Fatma Zeynep Çilek, sanat tarihinde önemli yeri olan imgeleri bize özgü gelenekler ile birleştiriyor. Bize renkli, farklı, derin bir görsel dünya sunuyor. Geometrik çizgileri kullanarak yaptığı çalışmaların içine yerleştirdiği Osmanlıca kelimeler ve figürlerle ön plana çıkıyor. Genç sanatçı ile Saklı Çeyiz sergisinin yer aldığı Merkur Galeri’de buluşarak sanat üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Son serginiz Saklı Çeyiz’den bahseder misiniz?
Biliyorsunuz, çeyiz doğası itibariyle saklıdır. Fakat aynı zamanda bir dönemin ve toplumun nispeten ortak zevklerini yansıtır; yani açıktır. Bir yönüyle son derece bireyseldir, bir kişi ve amaç için hazırlanır. Öte yandan kolektif estetik anlayışını işleyen, bizi kimliğimize iliştiren bir bağdır. Bu sergimde sanatsal süreklilik ile kültürel değişkenlik arasında bir denge kurmaya çalıştım. Geleneklerin değişerek yaşadığı gerçeğine vurgu yaptım.
Kullandığınız resim tekniğini anlatır mısınız?
Bu sergimde birçok farklı teknikten birlikte ve ayrı ayrı yararlanmaya çalıştım. Anadolu yazmalarının üzerine işlediğim kült figürler var ve onları destekleyen op-art çalışmalarım da serginin bir parçası. Simetriye önem verdim. Bu seride ağırlıklı olarak yağlıboya kullandım.
Sanatla ilk ilişkiniz nasıl kuruldu?
Bir başlangıçtan ya da bitişten söz etmekte zorlanıyorum doğrusu. Daha çok bilinç ile bilinçdışının birlikte gerçekleştirdiği bir keşif, bir tanışma süreci gibi. Tıpkı ruhsal yaşantının yüzmeye benzemesi gibi. Kişinin iç sesini dış ses haline getirmesi ve bu sesi başka insanlara ulaştıracak araçları yeniden icat etmesi...
Dünyadaki çağdaş sanatçıları takip eder misiniz, beğendikleriniz var mı?
Sanat fuarlarını takip etmeye çalışıyorum. Haziran’da Art Basel’e ve geçtiğimiz günlerde yapılan Miami fuarına gittim. Birçok sanatçıyla tanıştım; beğendiğim, ilham verici bulduğum pek çok eser gördüm. Bir örnek vermek gerekirse Damien Hirst imzalı Mamut heykeli gerçekten çok ihtişamlı bir işti.
Sizi üretmeye iten unsurları anlatır mısınız?
Köklerimle olan ilişkim ve yarına dair hayallerim... Geçmişle gelecek arasında bir köprü kurduğum düşüncesi beni motive ediyor. Bir yandan kendimi inşa ederken diğer yandan bu yeniden yapılış sürecine katkıda bulunma arzusuyla doluyum.
Nasıl bir atölye ortamında çalışırsınız?
Dağınık çalışırım ben. Bu dağınıklık ile olağanüstü simetriyi aramak hoşuma gidiyor. Ellerimi kirletmekten korkmam. Kullandığım tüm eşyalarım tuval gibiler her tarafı boya renk renk. Kulağım hep bir yerdedir, bazen müzik bazen bir dost sohbeti eşlik eder.
Sanat eğitiminizde sizi en çok neler etkiledi?
Belki de simetrinin yoğun olduğu geleneksel sanatlardan geliyor olmamın etkisiyle geometrik unsurların girift şekillerde kullanıldığı Op Art tekniği ve bu teknikle verilen ifade edilen sanatlar beni çok etkiliyor. Ayrıca kadın sanatçıların oldukça az olduğu bir yerde Tamara Lempicka’nın Art Deco ‘ ya imza atışı benim önemli motivasyonlarım arasındadır. Yeniyi severim yalnız Sürdürülebilir bir yeniyi.
Önümüzdeki dönem projelerinizden bahseder misiniz?
Merkür galeri ile çalışıyorum. Önümüzdeki dönemlerde yurt içinde ve uluslararası platformlarda güzel projeler yapacağız. Yeni yılda daha çok çalışıyor olacağım kısaca bunu söyleyebilirim.
Çağdaş sanatın son yıllardaki gelişimini değerlendirir misiniz?
Biz henüz kültür ve sanatımızı pazarlamadık. İyi yanı da bu kötü yanı da. Bunu bir fırsat olarak görmek istiyorum . Tüm sanatçılarımızı heyecanlandırması gereken bir durum bu. Anlatacak o kadar çok şey var ki. Büyük bir medeniyetiz, bizim bu coğrafyada şahitlik ettiğimiz ne varsa anlatılmayı bekliyor. Çeyizimiz gibi kapalı sandıklarda yıllarca sakladık sanatımızı. Ben elimden geldiğince gün yüzüne çıkarmak için heyecanlanıyorum.