Yılın merakla beklenen uluslararası çağdaş ve modern sanat fuarı Artinternational, 4-6 Eylül tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek. İspanya’dan Çin’e, İtalya’dan Bulgaristan’a, 27 ülkeden 87 galeri ve 400’den fazla sanatçının katılacağı fuar, bir kez daha sanat tutkunlarının odağı olacak. Genç yaşına rağmen kısa sürede İstanbul’un en önemli sanat etkinliklerinden birine dönüşen Artinternational'ın yönetmenliğini bu yıl da Dyala Nusseibeh, sanat yönetmenliğini ise Stephane Ackermann üstleniyor. Fuar için geri sayım başlarken Artinternational’ın Direktörü Dyala Nusseibeh’le bir araya geldik ve merak ettiğimiz her şeyi sorduk.
4-6 Eylül tarihleri arası Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek Artinternational için geri sayım başladı, son hazırlıklar nasıl gidiyor? Nasıl hissediyorsunuz?
Çok büyük bir sabırsızlıkla bekliyorum ve harika bir fuar geçireceğimizi umuyorum.
3 yıl önce Artinternational’ı başlatmaya nasıl karar verdiniz? Ekibinizde kimler var? Bize, festivalin oluşum sürecinden ve Türkiye’deki sanat çevresiyle ilişkilerinizi nasıl kurduğunuzdan bahseder misiniz?
Artinternational’ın kurucusu olan Sandy Angus’u ailemin arkadaş çevresinden tanıyordum. Kendisi birkaç yıldır zaten, İstanbul’da bir fuar başlatmak için ilgi çekici bir mekan arıyordu, yani fikir ondan çıktı. Benden, İstanbul’a gidip İstanbul’da bir fuar yapmanın ne kadar uygulanabilir olduğu ve ne tür bir fuar yapılabileceği hakkında araştırma yapmamı istedi. 2011-2012 yılları arasında İstanbul’a gittim ve o süreçte bu projenin sorumluluğunu almak istediğimi anladım. Sanat Direktörü Stephane Ackermann, VIP Program Direktörü Anlam Arslanoğlu, Galeri İlişkileri Koordinatörü Hayley White, VIP Program Müdürü Clemmie Angus ve Pazarlama Direktörü Zeynep Ersin dahil olmak üzere harika bir ekibimiz var. Onların katkıları olmasaydı, fuar tamamen farklı olurdu, hatta bu takım çalışması olmasa fuar gerçekleşemezdi. Kurucu üyemiz Çiğdem Simavi’den, Türkiye’den üyelerimiz Leyla Alaton, Mehveş Arıburnu, Mehmet Ali Bakanay, Haro Cümbüşyan, Oya Delahaye, Sevda Elgiz, Leyla Tara Suyabatmaz, Atilla Tacir, Naythan Meyohas, Eda Kehale Argun, Lale Ansingh, Defne Ayas ve Ömer Faruk Taner’e kadar, sıfırdan yeni ilişkiler ve bağlantılar inşa etme konusunda, her şeyi yönetim kurulumuza borçluyuz. Fuar onların desteğiyle hayat buldu ve Türkiye’de sanat camiasının köklerine ulaşmamızı sağladı.
Artinternational daha sadece 3 yıllık, çok yeni bir fuar olmasına rağmen uluslararası sanat gündeminde çok önemli bir yer kazandı. Geçen sene yaklaşık 20 bin ziyaretçiniz vardı. Bu başarı hikayesinin arkasında nasıl bir çaba ve bakış açısı var? Sizce fuar hedeflediğiniz yere ulaştı mı?
İstanbul’da kaliteli, uluslararası sanat fuarları için güçlü bir talep vardı; Artinternational buna yanıt vermiş oldu. Buradaki sanat sahnesi birkaç senedir organik bir biçimde gelişiyor ve hatırı sayılır ölçüde uluslararası ilgi görüyor, yani bir şekilde doğru zamanda doğru yerde olmakla ilgili bir durum oldu. İstanbul, özellikle eylül ayında, iki senede bir Bienal’in olduğu, galerilerin yeni sergi açılışı yaptığı ve birçok müthiş sanat etkinliğinin olduğu dönemde, uluslararası galeriler ve ziyaretçiler için inanılmaz cazip bir buluşma mekanı oluyor. Öncelikle, dünya çapında en iyi on fuardan birini yaratmak istedim ki bu hedef, uluslararası alanda ne kadar çok fuar olduğunu düşünürseniz oldukça iddialı. İstanbul’un coğrafi avantajları benzersiz, 50 ülkeden 4 saatten daha kısa sürede uçakla gelebiliyorsunuz, Avrupa, Orta Doğu ve Uzak Doğu’ya yakın, bu avantajdan yararlanmak istedim. Ayrıca, koleksiyonerlerin yeni parlayan ve yeniden keşfedilen sanatçıların işlerini bulabilecekleri bir keşif fuarı yaratmak istedim. Bence bu hedeflediğimiz yerdeyiz ama ileride hala heyecanlı bir yolculuk bizi bekliyor.
İstanbul’da birçok modern sanat galerisini bir araya getirdiniz. Bu fuar, İstanbul’daki kültür sanat turizmi için eşsiz bir fırsat sağlıyor. İstanbul’u tercihiniz konusunu biraz daha açar mısınız?
Bu kararı etkileyen çok sayıda faktör vardı; İstanbul Bienali’nin başarısını, köklü organizasyonların ve kar amacı gütmeyen kurumların gelişimini gördüm. Güçlü yerel sergiler düzenleyen ve uluslararası sanat fuarlarına katılan şahane galericilerle tanıştım, filantropi anlayışından etkilendim; birçok önemli müze, şirket veya bireyler tarafından finanse ediliyor. Basel, Freize gibi uluslararası sanat galerilerinde takdim edilen ve kendi ülkelerinde iyi kalitede işler görmek isteyen Türkiye’den önemli koleksiyonerlerle tanıştım. Tüm bunlar, fuarın yolunu açan olumlu faktörler.
Bu sene fuarda neler göreceğiz? Bu senenin önde gelen galerilerinden ve işlerinden bahseder misiniz? Sizin favoriniz hangi isimler ve çalışmalar? Ve genel olarak, günümüzde sanat dünyasında sizi en çok hangi çalışmalar etkiliyor?
İçlerinde Victorio Miro (Londra), Sakshi Gallery (Mumbai), Aspan Gallery (Almatı), Galerie Du Monde (Hong Kong) ve Aicon Gallery (New York & London)’nin bulunduğu birkaç galeri fuara ilk kez katılacaklar. Türkiye’den Kuad, Öktem&Aykut ve the Empire Project galerileri ilk kez katılacaklar. Özellikle, Katalan hükümetinin cömert desteğiyle Barselona’dan gelen ve ilk kez katılacak galerileri de içeren 12 galeriye, Àngels Barcelona, Galeria Joan Gaspar, Miguel Marcos Gallery, N2 Gallería, Poligrafa Obra Gráfica, Galeria Joan Prats, Galeria Sicart, Galeria Senda, Galeria Carles Taché Projects, Galeria Trama ve Valid Foto BCN Gallery’e ev sahipliği yapacağımız için çok mutluyuz. Favorilerim yok ama bu yıl fuarda bizimle olacak yeni katılımcıları görmek için sabırsızlanıyorum. Genellikle, beni hep dünyadaki olaylara tanıklık eden işler çekmiştir (Doris Salcedo ya da Kara Walker gibi sanatçılar). Bu yüzden, bu senenin Video on Stage (Sahnedeki Videolar) gösterim programını büyük bir sabırsızlıkla bekliyorum. Artinternational bu sene de Sanat Direktörü Stephane Ackermann’ın organize ettiği artistik programın bir parçası olan Sahnedeki Videolar programının küratörü Başak Şenova. Şenova’nın bu seneki küratoryel teması, yaralar ve harabelerle ilgili kişisel tarihlerin, hikayelerin, anıların ve rüyaların gizli yol haritalarındaki izini süren ‘Harabeler ve Yaralar’. Her bir çalışma izleyiciyi, Şenova’nın dediği gibi ‘yaralara tanıklık ettirerek ve onları anlamalarını sağlayarak’ farklı hikayelerin içine sokuyor.
Bu sene By the Waterside’da neler göreceğiz? Bizi bekleyen sürpriz var mı?
By the Waterside fuardaki en sevdiğim bölümlerden biri. Bu sene By the Waterside, Rada Boukova, Guido Casaretto, Karl Karner, Şakir Gökçebağ, Yerbossyn Meldibekov, Stefan Nikolaev, Ichwan Noor, Javier Perez, Paul Scwer ve Walid Siti gibi övgüyle bahsedilen sanatçıların çalışmalarını içerecek.
Bu sene fuara kaç galeri katılacak? Bize seçim kriterlerinden bahseder misiniz?
Bu sene 87 galeri katılacak. Etkinliğe Avrupa, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Orta Doğu, Uzak Doğu ve Çin’den 27 ülke gelecek. Seçim kriterlerine gelince, seçim komitemiz sadece katılımcıların sunum kalitesine odaklanıyor. Ayrıca, galerinin tarihini, sunacakları programı, hangi sanatçıları getireceklerini ve onları nasıl yönlendirdiklerini de hesaba katıyorlar.
Çalışmaları bir galeri veya müzede görmekle sanat fuarında görmek arasında ne fark var?
Dürüst olmak gerekirse eserler bir müzede veya galeride daha iyi görülebilir. Bunun sebebi, sergilerin uzun dönemli ve mükemmel ışık sistemi ile, her işin nasıl sergileneceğiyle ilgili detaylı çalışmalar sonucunda hazırlanması. Bir fuar sadece üç dört gün sürüyor ve işleri geçici stantlarda göstermek hiçbir zaman verimli bir çözüm olmayacaktır. Ayrıca sanatçılar ilk önce galeride olmak yerine müzelerde gösterimde olmayı çok daha fazla tercih ediyorlar. Bir standın olabildiğince güzel ve özenli olması için galerilerle sürekli iletişimde olmayı tercih ediyoruz. Birçok işi tek yerde görmek koleksiyonerlere zaman kazandırıyor, onları yeni sanatçılarla buluşturuyor ve sanat dünyasında satışların gerçekleşmesine önemli katkı sağlıyor.
Artinternational bu sene, 14. İstanbul Bienali’nin açılış haftasına paralel gerçekleşiyor? Bunun bir avantajı olacak mı sizin için?
Temel fayda, uluslararası misafirlerimiz. Küresel sanat takvimi şimdiden çok yoğun; sene boyunca gerçekleşen uluslararası sergileri, diğer bienalleri ve etkinlikleri söylememe gerek yok. Uluslararası sanat camiası için İstanbul her zaman bir yere sahip ancak zaman sınırlı ve herkes katılmak istedikleri her etkinlik için de seyahat edemezler. İstanbul’da bir tasarım odaklı bir hafta oluşturmak hayatı onlar için daha kolaylaştırıyor- Her birine katılmak için İstanbul’a sadece bir defa seyahat etmeleri gerekiyor. Birçok uluslararası yöneticimiz için ve hatta katılan galeriler için sebebin bu olduğunu da biliyorum. Türkiye’den katılımcılar içinse çok çok yoğun bir sanat haftası demek oluyor!
Hiç Türkiye’de güncel sanat gündemini takip etme şansınız oluyor mu? Etkilendiğiniz isimler var mı?
Yeni ve yükselişte olan Aslı Çavuşoğlu, Hera Büyüktaşçıyan, Ahmet Öğüt, Sinan Logie, Emre Hüner, Banu Cennetoğlu ve Nevin Aladağ. Daha bilinen ve uluslararası başarılara imza atmış sanatçılardan da, Hüseyin Bahri Alptekin, Kutluğ Ataman, Taner Ceylan ve Halil Altındere’nin çalışmalarını seviyorum. Özellikle Kutluğ Ataman bu seneki Venedik Bienali’nde büyüleyiciydi.
Röportaj: Zülal ÜNALDI