Ayça BARUT TANMAN – [email protected]
Portre fotoğraf: Daniel INFANGE - Butik fotoğraflar: Sam FROST
Bir mağazaya girdiğinizde ilk olarak neyi incelersiniz? Bu sorunun cevabı aslında moda ve çağdaş sanat arasındaki güçlü diyalogda gizli. Sanat tutkusuyla tanınan Gabrielle Chanel’in mirası bugün modaevinin estetik kodlarını belirleyen en önemli unsurlardan. Kapılarını ilk kez 1996 yılında açan ve şimdilerde yeni çehresiyle modaseverleri karşılayan Chanel’in New York 57. Cadde’deki butiği iki dünya arasındaki ilişkiyi kusursuz yansıtıyor. 14,000 metrekareyle Amerika’daki en büyük butik olma özelliğini taşıyan mağazanın yıldızı Chanel’in sembollerinden biri olan inci kolye şeklindeki 17 metre uzunluğundaki cam heykel. Dört katlı butiğin merdiven boşluğunu kaplayan ve 100 küreden oluşan heykel Fransız sanatçı Jean-Michel Othoniel’in eseri. Othoniel, Paris’teki Palais Royal metro istasyonunun çıkışındaki enstalasyonuyla tanınıyor. 2004 yılından bu yana Chanel için de eserler üreten sanatçıdan New York’taki yeni heykelinin hikayesini dinledik.
İnci Chanel modaevinin sembollerinden biri ve sizin için de öyle. İnciye olan ilginiz nasıl başladı?
İnci formunda eserler üretmeye gerçek anlamda 1997 yılında Venedik’teki Guggenheim’da başladım. İlk sergime hazırlanıyordum ve vücutla bağı olan sembolik bir öge arayışındaydım. Vücudun kıvrımlarını akla getiren aşırı büyük bir inci hayal ettim. Bu inciler barok ve düzensiz tarzdaydı. Bazıları cam üfleyen ustadan izler taşıyordu. Elinin izi, hatta kimi zaman yara izi gibi benim çalışmama yakın detaylar. Ben vücudun sorunsalına kafa yoran 90’lar kuşağı sanatçılarındanım.
İnciden yola çıkarak kolyeye nasıl yöneldiniz?
İnci kolye formu benim için önemli hale geldi, çünkü büyük ölçekli eserler tasarlamama imkan veriyor ki bu aslında cam sanatında beklenmeyen bir şey. Benim imzama dönüşen kişisel bir dil yarattım. Bu kolye eserleri ortaya çıkarmak için 1997’den beri Murano’daki cam ustalarıyla iş birliği yapıyorum. Zanaatkarlarla çalışmaya başlamam benim kariyerime yeni bir yön verdi. Paris’teki atölyemde 14 kişiyiz ama İtalya, İsviçre, Hindistan’dan cam ustaları ve Avrupa’daki birçok ülkeden zanaatkarla güç birliği yapıyoruz.
Chanel için çalışma teklifi Peter Marino’dan mı geldi? Nasıl bir araya geldiniz?
Peter Marino benim çalışmalarımı 2004 yılında Paris’te keşfetmiş. Benim eserlerimde benim hiç hayal etmediğim, lüksle olan bağlantıyı kurmuş. Ayrıca Gabrielle Chanel’in kolyelerini takma şekliyle eserlerim arasında bir uyum yakalamış. Ve böylece bu kolyeyi çağdaş bir sanat eseri olarak heykel formunda nasıl yeniden yaratabiliriz sorusu ortaya çıktı. Chanel için ilk eserimi 2007 yılında Hong Kong butiği için ürettim.
Peter Marino ve Chanel ile yaptığınız iş birliğinin size yeni tecrübeler kattığını söylüyorsunuz. Örnek verebilir misiniz?
Peter Marino ile ilk tanıştığımızda ben iki ya da üç metre yüksekliğinde eserler tasarlıyordum.