anadolu kimliğini ve kültürünü nasıl tarif edersiniz?
Ben ne kadar Anadolu kilimlerini araştırmış bir müzeci olarak bunun kimliğinden hareket etsem de, çalışmalarımda teknik dışında geleneksel olan hiçbir şey yok. Çünkü ben çağdaş bir sanatçıyım.
Artkilim akımının dünyada ve Türkiye'de görünürlüğünü ve bilinirliğini artırmak için neler yapıyorsunuz?
Yurt içi ve yurt dışında sergiler açıyorum, kongrelere gidip konferanslar veriyorum; dijital ortamdaki paylaşımlarımla da bu sanatın görünürlüğünü sürdürüyorum. Şu an ISTANBUL'74 tarafından Bodrum'da açılan açık hava sergimi dijital ortama taşıdık; VR tekniğiyle gezilebilecek olan sergimin daha geniş kitlelere ulaşacak olmasından mutluluk duyuyorum. Ayrıca sergiyi ISTANBUL'74 ile birlikte Miami Art Basel'e de taşıma planımız var ve uluslararası bir yayıneviyle de artkilim üzerine hazırlayacağımız bir kitap projemiz bulunuyor.
Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nin Halı Bölümü'nde küratör, İstanbul Vakıflar Halı ve Kilim Müzesi'nde kurucu direktör olarak çalışmışsınız. İşin mutfağında ve yönetiminde yer almak çalışmalarınızın yaratım sürecini ne şekilde etkiledi?
Uzun yıllar müzeci olarak çalışmış olmak, Anadolu'nun pek çok yerinde araştırmalar yapmış olmak çalışmalarımı tabii ki etkiledi, çok önemli bir birikim sağladı.
Çalışmalarınızda derinlik, uzay ve uzam kavramları dikkat çekiyor. Kilim dokuma tekniğinin bu imgelerle birleşimi ile izleyiciye ne gibi göndermelerde bulunuyorsunuz?
Geleneksel kilim desenleri devamlı tekrarlayan motiflerle düz bir yüzey üzerinde yayılırlar. Bense bunu kırmak ve bir derinlik katabilmek için 'dokumama' tekniğini ortaya çıkardım. Dokunmamış alanlar bırakarak desenlerimle uzamda yaratmaya çalıştığım derinliği, iplerin arkasına düşen gölgelerle daha da pekiştirmiş oldum. İnsanın kendi yarattığı dünya çok karmaşık. Milyarlarca galaksi ve onların içindeki milyarlarca yıldız olan evrende ise; bizim zaman algılamamıza göre bir düzenlilik görülüyor. Pek çok sanatçı dünya üzerindeki bu kaosun içinden bir şeyleri yansıtmaya çalışıyor. Ben ise bizim zaman anlayışımıza göre daha düzenli görünen makro evrendeki, galaksi ve gezegenlerin ya da mikro evrendeki parçacıkların devinimlerinin oluşturduğu uzamları ima eden görüntüler yakalamaya çalışıyorum.
Her çalışmanızın eşsiz ve tek olması işlerinizin üretim sürecini nasıl etkiliyor?
Her parçanın üretilmesi uzun süre aldığı için bir yıl içinde çok az parça ortaya çıkartabiliyorum çünkü benim bir tek dokuyucum var. Benim tasarladığım çalışmaları herhangi bir dokuyucu yapamaz. 30 yıldır beraber çalıştığım bu dokuyucuyla birbirimize pek çok şey öğrettik ve birbirimizden yeni bilgiler öğrendik.
2006 yılından beri çalışmalarınızı Bodrum'da sürdürüyorsunuz. Yaşamak için Bodrum'u tercih etmenizin özel bir nedeni var mı? Oradaki yaşantınız sanatsal üretiminizi nasıl besliyor?
İstanbul'da daha önce Tünel'de Doğan Apartmanı'ndan, şehrin kalabalığından Yeniköy'e kaçtım. O da yetmedi Kilyos Demirciköy'e kaçtım. Sonrasında ise 2006 yılında Bodrum'a kaçtım. İstanbul'a göre daha sakin bir yaşam ve trafikten, kalabalıktan uzak (bugünlerde İstanbul'a benzemeye başladı) olduğu için burayı tercih ediyorum. Yüzmeyi seven biri olarak her gün yüzmeye imkan sağlayan bir yerde yaşıyorum. Trafikte harcayacağım zamanı çalışmalarıma ayırıyorum.
Bu yaz Bodrum birçok sanat buluşmasına ev sahipliği yaptı. Bodrum'daki sanatsal gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yıllar geçtikçe Bodrum'da sanatsal faaliyetler ilerlemeye devam ediyor. Pek çok sergi, konser, her ne kadar COVID-19 etkilemiş olsa da gerçekleşiyor. Burada özellikle Bodrum'un atmosferiyle bütünleşen sanat etkinlikleri ilgimi çekiyor.
ISTANBUL'74 tarafından düzenlenen ve Maçakızı Hotel ev sahipliğinde gerçekleştirilen açık hava sergisine imza attınız. Serginin oluşum sürecini sizden dinleyebilir miyiz? Ziyaretçileri neler bekliyor?
Bu serginin ortaya çıkışını Demet Müftüoğlu Eşeli'ye borçluyum. Bir telefon görüşmesi sonrası evime geldi; aniden bu sergiye karar verdik ve kendimi sergiye hazırlanırken buldum. Bu, bir tür retrospektif olabilecek bir sergi. Benim ilk yıllarımdan bugünlere kadar olan parçalar içinden bir seçki yaptık. En son da hiç görülmemiş birkaç eseri seçkiye ekledik. Tabii bu arada Maçakızı gibi ilginç bir ortamın sahibi Sahir Erozan'a da burada teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum. Otelin doğayla iç içe ortamıyla parçalarım başka anlamlar kazandı. Örneğin havuz kenarındaki "İki Yöne Uçuş" eserimin suya yansıması gibi. Serginin düzenlenmesinde ISTANBUL'74 ekibinden Gizem Naz Kudunoğlu ve diğer tüm ekip olmasaydı bu retrospektifi gerçekleştiremezdik. Her büyük sergide olan heyecan, endişe ve tatlı yorgunluklara rağmen sonuçtan çok mutluyum.
Çalışmalarınızla dünya çapında önemli koleksiyonlarda yer alıyorsunuz. Sizce eserlerinizin Türk ve dünya sanatında konumu nedir? Çalışmalarınızı evrensel yapan yaklaşımlar neler?
Eserlerim Miuccia Prada, Al Gore, Ignazio Vok ve Dünya Bankası gibi özel koleksiyonlarda yer alıyor. İşlediğim konu ve temalar itibari ile artkilim parçalarım evrensel nitelik taşıyor. Bütün amacım evrendeki karmaşıklığın içinde olan hareketleri, yörüngeleri en sade haliyle gösterebilmek. Dünyada değişik ülkelerden tanınmış tekstil sanatçısı olmasına rağmen Türkiye'de bu sanat türü yeni yeni ilgi görmeye başladı. Bu alanda da Fırat Neziroğlu gibi sanatçıların üretimi beni çok mutlu ediyor.
Gelecek projelerinizden bahsedebilir misiniz? En büyük hayaliniz nedir?
Genelde projeler beni bulur.