Şehirdeki binaların renklerinin kiremit tonlarında olması sebebiyle ‘kızıl şehir’ olarak da bilinen Marakeş, iki bölgeden oluşuyor: Otantik ve turistik olan bölgesi Medina, modern olan ise Gueliz. Medina, kendisini çevreleyen surların ardında sanki yüzyıllar öncesinden kalmışçasına mimari dokusunu koruyabilmiş. Her köşede birbirinden ilham verici renk ve seramik kombinasyonları görebildiğimiz labirent tarzı sokakları, yol üzerindeki pazar tezgahları ve UNESCO tarafından koruma altındaki Jemaa el Fna Meydanı’yla onu görmeye gelenlere tamamen mistik bir tecrübe sunuyor. Jemaa el Fna 24 saat yaşayan, yılan oynatıcılarının, dövmecilerin, hikaye anlatıcıların, rengarenk yiyecek standlarının, satıcıların, akrobatların gün içinde dumanlar eşliğinde koşuşturduğu, gün batımında ise kırmızı olan gökyüzüyle sizi sürreel bir masalın içinde hissettiren bir meydan. Meydanın ve sokakların keşmekeşliği, zevkli ve otantik döşenmiş Fas’a özgü Riad denilen butik otellerin içine girildiği zaman yerini huzur ve dinginliğe bırakıyor. Medina’nın sokakları dekorasyon ve moda alışverişi meraklıları için biçilmiş kaftan ancak pazarlık yapmayı sakın unutmayın. Gueliz ise şehrin modern yüzü, en lüks restoranların, butiklerin, gece kulüplerinin bulunduğu bölge. Modern olarak adlandırıldığına bakmayın. Burada da binalar mimarisinden renklerine, özlerine sadık bir şekilde inşa edilmiş. Peki Yves Saint Laurent, The Beatles, The Stones ve Jean-Paul Getty gibi isimlerin 60’larda zamanının çoğunu geçirdiği ve onlara ilham kaynağı olan bu şehirde neler yapılır listeleyelim. Öncelikle yalnızca Marakeş seyahati düşünenler, en az dört gece kalırsa şehri tam anlamıyla yaşayabilirler…
Bana sorarsanız tercihiniz kesinlikle Fas’a özgü Riad’lar olmalı. El Fenn, Riad de Tarabel, Riad Les Yeux Bleus, La Maison Arabe, Le Riad Yasmine, Riad BE Marrakech, Dar Dama, Riad Farnatchi, Maison MK, Marakeş’in en güzel Riad’ları diyebilirim.
Otelden vazgeçemeyenler ise tercihini Royal Mansour, La Mamounia, La Villa des Orangers, La Sultana ve L’Hôtel Marrakech’ten yana kullanabilirler.
Hepsi birbirinden güzel dekore edilmiş yerler olduğu için hangisini seçerseniz seçin, pişman olmazsınız.
Marakeş mutfağı yemek konusunda Türkiye ve İtalya’da yaşayan biri olarak maalesef Fas mutfağının pek de iç açıcı olduğunu söyleyemeyeceğim. Türk ve İtalyan mutfağından sonra benim için pek tatminkar değildi ama tabii ki meşhur tajinlerini ve tatlılarını en azından bir kere denemelisiniz. Zaten menülerde Fas yemeklerinin dışında enternasyonel yemekler de mevcut.
Hiç kuşkusuz Jemaa el Fna Meydanı’nda bir tur atıp, ardından etrafındaki teraslardan birinde öğle yemeği ile turunuza başlamak çok keyifli olur. Souk’ta bir alışveriş turu, sonrasında da Dar Si Said ve Ben Youssef Mosque’a yürüyerek gidebilirsiniz. Böylelikle Medina’nın ara sokaklarını da gezmiş olursunuz, ancak gitmeden muhakkak açık oldukları günleri kontrol edin. Le Jardin Majorelle’e yarım günden fazla zamanınızı ayırmalısınız çünkü bahçenin içinde bir de Berberi müzesi bulunmakta. Günümüzdeki giyim ve mücevher modasının nerelerden etkilendiğini anlatan, Berberi kültürünün zenginliğini ve ne kadar ilham verici olduğunu görebileceğiniz güzel bir müze. Yves Saint Laurent’ın kariyer aşamalarının ve Marakeş’in kariyerindeki yerinin ayrıntılı bir şekilde sergilendiği YSL Müzesi de bahçelerin hemen yanında bulunmakta. Bahia Sarayı, Saadi Mezarları, El Badi Sarayı ve Kutubiye Camii de görülmesi gereken yerler arasında.
Kızıl şehir olarak da bilinen Marakeş, iki bölgeden oluşuyor: Otantik ve turistik olan bölgesi Medina, modern olan ise Gueliz.
Fas’ı daha çok gezmek ve görmek istiyorsanız, kesinlikle Essaouira ve Chefchaouen’i görmelisiniz. Bu muhteşem güzellikteki iki şehirde zaman durmuş gibi. Bir de tabii ki Sahra Çölü’nde iki gece geçirmek de yapılması gerekenler listesinde.