Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen New York Moda Haftası'nda yer alan markalar 2025-26 Sonbahar/Kış koleksiyonları, Amerikan kimliğinin çeşitli boyutlarını ele alırken, geçmişin nostaljik referanslarını günümüzün hızla evrilen estetik anlayışıyla harmanladı. Bir yandan silüetler heykelsi minimalizm geçmişle bugünün ruhunu ve geleceğin olasılıklarını aynı potada eritti. Podyumdaki detaylara bakıldığında sokaklardan gökdelenlere, nostaljiden geleceğe uzanan tüm anlatılar New York'un modaya dair temel felsefesini netleştirdi. Konfor, bireysellik ve kişisel hikâyeler ise önümüzdeki günlerde yine önceliğimiz olacağa benziyor.
Kreatif direktörlüğünü ilk kez Veronica Leoni'nin üstlendiği Calvin Klein hem kendine has minimalist DNA'sına hem de New York Moda Haftası'na geri döndü. Saflık ve sadelik arasında gezinen koleksiyon, sert ve yumuşak dokuları ustalıkla birleştirerek modern şehirli kadının ruhunu yansıtıyor. Yünlü kaşmirden gabardine, dimi kumaştan fırçalanmış pamuğa uzanan zengin doku oyunları, tasarımlara derinlik katıyor. Renk paleti ise tam anlamıyla zamansız; siyah, granit, ay grisi ve porselen tonları, anıtsal bir estetik yaratırken, barolo kırmızısı ve soluk turunç gibi sürpriz vurgular tasarımları monotonluktan kurtarıyor. Calvin Klein, bu koleksiyonla Amerikan modasının köklerine saygı duruşunda bulunurken, aynı zamanda geleceğe de güçlü bir adım atıyor. Leoni'nin vizyonu, markanın sessiz lüks anlayışını yeni bir boyuta taşıyor.
Wes Gordon, Carolina Herrera'yı zamansız şıklığın zirvesine taşımaya devam ediyor. Solow Binası'nın tepesinde, New York'un karlı manzarasına karşı sergilenen koleksiyon, tam anlamıyla modern bir peri masalıydı. Çiçekler, desenlerden jakarlara, altın broşlardan tırmanan sarmaşıklara kadar her detayda hissedildi. Ancak esas çarpıcı olan, koleksiyonun yeni nesle yönelik daha cesur siluetler sunması oldu. Göbekten kesilmiş ceketler, bandeau üstlerle tamamlanan uzun etekler, şıklıkla baştan çıkarıcılığı ustalıkla harmanladı. Beyaz düğmeli gömlek gibi Herrera'nın klasikleşmiş öğeleri, Chantilly dantelden yapılmış kafes eteklerle yeniden yorumlandı. Gordon, feminen gücü vurgulayan bu koleksiyonuyla, Carolina Herrera'nın modern metropol kadınının gardırobundaki vazgeçilmez yerini bir kez daha perçinledi.
Stuart Vevers, 90'ların East Village kaykay kültürünü Coach'un lüks dünyasıyla buluşturarak enerjik ve nostaljik bir koleksiyon sundu. Antwerp'in keskin çizgilerini, Matrixvari deri ceketleri ve ultra bol pantolonları podyuma taşıyan tasarımcı, gençliğin rahat ama stil sahibi görünümünü yeniden tanımladı. Özellikle oversized pilot ceketler ve yere kadar uzanan, uzun kemerlerle vurgulanan pantolonlar koleksiyonun imza parçaları arasındaydı. Vevers, Coach'un sokak modasındaki demokratik duruşunu sürdürerek, cool görünmenin formülünü bir kez daha çözmeyi başardı. Tavşan şeklindeki tüylü terlikler ve pırlanta detaylı spor ayakkabılar ise ironik ama sofistike bir dokunuş kattı. Coach'un 2025-2026 Sonbahar/Kış koleksiyonu, şehir sokaklarının özgür ruhunu yansıtırken, aynı zamanda giyilebilirliği de ön planda tuttu.
Siriano, Chelsea'de ham bir alanı kırmızı çiçekler, kırmızı sandalyeler ve kırmızı halıyla bir moda arenasına dönüştürdü. Koleksiyon, aerodinamik formlar ve güçlü kadın siluetleri üzerine kurulu. Omuzları açıkta bırakan fırfırlı elbiseler, sert kesimli korseler ve maskülen-feminen çizgiler, Siriano'nun vizyonunu ortaya koyuyor. Ancak defilenin en çarpıcı detayı, Hulu ile işbirliği içinde tasarlanan ve "The Handmaid's Tale" dizisine gönderme yapan dev kırmızı pelerindi. Bu parça, moda dünyasında sadece estetik değil, aynı zamanda güçlü bir politik duruşun da mümkün olduğunu gösterdi. Erkek giyim tarafında ise daha cesur adımlar atan Siriano, karın kaslarını vurgulayan seksi takımlarla büyük yankı uyandırdı. Koleksiyon, sertlik ve feminenlik arasındaki dengeyi mükemmel bir şekilde kurarak, zamansız ama güçlü bir estetik yarattı.
Browne'un podyumunda iki bin origami kuşun arasında baştan aşağı gri giyinmiş iki model, masaya oturup origami yapmaya başladı. Ancak bu, markanın en renkli koleksiyonlarından biriydi. Mirasından gelen tüvitler ve kuş figürleri, koleksiyonun tam merkezinde yer aldı. Kuşların siluetlerine gönderme yapan ceketler ve haute couture işçiliğiyle şekillendirilmiş kuş işlemeleriyle cesur renk paleti, Browne'un alışılmışın dışına çıkan vizyonunu sergiledi. Koleksiyon, klasik terziliğin sınırlarını zorlayarak, politik ve sanatsal bir mesaj verdi: "Kendi özgürlüğünü yarat." Browne'un moda dünyasına kazandırdığı bu avangart bakış açısı, modanın sınırlarını nasıl yeniden çizdiğini bir kez daha kanıtladı.
Amerikan spor giyiminin sınırlarını zorlayan Burch, pratik ama sofistike bir koleksiyonla New York Moda Haftası'nda yerini aldı. Buruşuk görünümlü metalle dokunmuş kadife pantolonlar, tavşan ayağı ve zincir detaylı elbiseler koleksiyonun dikkat çeken parçalarından oldu. Blazer ceketlere eklenen şeffaf file katmanlar, klasik giyim kodlarını modern bir dokunuşla değiştirdi. En çarpıcı parçalardan biri, belinde büyük çubuk iğnelerle tutturulmuş yastıklı naylon ceketti. Bu tasarım, bir kadının gerçek hayattaki duruşunu simgeleyen güçlü bir metafor olarak dikkat çekti. Burch, bu koleksiyonuyla Amerikan modasının DNA'sını yenilikçi bir dokunuşla yorumlayarak, pratik ama iddialı şıklığı yeniden tanımladı.
Fotoğraflar: Getty Images Türkiye