İstanbul’un en önemli sanat fuarı Contemporary İstanbul, 12-15 Kasım tarihleri arasında bu yıl 10. kez kapılarını açıyor. Contemporary İstanbul, İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda “Contemporary Tehran” (Tahran’dan Çağdaş Sanat) ve Plugin Yeni Medya Bölümü ile 24 ülkeden 102 galeriye ev sahipliği yapacak. 2015 yılı içerisinde sanat dünyasının fikir liderlerini ve profesyonellerini 10. yıl etkinlikleri kapsamında Londra, Newyork, Brüksel, Paris, Berlin, Beyrut, Amman ve Tahran şehirlerinde ağırlayan Contemporary İstanbul, şehirde entellektüel bir kitleyi misafir edecek.
Seçici kurulun tavsiyeleri ile Avrupa ve Amerika’daki müzeleri destekleyen çok önemli koleksiyonerlerin de davetli listesinde yer aldığı Contemporary İstanbul’a, 600’ü aşkın yabancı koleksiyonerin ziyareti bekleniyor. Şehrin sanat enerjisini en üst seviyeye taşıyacak ve sanat izleyici kitlesinin buluşma noktası olacak etkinliği konuşmak üzere Contemporary İstanbul’un Başkanı Ali Güreli ve Başkan Yardımcısı Rabia Bakıcı Güreli çiftiyle bir araya geliyoruz.
Bundan 10 yıl önce kişisel girişimlerinizle Contemporary İstanbul projesini hayata geçirdiniz. O günlerden bu güne neler değişti?
Ali Güreli: 10 içinde gelişim çizgimiz öyle bir noktaya geldi ki Contemporary İstanbul bizi aştı. “Artık Contemporary İstanbul bizim değil” diyoruz çünkü Contemporary İstanbul bu şehrin ve dünyanın bir ürünü oldu. İkincisi Türkiye’nin son 10-12 yıl içerisinde elde ettiği ekonomik gelişme bizi çok olumlu anlamda etkiledi. Bu planlamadığımız bir kısımdı. Refah seviyesinin artması ve kişi başına düşen gelir seviyesinin yükselmesi olumlu sonuçlar doğurdu. Dolayısıyla sanata ayrılan ilgi, zaman, enerji ve para arttı.
Rabia Bakıcı Güreli: Geçmişte bugün var olan galerilerin bir çoğu ve bu kadar genç sanatçı yoktu. Ekonomik dengeler yüzünden insanların çocuklarının sanatçı olmasına karşı çıktığı bir dönemdi. Bugün gelinen noktada Türk sanatçılarının fiyatları yabancı sanatçılardan daha yüksek. Sağlıklı ekonomi dengeleri yanı sıra artan talep bu durumu açıklayabilir. Artık ziyaretçilerimiz fuara gelmeden önce genç sanatçıların peşine düşüyor. Bunun yanı sıra günümüzde birçok insan sanat eğitimi alıyor. Çeşitli gruplar oluştu; spot, saha, map...
Sanata yönelik birçok sosyal platform var; web siteleri, portallar... İnsanlar her yerden bu portallara ulaşma ve bilgi edinme şansına sahip. Yine sanat yayınları geçmişe oranla arttı ve ilgi yaygınlaştı. İlk koleksiyonerlerin bugünkü durumunu düşündüğümüzde ise her birinin sadece Türk sanatçıların eserleri yanı sıra dünyanın birçok bölgesine seyahat ederek yabancı sanatçıların eserlerini de aldıklarını gözlemliyoruz. Artık Türk koleksiyonerlerin uluslararası koleksiyonlar yapmaya başladığını görüyoruz. Bunun sonucunda İstanbul’da bir sürü müze açıldı ya da açılma planları yapıyor. Tüm bunlar çok önemli şeyler... Özellikle kadınların ilgisini de çok etkileyici buluyorum. Herkes ders peşinde...
Çift olarak inancınız ve heyecanınız dinmiyor... Tutkunuzu besleyen, körükleyen öğeler, olaylar neler?
R.B.G.: Birbirimizin hoşlandığı tip işleri yapıyoruz ancak bir yandan da işlerimiz çok ayrı. Ben detaycıyım ve detaylarla saatlerce uğraşmaktan, bir şeyleri sıfırdan hayata geçirmekten çok keyif alıyorum. Ali Bey ise geniş açıdan ‘ormana’ bakıyor. Ben yapraklarla uğraşmayı seviyorum. Mesela işin PR ve basın kısmı yerine tamamen içeride organizasyonun işçiliğini yapmayı seviyorum. Dolayısıyla çok dengeli bir iş bölümümüz oluşuyor. Kimse kimsenin alanına girmiyor. Tüm bunları bir kenara koyacak olursak sanat kendi içinde o kadar keyifli ki... Böyle bir ortamda sıkılmanın imkanı yok!
Bu dengeli iş bölümünün aynı zamanda sağlıklı ve güvenli bir ailenin ya da ilişkinin de sırrı diyebilir miyiz?
R.B.G.: Tabii ki... Bu kadar yakın çalışıp 15 senedir ayakta kalan bir evlilik bizimkisi. Bizim karşılıklı sevgimiz, aşkımız ve çocuklarımız dahil işin içine. Gerçekten keyifli ve mutlu bir aileyiz. Bunlar her şeyden önemli yoksa her şeyle bir anda aynı cephede savaşamazsınız.
Ali Bey siz Rabia Hanım’ın bu detaycı tavrı hakkında ne düşünüyorsunuz?
A.G.: Bu büyük bir konfor alanı sağlıyor. Rabia’nın her şeyi önceden düzenlemesi ve ayrıntıcı tavrı Contemporary İstanbul’un aylar önceden tamamlanmasına olanak tanıyor. Biz eylül ayına, organizasyonun yüzde 95’ini şekillendirmiş halde giriyoruz. Sonrasında işin ince ayarı, şıklaştırılması ve rafine hale getirilmesi kalıyor. Bu bize şu konforu sağlıyor; biz eylülden sonra gelecek yılı kurgulamaya başlıyoruz. Diğer yandan şunu da belirtmeliyim ki; bu sene biraz zor bir yıldı. Ama şimdi bu seçimle beraber bu durumu da aştık. Neyi aştık bilmiyorum ama en azından o endişe duygusunu geride bıraktığımızı düşünüyorum. Diğer yandan biz 9 yıldır iyi bir satış eğrisi yakaladık Contemporary İstanbul’da. Bu eğriyi bu sene de yakalayacağımızı düşünüyoruz.
Güncel sanat, modern ya da çağdaş sanatın izinden gitmenizin nedenleri ya da hikayesi nedir?
A.G.: Bugünün ve geleceğin sanatı olmasından dolayı çağdaş sanatın izinden gidiyoruz. Dünün sanatı başka bir dünyanın insanlarına ait. Biz de onu okuyoruz, öğreniyoruz... Bugünün sanatını geçmiş sanat akımları etkiliyor, doğuruyor. Ama ben bugünün sanatını bugün izlemek istiyorum. Bugün mesela, yeni medya diye bir sanat dalı doğdu. Bizim çağdaş sanata ilgimiz doğduğunda yeni medya yoktu. Bugün yeni medya diye bir gerçek var. Günün ve teknolojinin sanatı...
R.B.G.: Biz ‘bugünü’ topluyoruz.13 yaşında bu fuarla büyümüş çocuğumun bütün hayatını topluyorum aslında. Şu an bu yaştaki bütün çocuklar bilgisayar kullanıyor. Benim büyük oğlum “Çerçeveli bir şey görmek istemiyorum” diyor. Ona bir program satın aldığımızda çok heyecanlanıyor ama geri dönüp çerçeveli bir çalışmaya bakmıyor.
Sizin kendi koleksiyonunuzda ne tür eserler var?
A.G.: Şimdi Contemporary İstanbul için her sanatçıya mesafemizi aynı tutmak adına isim vermek doğru olmaz. Ancak şöyle genel bir tablo çizmek amaçlı; güncel, hala hayatta olan sanatçıların eserlerini koleksiyonumuza dahil etmeye özen gösteriyoruz diyebiliriz. Bunların yanında başarıya gideceğini düşündüğümüz genç sanatçıların eserlerine ağırlık vermeye çalışıyoruz.
Peki, bu yılki Contemporary İstanbul’da hangi galeriler, sanatçılar öne çıkacak?
A.G.: Bu sene Tahran Çağdaş Sanat’na ait galerilerin, eserlerin, sanatçıların yer aldığı “Focus” bölümü Contemporary İstanbul’da ön palan çıkan alanlardan biri olacak. Çin sanatına ait eserlerini sergileyecek galeriler dikkat çekecek bölümlerden. Avusturalya ve Çin sanatını destekleyen bir vakıf, beş galeri ve 11 sanatçısıyla birlikte Contemporary İstanbul’a katılacak. Berlin’den çok tanınan galerilerden biri olan König bu yıl aramızda olacak. Paris’ten Loevenbruck ve onun yanında Paris-Beijing Galeri bizimle olacak. Bu galeriler yeni ve çok farklı sanat eserlerini İstanbul’a getirecekler. İsrail’den ve Ürdün’den de katılacak galeriler olacak.
R.B.G.: Bence bu sene galeri seçimi ve galeri kalitesi herkesin çok hoşuna gidecek. Çok çeşitlilik var. 24 ülkeden 102 galeriye ev sahipliği yapıyor olacağız. Brüksel ve Paris’te ard arda gerçekleştirdiğimiz seçici kurul buluşmalarıyla, İstanbul harici 32 farklı şehirden,189 sanat galerisini değerlendirip katılımcı listelerini 102 galeri olarak finalize ettik. Contemporary İstanbul, 2015 yılı içerisinde sanat dünyasının fikir liderlerini ve profesyonellerini 10. yıl etkinlikleri kapsamında Londra, Newyork, Brüksel, Paris, Berlin, Beyrut ve Amman ve Tahran şehirlerinde ağırladı. Seçici kurulun tavsiyeleri ile Avrupa ve Amerika’daki müzeleri destekleyen çok önemli koleksiyonerlerin de davetli listesinde yer aldığı Contemporary İstanbul’a, 600’ü aşkın yabancı koleksiyonerin ziyareti bekleniyor.
Contemporary İstanbul’un “Focus Tahran’dan Çağdaş Sanat” bölümünü oluştururken nasıl bir süreç yaşandı? Hangi galeriler ve sanatçıları bu bölümde izleyeceğiz?
R.B.G.: Mayıs ayı sonunda, konuk edeceğimiz İranlı galeriler ile görüşmek ve Türkiye Cumhuriyeti büyükelçiliğinde koleksiyoner, galerici ve basın mensuplarına vereceğimiz daveti organize etmek amacıyla Tahran’a gittik. Sevgili dostumuz Mahsa Azimi’nin de aracılığı ile bu programı yapmaya karar verdik ve Tahran’da kültür ve sanat dalında yetkili kişilerle görüştük. Sonuçta, bu programı özenle yapılandırdık ve çağdaş İran sanatının en iyi örneklerinin İstanbul’da yer almasını istedik. Contemporary İstanbul, “Focus: Contemporary Tehran” bölümünde, Tahran’dan sanat galerileri ve Mobarqa Özel Koleksyionu’nu ağırlıyoruz.
Bu kapsamda, 1950 ve 60’lardan bu yana İran modern sanatının öne çıkan parçalarını barındıran Mobarqa Koleksiyonu’ndan 12 eser fuar alanında sergilenecek. Aaran Art Gallery, Assar Art Gallery, Dastan’s Basement, Shirin Art Gallery ve Lajevardi Foundation fuar alanında yerini alacak. Ali Akbar Sadeghi’nin minyatür ile harmanlanmış eserleri Shirin Art Gallery’de yer alıyor. IŞİD’in yıktığı heykelleri farklı teknolojik materyaller kullanarak yeniden üreten Morehsin Allahyari’nin eserleri ise Plugin bölümünde Lajevardi Foundation’da yer alacak. Mohammad Hossein Emad’ın heykelleri Assar Art Gallery’de; Nasser Bakshi’nin heykelleri Aaran Art Gallery’de, Ardessir Mohasses’in büyük ölçekli kara kalem çizimleri de Dastan’s Basement’ta ziyaretçilerle buluşacak.
A.G.: Bu kısımda altını çizmemiz gereken bir diğer husus, İran’ın Çağdaş Sanat dünyasındaki yeri ve gelişimi olacaktır. Contemporary İstanbul’da yer alan İran Çağdaş Sanatı’na dair önde gelen eserlerle buluşan sanatseverler aslında İran’ın sanat alanında gelişiminin ne durumda olduğunu ve bu gelişiminin nereye gittiğini görecekler.
İstanbul’un kültürel hayatına Contemporary İstanbul’un katkıları neler?
A.G.: Biz tüm dünyaya sadece çağdaş eserlerini sunan bir organizasyon değil tüm İstanbul’u da dünyaya sunan bir fuarız. Bir haftalık etkinlikte misafirlerimize fuar alanı yanı sıra tüm İstanbul’u sunuyoruz. Fuar alanın içi kadar fuar alanın dışında da büyük bir çalışma var.
R.B.G.: Contemporary İstanbul, herkese göre bir etkinlik. Edisyonların bir çoğu Akbank’ın desteğiyle 6 taksitle alınabilecek. Sanat Contemporary İstanbul’da daha ulaşılabilir olacak. Bu çok önemli. Evinize Ikea’dan reprodüksiyon tablolar yerine azıcık daha efor sarf ederek bir edisyon alabiliyorsunuz. O yüzden Contemporary İstanbul’da herkes için bir şey, bir duygu var.
Contemporary İstanbul, her zaman çok eğlenceli bulunuyor... Fuarın bu algısı adına neler söylemek istersiniz?
R.B.G.: Bir kere ziyaretçilerimiz iç açıcı bir organizasyona geliyorlar. İnsanlar keyifli bir şeyler görmek istiyorlar. Koleksiyoner, izleyici, öğretmen, öğrenci her kitleden insan burada bir araya geliyor. Gördükleri çok keyifli eserler. Eserlerin yanı sıra bir sürü yan etkinlik var. Minimumda 2-3 saat geçirebilirler. Ailelerin çocuklarıyla gelelebileckeleri büyük keyif alabilecekleri bir organizasyon. Bunun yanı sıra Contemporary İstanbul’un kapısının önünde bütün sene görmek isteyip göremediğiniz insanları görebilirsiniz. Çünkü Contemporary İstanbul bir buluşma noktası.
A.G.: Contemporary İstanbul aynı zamanda uluslararası bir buluşma noktası. Biz bütün sene dünya çapında düzenlediğimiz etkinliklerden “Kasım’da görüşmek üzere” diye ayrılıyoruz. Özellikle Contemporary İstanbul’a üst üste gelen yabancı konuklarımız buradan önemli dostluklar kurarak ayrılıyor.
Genel itibariyle sanat eserlerinin yatırım amaçlı satın alındığı ve maddi bir unsur olarak ele alındığı hakkında bir takım eleştiriler bulunuyor. Sanatın ve sanat eserlerinin maddi bir ürüne dönüşmesi konusu hakkında neler söylemek istersiniz?
R.B.G.: Gerçek koleksiyonerler için baktığınızda eser para için değil, keyif ve evine koyduğu değerli bir parça olarak konumlanıyor. Ama bir taraftan da şöyle bir gerçek var; sene içinde belli bir parayı biriktirerek bir ya da iki eser alan kişiler de var. Elbette ki ilerde bir sıkıntı olduğunda aldığı eseri tekrar piyasaya geri sürüp satabilir. Açıkçası bu durumu çok insani buluyorum.
A.G.: Satın alınan eserleri salt yatırım aracı olarak görmemek gerekir. Ancak son 10 yılı değerlendirdiğinizde alınan eserlerin bu süreç zarfında önemli bir katma değer yarattığı ortada. Bütün dünyada bir takım iniş - çıkışlar olmasına rağmen eserlerin maddi değeri hakkında her zaman pozitif gelişmeler yaşanmış. Ortalama yüzde 30’lara yakın bir çıkış olduğu belirtiliyor. Öte yandan bir sanat eseri sergilediğiniz duvarda her zaman duruyor. Bir hisse senedi gibi kaybolmuyor, bir gerçek olarak yanı başınızda ve değerini koruyor, asgariden mutlaka ileriye doğru gidiyor. Dolaylı yoldan satın alınan eserleri her birey illa ki bir yatırım aracı olarak görüyor. Bunun zaten bir yatırım aracı olduğunu biz Contemporary İstanbul’un en başından beri vurguladık. Ama dediğim gibi salt yatırım amaçlı düşünülmemeli. Bunun yanında Türkiye’de bazı eksik kurumlar var. Örneğin Türkiye’de hala sanat fonları kurulmadı. Avrupa’da ve Amerika’da çok yoğun bir şekilde sanat fonları piyasası bulunuyor. Bunların bazıları borsada da kabul görüyor. Bu sistemin önümüzdeki yıllarda Türkiye’de de kurulacağını düşünüyorum. Belki bu noktada “Kurumsal koleksiyonerlik” yaygınlaşabilir.
Kurumsal koleksiyonerlik derken tam olarak nasıl bir sistem kasıt ediliyor?
A.G.: Büyük kurumların sanat eserleri satın alması, koleksiyonlarını bilinçli bir şekilde oluşturması ve bu yatırıma yıllarca devam edilmesi anlamına geliyor. Bunun dünyada çeşitli örnekleri var. Kurumsal koleksiyonerliğin devlet tarafından desteklenmesi gerekiyor ve sonrasında açılan müzelere bu kurumlar koleksiyonlarını hibe edebilmeli. Böylece çok daha fazla insan bu koleksiyonlara dahil olan eserlerden yararlanabilirler. Öte yandan artık Contemporary İstanbul gibi kendini kanıtlamış etkinliklere devletin destek vermesi, Turquality programına dahil edilmesi ve vergi konusunda bir takım düzenlemeler yapması gerekiyor. Şimdi daha planlı bir şekilde bunu yapmamızın zamanı geldi. Diğer yandan ben genel anlamda Türkiye’deki gelişmeye baktığım zaman özel kesimin yani koleksiyonerlerin, müze sahiplerinin, vakıfların sanatın gelişmesi ve sanatı desteklemek için kendilerinden beklenenin üzerinde bir çaba içinde olduğunu görüyorum. Bunlardan biri de bizim ana sponsorumuz Akbank.
Kurumsal koleksiyonerlik adına herhangi bir proje var mı aklınızda?
A.G.: Gelecek yıl bir çalışma başlatmayı planlıyoruz. Ülkenin ilk 100 firması üzerine odaklanacağız ve bu firmaları tek tek ziyaret edeceğiz. Onlara “Kurumsal koleksiyonerliğe bir yerinden başlayın” diyeceğiz. Örneğin gelecek yıl Contemporary İstanbul’da belli miktarda eseri almayı taahhüt edebilirler. Sonra da bu alımları Contemporary İstanbul’da sergileyebiliriz. Yani bizim herhangi bir maddi beklentimiz yok, bu bir sponsorluk da değil. Ancak kurumsal kolkesiyonerliğin gelişmesi adına büyük bir adım olacak diyebilirim.
Bir nevi Contemporary İstanbul’un ilk adımlarından biri Sofa Hotel’di diyebiliriz. Burada işler nasıl, ilerleyen dönemde ne tür projeleriniz söz konusu?
A.G.: Sofa Hotel’de bu sene 10 yaşını kutluyor olacak. Biz ilk sanat oteli olarak yola çıktık ve zannediyorum bu alanda öncülük yaptık. Çünkü arkamızdan bir çok otel sanatla daha yakından ilgilenmeye başladı ve otellerinde yeni düzenlemelere gittiler. Sofa Hotel’in içinde yer alan lobi katındaki Art Hall, bir otel bünyesindeki en geniş sergi salonu. 2016 yılından itibaren, her ay Art Hall’da bir sergi yapıyor olacağız. Temel amacımız sergileme imkanı bulamayan genç yetenekleri bir çatı altında buluşturmak olacak. Bunun yanı sıra edisyonlarımızın satışına yönelik çeşitli noktalar yaratmak istiyoruz. Bunlardan biri Nişantaşı’nda planlama safhasında. Sofa’ya ise gelecekte kardeşler gelmesini hayal ediyoruz. Ama bu durum şu an planlama aşamasında.
Son olarak Contemporary İstanbul adına gelecek planlarınızı öğrenebilir miyiz?
R.B.G.: Biz aslında sokakta yürüyen herhangi bir insanın sanata dokunabilmesini ve görmesini istiyoruz. Contemporary İstanbul’un sadece fuar alanında kalmasını istemiyoruz. Gelecek yıl için öncelikle Şişli olmak üzere şehrin birçok yerinde bir sürü proje geliştirdik. Contemporary İstanbul’u dışarıya taşımak istiyoruz. Yani sokakta yürüyen kim olursa olsun, sevsin sevmesin, anlasın ya da anlamasın sadece gözünü çevirip sanat ile karşılaşsın istiyoruz.
A.G.: Önümüzdeki sene Mayıs ayında “Step” diye bir organizasyon gerçekleştireceğiz. Bu organizasyon genç sanatçıların, genç galerilerin içinde yer aldığı bir organizasyon olacak. Hatta bu organizasyon Contemporary İstanbul’a sıçramak isteyen galerilerin ilk “adımı” olacak. Sene içine yayılan sergilerle birlikte biz etkinliklerimize devam edeceğiz. Ayrıca Nisan ayında Glass Stress (Cam Stresi) diye bir etkinlik düzenleyeceğiz. Dünyada çağdaş sanatı yönlendiren uluslararası sanatçıları sadece cam için bu organizasyonda ağırlayacağız.