Dünyamız -hayat, evren ve diğer her şey hakkında düşünmek üzere tasarlanmış- organik bir bilgisayar olabilir mi? ''Otostopçunun Galaksi Rehberi''nde bu konuyu da işleyen yazar Douglas Adams’a bunu düşündüren şey de tuzlu su olabilir mi? Zira bu karışım dünyada en sık rastlanan maddelerden biri. Üstelik sodyum da aynı zamanda sinir sistemimizi oluşturan en önemli içeren.14. İstanbul Bienali’ni hazırlama görevini üstlenen -küratör demeyin, gıcık oluyor.
Carolyn Christov-Bakargiev de kavramsal çerçevesinin başlığını şöyle belirlemiş:
“TUZLU SU: Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori.” Sinirlerin daima gergin olduğu bir ülkede, bedeni ve ruhu rahatlatan bu maddeyi -dalga geçmiyorum, Christov-Bakargiev tuzlu suyun bu faydasından da bahsediyor- kavramsal içeriğin merkezine almak ne kutlu bir hareket. Sanatçıların yanı sıra, aralarında deniz bilimci, hikâye anlatıcısı, matematikçi ve nöro bilimcilerin de bulunduğu 80’in üzerinde katılımcının 1500’ün üzerinde çalışmasına ev sahipliği yapacak olan bienal 30’dan fazla mekâna yayılıyor. Bienal'in destek programının onursal başkanı ise Orhan Pamuk. Pamuk bu etkinlik için çok güzel şeyler söylemiş. Şöyle ki: “Bu bienal kesinlikle biricik olacak, özel olacak. Taşıdığı gizemlerin gün ışığına çıkarılması adına sürprizli bir bienal İstanbul ve bizi beklemekte.” İçerik derya, program zengin, mekanlar saymakla bitmez.