Alem için sanat odaklı yazılar yazmaya niyet etmemle birlikte panik halinde diğer mecralarda yazılan çizilenleri daha detaylı incelemeye başladım.
Eleştirel veya teorik yazılar yazan hocalarımız var, o kısma haddim olmadığı için bulaşmam. Kendime ait subjektif fikirleri yazmaya da yanlış ya da eksik anlaşılırım kaygısıyla çekinirim.
Güncel konularla ilgili gözlemlerim ya da kişisel tecrübelerime odaklı yazılar yazarak güvenli alanda kalmayı tercih ediyorum.
Bu çerçevede, yakınlarda kim ne yazmış, nelerden bahsetmiş diye gezinirken fark ettim ki, konular genellikle ve doğal olarak İstanbul odaklı.
Ben gönül bağımın da etkisiyle ilk yazımı Ankara sergilerine ayırmak istiyorum.
Yıllar yılı Türk güncel sanatına büyük emeği geçmiş Ankara’nın mihenk taşları Siyah Beyaz ve Nev’de şu an yeni açılmış, altını çizmek gereken iki güzel sergi var.
ALİ KOTAN
“Kelebeğin Ölümü”
19 Eylül- 19 Ekim
Bu sergi, kendisini şahsen tanımanın ayrıcalığıyla, hem sanatçı, hem entellektüel, hem de insani yönleriyle hayran olduğum Ali Kotan ile dostu Selim İleri’nin yaptıkları ve Siyah Beyaz’ın çok değerli merhum sahibi Faruk Sade’ye ithaf ettikleri sohbetlerinden ortaya çıkan metinler ve resimlerden oluşuyor.
Geçen yıl “Gece Sirenleri” adıyla İzmir Folkart’da açılan dev serginin devamı niteliğindeki bu sergi, orada gösterilmeyen eserlerin bir derlemesi.
Üç yıllık ortak bir emek ve 330 eserden oluşan bu bütünsel çalışma, sanatçı tarafından “metin ve imgenin dünya karşısındaki varlık ve hiçlik kaygısı” olarak tanımlanmış.
Ankara’da olsam, bu hayatını sanata adamış, her bakımdan dopdolu adamın sergisini kaçırmazdım.
EDA GECİKMEZ
“Kırıldıkça Açılır”
atölye ziyareti
17 Eylül- 17 Ekim
Pandemi öncesi Daire Sanat’taki Ali İşmen açık atölye performansı (Böyle nitelendirdim ama başka bir tanımı da vardır belki) bana çok heyecan vermişti. Sanatçı ile sohbet etmek, orada geçirdiği vakte, o süreçteki üretimine ve bıraktığı izlere tanıklık etmek beni etkilemişti.
Bu tecrübeden hareketle, Eda Gecikmez’in geçtiğimiz dokuz ay boyunca, Nev’in Gezegen Sokak’taki yerini mesken tutarak ve hatta orada karantinada kalarak üretim yaptığı atölyesini ziyaret etmek bence kaçırılmaz bir fırsat.
Kendisi için geçici ama galeri tarihi açısından anılarla yüklü bu mekanda aylar süren bir durma, düşünme, kalıplarını kırıp yeniden yaratma sürecini derinden yaşayan sanatçı, 30’dan fazla kolaj üretmiş.
Sanatçının ‘birbirine benzemeyen şeyler arasındaki unutulmuş yakınlıklar ve duygudaşlıklar kurmanın bağları’ diye ifade ettiği bu kolajları görmek, sanatçının bıraktığı izlere tanıklık etmek ve atölye havasını solumak için Nev’e yolunuzu düşürün derim.
Tüm yeniliklerden haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edin.