Munchmuseet
Bu yıl merakla beklenen bazı büyük müzelerin açılışı kutlandı. Tek bir sanatçıya adanmış en büyük müzelerden biri olan ve ünlü ressam Edvard Munch'un eserlerine ev sahipliği yapan Munchmuseet, Norveç'in Oslo şehrinde açıldı. Sinema tarihini bir araya getiren sergi alanı ve Hollywood filmlerinin prömiyerlerine yer veren sinema salonuyla Academy Museum of Motion Pictures, Los Angeles'ta kapılarını açtı.
Araştırmalar gösteriyor ki sanat yalnızca ruha değil, bedene de iyi geliyor. Bu nedenle Belçikalı doktorlar, Covid-19'un neden olduğu stresle baş etmek için hastalarına müze ve galeri ziyaret ediyor. Kanada'daki Montreal Güzel Sanatlar Müzesi'nin geliştirdiği benzeri projelerden ilham alan uygulama, Brüksel Belediyesi'nin kültür ve turizm departmanıyla iş birliği içerisinde yürütülüyor.
Sanata ilgi teşvik edilmeye çalışılmakla birlikte Covid-19 sonrası dünyada ve ülkemizde artık pek çok galeri, müze ve fuar randevulu sisteme geçmeye başladı. 2021'deki Contemporary Istanbul'da da gördüğümüz gibi sınırlı sayıda ziyaretçi, belli saatlerde ve rezervasyonla mekanı gezebildi. Bu dönüşüm bir yandan katılımcı sayısını kısıtlarken, bir yandan da izleyicilere daha sakin ve dolayısıyla da daha kaliteli bir sanat deneyimi sunuyor.
Devir değişti. Geçmişin kitlelerce alkışlanan, şaheser kabul edilen sanat eserleri, günümüzün #MeToo, #Time'sUp ve #BlackLivesMatter gibi sosyal hareketlerinden nasibini alarak değersizleşti. Dünyanın pek çok yerinde geçmişin abideleştirilen figürlerinin heykelleri, sömürgecilik ve kölelik ile bağlantıları nedeniyle alaşağı ediliyor. Son olarak Bank of England'ın Londra merkezi de sömürgecilik mirasına savaş açarak, Transatlantik köle ticareti ile ilişkilenen liderlerini temsil eden sanat eserlerini yerinden etmeye karar verdi. Teşhirden kaldırılan eserler şimdilik sekiz yağlı boya resim ve iki büstten ibaret.
Jean-Michel Basquiat, "The Guilt of Golg Teeth"
Koleksiyonerler ve sanatseverler açık artırmalara bu yıl fazlasıyla ilgi gösterdi. Sotheby's ve Christie's gibi büyük müzayede evlerinin yüksek satışlarla sonuçlanan dev müzayedelere imza attığını gördük. Toplam satışı 420 milyon dolara ulaşan "20th Century Evening Sale" ve 220 milyon dolarlık satışı ile "21st Century Evening Sale" açık artırmaları, genç koleksiyonerlerin yakın tarihli sanatçılara odaklanmaya başladığını gösterdi. Sokak sanatçsı Banksy'nin "Love is in the Bin" isimli eseri Sotheby's Londra'da müzayedeye çıkıp, 6 milyon poundluk tahmini fiyatını fazlasıyla aşarak 16 milyon pounda satıldı.
BEEPLE, "HUMAN ONE"
Artık hepimizin aşina olduğu kripto paralara NFT'ler eşlik ediyor. NFT'ler sayesinde popüler kültürün materyal ürünleri ekonomik süreçlerde medyum görevi görebiliyor. Sanatçılar NFT olarak satılabilecek yeni dijital eserler üretmeye başlarken, önceden yapılmış işlerin de NFT'ye uyarlandığı gözlemliyoruz. BEEPLE takma ismini kullanan dijital sanatçı Mike Winkelmann'ın eserleri bu yıl oldukça ilgi gördü. "Everydays" isimli eserini Christie's Müzayede Evi'nde gerçekleşen açık artırmada 69 milyon dolarlık rekor bir fiyata satmasının ardından NFT rüzgarı hız kazanarak sanat dünyasını ele geçirdi. Çariçe II. Katerina tarafından 1764 yılında St. Petersburg'da kurulan Hermitage Müzesi bu alanda bir adım attı ve koleksiyonunda bulunan, Leonardo da Vinci, Van Gogh gibi usta sanatçıların beş eserini dijital olarak kopyalayıp satarak yaklaşık 440 bin 500 dolar kar elde etti. Quentin Tarantino, kült filmi "Pulp Fiction"ın daha önce yayınlanmamış bazı sahnelerini NFT olarak açık artırmaya çıkardı.
Francis Bacon, "Figure Writing Reflected in Mirror"
Kuşkusuz bir eseri değerli kılan en önemli etkenlerin başında orijinalliği, sanatçısının fiziksel teması ve emeği geliyor. Hal böyle olunca replikalar ve sahte işler de sanat piyasasının gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda İtalyan hükümetinin 500 adet sahte Francis Bacon tablosu satmaya çalışan beş kişiyi tutuklaması sanat sahtekarlığının en güncel örneklerinden bir tanesi oldu. Banksy'ye ait olduğu iddia edilen bir NFT geçtiğimiz aylarda sanatçının internet sitesinde 244 bin pounda satıldı. Neyse ki alıcı NFT'nin orijinalliğinden şüphelendi ve parasını geri almayı başardı.
Art Basel, bu yıl otel karantinalarının masrafını karşılamış ve satış yapamayan galerilere 1.6 milyon dolar yardımda bulundu. Bunun yanı sıra birçok ülke, pandemide sıkıntıya düşen sanatçı ve sanat kurumları için devlet fonu açmaya başladı.
Banksy, "Game Changer"
Çevre kirliliği ve hızlı tüketime dayalı toplum yapısının insan hayatına etkisinin, düşündüğümüz kadar uzun vadeli değil de çok daha kısa süreli, şiddetli sonuçları olduğunu gördük. Tabii ki bu farkındalığın sanata yansıması da gecikmedi. Sofia Taboas'ın "Ambient Temperature" sergisinde olduğu gibi birçok sanatçı küresel ısınma ve insan kaynaklı çevre felaketleri üzerine eserler üretmeye başladı. Banksy, süper kahraman oyuncaklarını kenara atıp bir sağlık çalışanının figürüyle oynayan küçük bir çocuğu resmettiği, 23 milyon doları aşan bir fiyata satılan "Game Changer" tablosunun gelirinin bir kısmını İngiltere'deki sağlık örgütlerine bağışladı.
Annie Lapin, "View in the Wrack"
Pandemiyle eve kapanan sanatçıların yaşadıkları içsel yolculuk pek çoğunu eserlerinde doğayı ve doğal olanı yansıtma güdüsüne itti. Annie Lapin'in "View in the Wrack", Michael Taylor'ın "Mediterranean Gothic", John McAllister'ın "Much Adrift Seemed Serenest Sea", Maha Ahmet'in "From Emptiness to the Song within VI" ve Stephanie Temma Hier'ın "I've Tended to My Own Garden Much too Long" eserlerinde olduğu gibi pandemi sürecinin sanatçılarda nasıl yansımalar yarattığını görmek mümkün.