Dijital dünyanın yerlisi sayılan Z kuşağı,1996-2015 yılları arası doğan bireyleri tanımlamak için kullanılan bir terim. En yaşlısının 24 yaşında olduğu bu kuşak için hem dijital dünyayı hem de fiziksel dünyayı birbirine bağlayan ilk kuşak diyebiliriz.
Akıl önderleri Instafamous’lar ve YouTubers’lar olan Z kuşağı, tamamıyla dijital dünyanın içerisine doğmuş, etrafındaki gerçekliği ellerindeki teknolojik aletler aracılığı ile algılayan bir kuşak. Teknoloji kavramı düşüncelerini şekillendiriyor, iletişim biçimlerini kolaylaştırıyor, içerisinde bulundukları toplumu yeniden tanımlıyor ve benlik-aidiyet duygularını etkiliyor. Teknoloji kavramı aynı zamanda öğrenme kanallarının da temelini oluşturduğu için onların gözünde bir nevi refakatçi de sayılabilir. Üstelik içerisinde yaşadığımız teknoloji ve enformasyon çağında bilgi akışının kesintisiz devam etmesi, Z kuşağını hayat boyu sürecek bir örgün eğitim modelini deneyimlemeye davet ediyor. Geleceğin dünyasında, birden fazla dalda uzmanlık gerektiren mesleklerin sayılarının artıyor olması Z kuşağının gözünü korkutmuyor. Aksine belki de bu evrilmenin tetikleyicilerinden biri olarak bizzat kendilerini gösterebiliriz.
Sosyal medya platformlarının müdavimleri olarak sadece içerik tüketen bir profil çizmiyorlar, üretiyorlar da. Üstelik üretici profilleri onları bambaşka bir manifestonun mimarları yapıyor. Çok çeşitlilik! Dil, din, ırk, cinsiyet, renk ve daha birçok konuda farklı olmanın bir zenginlik göstergesi olduğuna inanıp bu değerleri kucaklıyorlar. Küçük yaştan itibaren içerik üreticisi ve iş birlikçisi olarak kendi seslerini duyurma konusunda oldukça becerikliler. Onlara göre herkesin kendini yansıtacağı bir platformu olabilir, herkes sesini özgürce duyurabilir. Rol modeliniz dünyanın bir ucunda yaşayan biri de olabilir.
Z kuşağını açık fikirli yapan, evrensel bazlı bu düşüncelerinin oluşmasında ergenlikten yetişkinliğe geçiş yıllarındaki küresel seyahat deneyimlerinin etkisi büyük gözüküyor. Fiziksel bir seyahat de olabilir, sosyal medya kanalları üzerinden kurulan bir iletişim seyahati de olabilir. Z kuşağı için aynı yerde olmak sosyalleşmek için bir önkoşul değil. Z kuşağı, aynı anda birden fazla kişiyle bağlantı kurmak için sosyal medya hesaplarını kullanıyor ve fiziksel bir temas kurmadan da ilişkilerine yatırım yapabiliyorlar.
Sosyal medya becerileriyle markaların birer elçisine dönüşen Z kuşağı, ev sevdiği dizinin yeni bölümü için bir hafta bekleme fikrinin ütopyaya dönüştüğü bir dönemin içine doğdular. Geleneksel markaların yılda iki ile dört arasında değişen koleksiyonlarını beklemek yerine hızlı modaya teslim olarak çevrimiçi kanallardan bir tuşla dünyanın dört bir yanındaki marka ve tasarımlara ulaşabiliyorlar. Sosyal medya, onlar için dünyanın geri kalanına ve son trendlere ulaşmalarında bir köprü görevi görüyor. Markalarla kazan-kazan ilişkisi üzerinden bir iş birliği yapıyorlar. Markalar tanıtımlarını yaparken, erişim gücü yüksek, bol takipçili sosyal medya kullanıcılarından yararlanıyor.
Y kuşağı, 1980-1995 arasında doğan bireyleri temsil ediyor. Hem analoğu deneyimlemiş hem de teknoloji çağına yetişmiş bireylerden bahsediyoruz. Y kuşağı, tuşlu telefonları kullanıp antenli radyolardan müzik dinlese de dokunmatik ekranlara adaptasyonu kolay oldu. Fakat fiziksel buluşmaların yerini Zoom görüşmelerine henüz değişmiyorlar. Üstelik duyumsamanın, beş duyuyla algılamanın zevkinden kolay kolay vazgeçecek gibi de durmuyorlar.
Deneyimleme fikri Y kuşağının alışveriş alışkanlıklarının temelini oluşturuyor. Giysiyi sanal gerçeklikle üzerlerinde görmeyi değil, kumaşa dokunup hissiyatı kavramayı seviyorlar. Z kuşağı ise beklentilerini yenilik üzerine kuruyor. Online alışverişi tercih ediyorlar, inovasyon çağında büyüdükleri için markalardan bekledikleri de haliyle daha çok inovasyon. Ayrıca Y kuşağı refah dönemlerinde büyüdüğü için iyimserlik yönleri daha fazla. Z kuşağının büyüme dönemlerinde rastladığı ekonomik dalgalanma ve krizler onları daha faydacı ve gerçekçi profilde konumlandırıyor. Y kuşağına nazaran para biriktirmeyi daha çok seviyorlar.
Z kuşağı “Daha iyisini istiyorsan, kendin yap” mottosuna inandığı için bağımsız çalışmayı seviyor. Y kuşağının iş birlikçi olmayı temel alan ortak ofis ortamı, Z kuşağının rekabetçi ve bireysel yaklaşımlarıyla zıtlaştığı için Z kuşağı kendi çalışma alanına sahip olmayı istiyor ve tercih ediyor.
Y kuşağı kendileriyle ortak değerleri paylaşan ve şeffaflık ilkesini benimseyen markalara daha meyilli olabiliyorken Z kuşağı bu tavrı bambaşka bir boyuta taşıyor. Kendilerini özgün hissettiren markalar konusunda daha istekli bir yaklaşım sergiliyorlar. Üstelik sevdikleri markalardan %100 bir gerçeklik bekliyorlar. Kampanya fotoğraflarının rötuşsuz hallerini görmeyi istiyorlar. Daha da önemlisi herhangi bir marka tarafından tanımlanmak yerine kendilerini her haliyle kabul eden ve destekleyen markalarla duygularını paylaşıp, samimi bir bağ kurmayı seviyorlar.
Melda YÜZBAŞIOĞLU - [email protected]