Berin SOMAY - berin.somay@alem.com.tr / Portre fotoğrafları: Merve AĞAZAT
Konsepti ile farklı bir sanatsal deneyim vadeden ‘InDreams’ başlıklı sergiyi konuşmak için Osman Çarmıklı, Sandra Çavdar ve Koray Ariş’le Ekavart Galeri’de bir araya geldiğimizde, sergi kurulumu henüz yeni tamamlanmıştı ve açılış öncesi heyecan doruktaydı. InDreams’in küratörlüğünü üstlenen Osman Çarmıklı ve eserleriyle sergiye hayat veren Sandra Çavdar ve Koray Ariş’in yanı sıra, tüm ekip de oradaydı! Kolektif bir heyecanla gerçekleştirilen serginin bir tesadüfe dayandığını söyleyen Çarmıklı, “Yaşam tesadüflerden ibarettir ama aslında tesadüf diye bir şey yoktur. Victor Hugo’nun dediği gibi “zamanı gelmiş fikirler” vardır ve yapılacak tek şey, yollarını açmaktır” diyor. 5 Ocak’a kadar Ekavart Galeri’de devam edecek InDreams’in izleyicide kalıcı bir izlenim bırakacağı kesin.
OSMAN ÇARMIKLI
Sergiyi hazırlarken nasıl bir küratöryal süreçten geçtiniz?
Bu konu önemli, zira sanata değer veren bir kişi olarak konusunda uzman küratörlerimize saygısızlık yapmak asla istemem. Beni yakından tanıyanlar yaratıcı taraflarımı, herhangi bir konuya ilgi duymam halinde çalışma yapacaksam o güne kadar yapılmamış, yepyeni bir algı ve mükemmeliyetçi bir anlayışla sonunu getireceğimi bilirler. Bu kez de sanatçıların yapmış oldukları eserler sayesinde tüm bileşenlerin organizatörü oldum. Adı küratörlükse ben amatör bir küratörüm. Küratörlük günümüzdeki birçok meslek dalı gibi alışılmış anlamdaki sınırlarını aşan bir iş halini almış durumda. Eskiden çok uzun yıllar boyunca aynı mekanda yapılan bir işken, bugün çok daha dönemsel, insanın kişisel görüşünü de yansıtabildiği bir paylaşım şekli haline geldi. Benim için bu sergiye küratör olmak demek; iki sanatçının birbirini tamamlayan ama aynı zamanda birbirinin zıtlıklarını ortaya çıkartan eserleri arasında, sanatseverlerin yaklaşımlarını ve algılarını uyararak farklı bir deneyimle gezmelerine vesile olmak demek.
Sandra Çavdar ve Koray Ariş’in eserlerinden nasıl bir seçki oluşturdunuz?
Sanatçıların her ikisi de çok eski dostlarım. Sanatsal açıdan bakıldığında her ikisinin çok farklı disiplinler içinde çalıştıklarını gözlemliyoruz. Sandra Çavdar ve Koray Ariş’in birleştikleri en önemli ortak nokta, hiçbir zorlama veya kendilerini ispat çabası olmadan, herkese hitap eden eserler yaratmış olmaları. Yalın, bir o kadar da özgün çalışmalar bulmak kolay değil. Beni en çok bu naiflik ve sahicilik etkiledi.
SANDRA ÇAVDAR & KORAY ARİŞ
Eserlerinizi nasıl bir motivasyonla ürettiniz ve nelerden ilham aldınız?
Sandra ÇAVDAR: Yaptığımız her şey, sonuçta birikimlerimizin dışa vurumudur. Bu süreçte fark ettiğim, beni en çok etkileyen alanın edebiyat olduğu. Herkes bu dünyayı tercüme etmek için bir lisan kullanmak zorunda. Bazı eylemlerimizi, duygularımızı ifade edebilmek için yepyeni kelimeler icat etmek gerekiyor. Açıklanamayanı ifade etme ihtiyacı. Anlam yoksunluğundan bir tür anlam doğması. İmajların benim açımdan sözcüklerin aksine ilham vermekten çok, zihni kendinden başka bir şeye yer vermemecesine kaplayan işgalci bir yapısı var. Güç uygulamayan, müdahaleci olmayan yapısından olsa gerek soyut sanata, soyut düşünce kavramına daha yakın durmuşumdur. Gerçeklik ile hakikat arasındaki farkın soyut düşünebilme yeteneğiyle sezilebileceği kanısındayım. Resim şu ya da bu motivasyonla yapabildiğim bir şey değil galiba. Yapıyorsunuz sadece. Anlamını kurgulamak ise kişiye göre farklılık gösterebilir. Bazen eriyen lavların kömürleşip kendi anlamını yaratması gibi yaptığınız eserin anlamını da bitince idrak ediyorsunuz. Yalnızca genel anlamda hayatta kalamayanlara, evrim sürecinde gereken adaptasyon yeteneğini gösteremeyip yok olanlara daha bir sempati duyduğumu söyleyebilirim. Bağıranlardan ziyade, zamana uyum sağlayamadığı için sırlarıyla birlikte sessizce kaybolmuş varlıkların, silinip gidenlerin hikayeleri ilgimi çekiyor.
Koray ARİŞ: Bu sergideki eserleri aşağı yukarı dört-beş sene önce üretmeye başladım. Genelde yaptığım heykellerde bir dokunma iç güdüsü vardır. Malzeme de onu hissettirir. İnsanlar, malzemeyi tanımak için önce heykellerime dokunur. Bu yüzden onları hep dokunulabilir olacak şekilde üretiyorum. Hatta aynı zamanda üstlerine bile çıkabilirsiniz. İnteraktif heykellerimle insanların bütünleştiğini, iç içe geçtiğini söyleyebilirim. Daha önceki işlerimin de bir yerlerine bilyeler, çanlar saklıyor, hareket halinde ses çıkarmalarını sağlıyordum. Amacım seyirciyi şaşırtmak. Osman Çarmıklı’yı zaten seneler öncesinden tanıyorum. Sandra ve Aloş’u da öyle. Osman’ın bizleri bütünleştirmesi, böyle bir serginin ortaya çıkmasına vesile oldu.