Fransız diline katkılarından dolayı nişan alan Arzu Kunt, yaz aylarında Bodrum’da tatil yapmayı tercih ediyor. Eşi Mehmet Kunt’la mutlu beraberliklerine devam eden Arzu Kunt Bodrum’da tatil yapmaktan huzur duyduğunu söylüyor. Arzu Kunt ile Bodrum Avantgarde Yalıkavak’ta buluşarak Fransızca sevgisini, seyahat rotalarını ve stilini konuştuk.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Başkanısınız Fransızcaya merakınız nasıl başladı? Nerede öğrendiniz?
Her zaman söylediğim gibi Fransız dili ve kültürüne aşık bir babanın kızıyım ben. Ben altı yaşındayken, babam dil öğrenmem için beni Fransa’nın Strasbourg kentine okumaya gönderdi. Üç ay sonra aniden konuşmaya başladığım bu büyülü dil beni bu günlere getirdi işte. Ortaokula geldiğimde, Ankara’ya tekrar döndüm ve Ankara Fransız Büyükelçiliği Okulu, Lycee Charles de Gaulle’de devam ettim öğrenimime. Ardından Hacettepe Üniversitesi'nde asistanlık yıllarım… 2003 yılından beri de İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı’nda Prof. Dr. olarak görev yapmaktayım.
Fransızca zor bir dil olarak biliniyor, zor mu Fransızca öğrenmek?
Fransızca'nın kesinlikle kolay bir dil olduğu söylenemez tabii ki. Çok zengin ve çok güzel bir dil ve bu dili bilmenin bir ayrıcalık olduğuna inanıyorum. Grameri çok zor olduğundan sabırlı ve kararlı olunursa neden öğrenilmesin?
Bu sene Fransa İstanbul Başkonsolosu Muriel Domenach’in elinden ‘Chevalier dans I’Ordre des Palmes Académiques’ nişanını aldınız, bilmeyenler için bu nişanın anlamı nedir?
Fransız Devleti’nin eğitim, öğretim ve kültür alanında çalışan bilimcilere verdiği Palmes Académiques Sövalye Nişanına layık görüldüğümü öğrendiğimde muhteşem bir duygu yoğunluğu yaşadım. Bu nişan 1808 tarihinde Napoléon tarafından öncelikle akademisyenlere verilmeye başlanmış. Takdir edersiniz ki bu değerli nişanın Fransız Devleti tarafından bana layık görülmesi beni tarifsiz şekilde onurlandırdı. Sevincimi ifade etmeye inanın kelimeler yetmez… Benim için çok büyük manevî değeri olan şövalye unvanını ve madalyayı hep erdemli bir şekilde taşıyacağım.
Fransa İstanbul Başkonsolosu Muriel Domenach ile ortak projeler yürütüyor musunuz?
Sayın Başkonsolos Muriel Domenach ile çok güzel bir dostluğumuz var. Tabii ki Anabilim Dalımızın birçok projesi, etkinliği oluyor. Sayın Domenach her zaman iş birliğine açık olmuştur ve bu bağlamda olası bir projeyi ilgili birimlerle oluşturup hayata geçiriyoruz.
Fransa’da seyahat rotalarınız nereleri?
Paris benim için çok özel bir kent. Her gittiğimde sanki ilk kez görüyormuşum gibi heyecanlanırım. Tabii ki Güney Fransa Marsilya, Nice ve Côte d’Azur sahilleri de sevdiğim yerlerdendir. Normandiya Bölgesinde ise Deauville benim için farklıdır.
Fransa dışında hangi ülkelere seyahat etmeyi seviyorsunuz?
İtalya, İngiltere özellikle sevdiğim ülkelerin arasında gelir. Egzotik adalar da çok ilgimi çeker ve gördüklerim arasında Mauritius bende çok güzel izler bırakmıştır.
Fransız sinemasını sever misiniz? İlgi duyduğunuz başka bir dünya sineması var mıdır?
Fransız sinemasını tabii ki çok severim. Bununla beraber Hollywood filmleri olmazsa olmazdır benim için.
Bodrum’da nasıl vakit geçirirsiniz? Bodrum’un sizin için ne ifade ediyor?
Bodrum çok sevdiğim tatil yerlerindendir. Güzel denizi, iklimi ile oldukça hareketli bir tatil beldesidir. Bodrum benim huzur bulduğum bir yer.
Formunuzu nasıl koruyorsunuz?
En az haftada 4 gün spor yapıyorum ve sağlıklı beslenmeye özen gösteriyorum. Bununla birlikte öğün atlamamaya da dikkat ediyorum.
Stilinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Spor abiye diyebilirim. Giydiğiniz kıyafet sizin dünya görüşünüzü yansıtır kuşkusuz. Şık ve stil sahibi olmak benim için nerede ne giyilmesi gerektiğini bilmektir.
Bodrum’da nasıl giyinmeyi tercih edersiniz?
Bodrum’da rahat giyinmeye özen gösteriyorum. Topuklu ayakkabı giymem rahat sandalet, şort, elbiselerle rahat ediyorum orada.
Dünyadan beğendiğiniz modacılar kimler?
Marc Jacobs, Zac Posen, Karl Lagerfeld, Elie Saab .
Öğrencilerinizle ilişkileriniz nasıl?
Her yıl bölüme yeni gelen öğrencilere öncelikle Fransız Dili ve Edebiyatı öğrencisi olmanın bir ayrıcalık olduğunu vurguluyorum. Böylesi kibar bir dili öğrenmenin ve onun çok zengin ve etkileyici edebiyatıyla da 4 sene boyunca iç içe olmanın kendilerinde kuşkusuz rafine bir dünya görüşü oluşturacağını her fırsatta yineliyorum. Paris’e her gittiğimde Saint-Michel’deki kitapçılarda saatlerimi geçirir, derslerimde kullanmak üzere yeni ne varsa alırım çünkü öğrencilerim benim varlık sebebim... Onlar olmasaydı unvanlar anlamsız kalırdı.
Röportaj: Petek KIRBOĞA
Fotoğraflar: Oğuz BİRKARDEŞLER
Mekan sponsoru Avantgarde Hotel Yalıkavak'a
teşekkür ederiz.