Byzantium koleksiyonu ile üç yıl önce de çok farklı bir dünyanın içine sokmuştu modaseverleri Özgür Masur; şimdi de aynı tılsımlı etkiyi tekrar yaratıyor. "Anatolia" koleksiyonu ile Anadolu insanlarının akıllarda kalan formlarını değil duygularını somutlaştırıyor. Referanslarını ise Cumhuriyet'in getirdiği cesaret ve kadınların özgürleşmesinden alıyor. Cumhuriyet'in 100'üncü yaşına atıfta bulunarak koleksiyonu 100 parçalık bir hikayeye dönüştürüyor. Masur ile eşsiz couture işçiliğinin en naif örneklerini ortaya koyduğu ve "Yaşamış olduğum ülkeye bir armağan. Kendimi tanımak; DNA'mı çözümlemek için bir yatırım" şeklinde yorumladığı etkileyici yeni koleksiyonunu konuştuk.
Anatolia koleksiyonu büyülü bir Anadolu hikayesi sunuyor bize. Bu hikaye ne zaman, nasıl yazılmaya başlandı?
Koleksiyonun heyecanı üç sene önce başladı. Ben Bizans koleksiyonunu sunduğum zamanlarda, artık dikim aşamasındayken, Anadolu ile ilgili fikirler aklımda yavaş yavaş belirmeye başladı. Proje için harekete geçtiğimde ise araya pandemi girdi; pandemi boyunca ful evdeyken de sadece bu konuya yoğunlaştım. Kapandım ve araştırmalarımı yaptım.
İlk işe başladığınız dönemde Batılı taraflarınızı vurgulayıp, kendi folklorik kılıklarınızı göz ardı ettiğinizden bahsediyor; bu kez ise sizi siz yapan her nüansı arzu nesnesi haline dönüştürmenin peşine düştüğünüzü söylüyorsunuz. Bu nasıl bir keşif süreci oldu sizin için?
Batı ile ilgili taraflarımızı ön plana çıkarmamız aslında biraz da bize psikolojik olarak dayatılan bir şey. Türk filmlerinde bile öyle değil miydi? Anadolu'dan şehre gelen kişiye ve yanına yerleştiği zengin kişiye baktığınız zaman; zenginlerin Batılı, eğitim almış, daha modern olduğunu görüyorsunuz ve siz de kendinize daha çok onları örnek almak istiyorsunuz. Ancak bu durum, herkeste olan bir şeye dönüşmeye başladığında da kendi özünüzü kaybetmeye başlıyorsunuz. Biraz da yaş almaya, klasikleşmeye başlayınca, kendi özünle ve DNA'nla daha çok barışmak istiyorsun.
100'üncü yıla adanan bu koleksiyon, aynı zamanda sizin de olgunlaşma döneminize mi denk geldi?
Anadolu koleksiyonunu yapmışken bir anlamı olsun istedik. Bizim arka planda gördüğümüz her şeyi biraz daha arzu nesnesi haline çevirmek, biraz daha ön plana almak... Anadolu ile ilgili insanların kafasında hep daha folklorik silüetler ve görüntüler var. Biraz onu kırmak biraz da Anadolu kılıkları dendiği zaman şimdi de gelecekte de insanların zihinlerinde benim parçalarımdan da silüetler uyandırmak peşinde koştum. Böyle bir algıyı yakaladığımı da düşünüyorum açıkçası.
Özgür Masur'un klasik kadın çizgisi bu koleksiyonda biraz hareketleniyor sanki...
Benim bir kadın profilim var; onun lüksü yansıtma, bir yıldız gibi görünme, star enerjisi yüksek hali kıyafetlerimde hep oluyor. Ben bu kadın profilinden zaten hiç vazgeçmiyorum, bu profil üzerinden hikayeleri çiziyorum. Anadolu koleksiyonunda da bu kadın başrolde ama burada kendime de yenilikler sunup kendimi de beslediğim daha contemporary alanlar da var. O alanları kaçırmak istemedim. Onlar hikayenin kavramsal ifadesini daha güzel vurguluyorlar. Koleksiyonun başlangıcında yine benim silüetlerimi, son kısımlara doğru ise kavramsal anlatım dilini görüyorsunuz.
Hikayeyi genel olarak nasıl kurguladınız?
Hakkari'den başlayan Edirne sınırlarında biten bir hikaye düşünüp, ülkeyi yedi bölgeye ayırıp, bu bölgede bu kıyafetler var diğerlerinde şunlar var, gibi bir fikrin peşinden koşmadım. Böyle bir çalışmanın peşinde koştuğunuz zaman öncelikle işin içine sizi çok kısıtlayan nesneler, biçimler, şekiller girmeye başlıyor. Ben kafamızda olan o biçimlerden tamamen uzaklaştım; bize ait olan o analitik bilgileri daha duygusal, daha kavramsal, daha hikayesel işlemeye çalıştım. Kadınların kılıklarına erkeklerin dünyasına ait nüanslar koyduğum da oldu, Batı'daki bir pantolonla Doğu'daki bir entariyi birleştirdiğim de... Onu Osmanlı fesleriyle ya da padişah kavuklarıyla style ettiğim parçalarım da var. "Bunun üzerine bu olur mu?" gibi sorular benim hayatımın ve bu hikayenin dışında. Kavramsal olarak bakıldığında dünyanın neresine giderse gitsin Anadolu'ya, o bölgeye, o topraklara ait olduğunu anlayacaklarını düşünüyorum.
100 look'luk bu koleksiyonda öne çıkan en özel detaylar neler oldu?
Silüetler dışında dünyaya tanıtmaya çalıştığımız çinilerimiz, ikat kumaşlarımız, kutnu kumaşlarımız, tel kırmalarımız ön plana çıkan değerler. Camdan ve seramikten yapılmış elbiseler gibi hissettirmeye çalıştığım parçalar var. Tel kırmalarımız Anadolu'da yapılan çalışmalarda daha lokal lokal, parça parça kullanılmış; ama ben ona elbiselerin bütününde onu starlaştıran, daha çok benim kadınlarımın DNA'larını yansıtan görseller ve paternlere çevirdiğim, bunları biraz ön planda hissedebileceğiniz nüanslar ekledim. Onun dışında bu hikayede bana cesaret katan ve beni besleyen şey; farklı dokuların ve detayların bir araya gelmesi oldu. Bu beni en çok zorlayan ve de eğiten kısımdı. Farklı renklerin birlikteliğini bir arada kullanmak hayatım boyunca benim becerebildiğim bir şey değildi. Buna rağmen bir elbisenin üzerinde 10 tane rengi pantone olarak görebileceğimiz renklerle çalıştım. Anadolu'nun renklerini bir silüette görebileceğimiz kılıklar da var. Bunu araştırmak, bunun peşinden koşmak, bundan beslenmek de bundan sonra yapacağım işlere karşı besleyici oldu.
Sizi koleksiyona dair en çok heyecanlandıran şeylerden biri de bu olmalı öyleyse...
İşleme artık zaten benim uzmanlık alanım. Bildiğim ve defalarca yaptığım bir şey. Yüzeysel dokularla çalışmak da hep yaptığım şey. Ama renk, beni burada biraz heyecanlandırdı evet. Çünkü asla renk seven biri değilim. Renk ile ilgili terapiler almaya başladım. O rengi sevmek için, o rengi sevmenin yöntemleri ile ilgili üniversitedeki hocalarımla hep çalışmalar yaptık. O rengi yansıtan evrendeki en güzel görsellerin peşinden koşup incelemeler yaptım. Hazır giyim koleksiyonlarıma zaman zaman renk ekliyordum ya da couture koleksiyonlarımda renkleri kullanıyordum fakat genellikle rengin ışık değeri olan soft tonlarını seçiyordum.
Bu koleksiyondan tek bir parça seçseniz hangisi olurdu?
Her kıyafete baktığımda, her biri efsunlu gibi. Ama en öne çıkacak olan parçalardan birinin, Anadolu'nun birçok ilinden kadına, çiçek tanımlarını boncuk oyalarıyla yapmalarını istediğim ve bunları tek bir elbisede birleştirdiğim parça olduğunu söyleyebilirim. Tılsımlı bir parça oldu o da.
Fotoğraf: Zafer Tektaş