Ne kadar da istiyoruz değil mi, haklı olalım? Bize yapılan haksızlıkları bir bir sıralayalım... Amacı yalnızca bizi korumak olan bilinçdışı zihin bunu çok sever ve bu oldukça doğal. Bu enerjiyi kendi alanında tutarak, farkında olmadan gizli bir yargı gücüne sahip olduğunu hissedebilirsin. Fakat diğer yandan, duygusal alanında tuttuğun bu sıkışık enerji, derinlerde bir çatışma yaratarak seni esir alır. İşte bu yüzden, "affetme" kavramını yeniden çerçevelemek ruhuna yardımcı olabilir. Affetmek, o kişiyi ya da olayı onaylamak, yapılanları kabul etmek anlamına gelmez; daha çok, o durumdan bağımsız olarak iç huzurumuzu koruma kararıdır. Geçmişe dönüp baktığında seni inciten hislerle mücadele etmek yerine rahat hissedebilme özgürlüğüdür ve rahatsız edici duyguları serbest bıraktığında, af kendiliğinden gelir.
İster arkadaşını eski sevgilini, isterse aileni veya iş arkadaşını affetmeye ihtiyacın olsun; affetmek yalnızca sana verilen bir hediye değil, aynı zamanda kendine olan bir hizmettir.
Kendini özgürleştirmeyi seçmek istemez misin?
Geçmişle bağını kesmeyi, enerjini artık yalnızca kendi isteklerini büyütmeye harcamayı istemez misin? Mesela tam şu anda en çok kimi affetmeye ihtiyacın olduğunu hissediyorsun? Arkadaşını belki aileden birisini veya iş arkadaşını? Kime karşı savunmada hissediyorsun? Kime değerini ispatlaman gerek? Affedememek, enerjimizi sürekli aynı alanda tutmamız demek. İlerleyişimizi engelleyen gözle görülmeyen tutsak edici bir güç sanki. Affedemediğiniz her kişi ve konuda yalnızca kendinizi o dar alana yerleştiriyoruz. Karşımızdakini yargıladığımızda sadece onu ve durumu değil kendimizi de aynı zindanda hapsetmiş oluyoruz. Yaşanan duygu karmaşasından affetmeyerek, kızarak, öfkelenerek, küslük yaratarak, haklılık temasına sıkı sıkı tutunarak kurtulamayız. Bize daha 'gerçek' bir şey lazım... Peki bu gerçek nedir?
Geçmişten bağımsız olarak ileriye bakmak
Oysaki affetmek, bireysel bir süreç, özgürleştirici bir süreç. Kendi isteklerimizi büyütecek ve hayatımızı kısıtlayan tüm duygulardan arınacaksak bu sürecimizi başlatmalı ve önce kendimizi, sonra 'affetmeyeceğimiz!' inancını geliştirdiğimiz herkesi özgür bırakmalıyız. Bu güç hepimizde var. Bu gerçek gücün adı: affetmek. Bize yapılanları onaylamasak dahi önümüze bakmayı seçebiliriz. Sıkışmış duygularımızı dönüştürmeyi seçtiğimizde yaşananları bambaşka bir perspektiften yorumlayacak ve affetmeye dair bakış açımızda radikal bir değişiklik yaşayacağız. Bunu, 'hatalar' insanların yanına kalsın diye değil, kendi mutluluğumuz ve huzurumuz için başaracağız. Çünkü buna ihtiyacımız var. Zaman zaman bize yapılan hataları halı altına süpürmek, bastırmak, biriktirmek ve değişime direnç göstermek öğretildi. Karşımızdakinin davranışlarının bizim üzerimizde 'aslında' etkisi olmadığını bilseydik neleri farklı yapardık? Karşımızdakine suçlayıcı ve yargılayıcı olmayı sonlandırsaydık, içsel gücümüzü nasıl daha verimli kullanırdık? Birikmiş tüm duygularımızı bulsak ve onları serbest bıraksak nasıl olurdu?
Affetmek ve mutluluğa ulaşmak
Affetmek ilişkilerimizde bariyerleri kaldırmaya yardımcı olur. Kendimizle ve hayatla daha samimi ve güvenli bir bağ kurmamıza izin verir. İnsan doğasının parçasıdır; herkes hata yapar. Affetmek, hatayı kabul etmekle başlar. Affetmek hayatın bir gerçeği ve özgürleştirici bir deneyim. Bir başkasını affetmek, şu an taşıdığımız acının üstesinden gelmek için en güçlü yollardan biri ve ileride yaşayacağımız ilişkilerde daha samimi bağlar kurmamıza ve güçlenmemize fayda sağlar. Affetmek, hayatın önemli bir parçası ve mutluluğun anahtarı olabilir. Hayatınızın hikayesini affetmekle başlat ve bir sonraki bölüme hazırlan!