Şehre adım attığınız andan itibaren Orta Çağ’a ışınlanmış gibi hissedeceğiniz bir yer Krakow. Polonya’nın en tarihi destinasyonlarından olan Krakow, aynı zamanda ülkenin en büyük ikinci şehri. 7. yüzyıla kadar uzanan geçmişi ile çok sayıda Gotik kilise barındırmasından dolayı ‘Küçük Roma’ olarak da biliniyor. Birçok turistik noktasına yürüyerek bile ulaşabileceğiniz Krakow, küçük bir hafta sonu kaçamağı yapmak isteyenler için birebir! Peki, bu şehirde nereleri görmeli derseniz farklı alternatifler sizi bekliyor…
Avrupa’nın birçok şehrindeki tepelerin aksine Wavel, şehir meydanından yürüme mesafesinde. 11. yüzyıldan itibaren Polonya’nın kraliyet mensuplarına ev sahipliği yapan bölge, o dönemden beri taç giyme törenlerine de sahne olmuş. Wavel Kraliyet Kalesi Rönesans ve barok döneminden izler taşıyor. Orta Çağ’dan kalma birçok sanat eserini de barındıran kale, 1978’den beri UNESCO Kültürel Mirasları arasında. Aynı zamanda Kraliyet Hazinesi’nden birçok mücevhere de ev sahipliği yapıyor. Yine bölgede bulunan Wavel Katedrali ise muhteşem Gotik mimarisindeki altın detayları için bile görülmeye değer. Katedralin 1520 yılından kalma Zygmunt Çanı, dünyanın en büyüğü olma özelliğine sahip. Fakat çanı yakından görmek istiyorsanız uzun merdivenler tırmanmak zorunda kalabilirsiniz! Bölgenin görülmesi gereken bir başka noktası ise ‘Ejderha İni’. Doğal bir mağara olan bu özel noktada, bir efsaneye göre kente verdiği zararlar ile ünlü bir ejderha yaşıyor. Mart-Ekim ayları arasında ziyarete açık olan mağarayı görme fırsatını kaçıranlar için ise hemen dışında ‘Smok Walvelski’ olarak anılan bir ejderha heykeli var.
Şehrin kalbi olan ‘Ana Meydan’, şehre gelen turistlerin olmazsa olmazı. Neden mi derseniz ‘kehribar’ madeni ile ünlü olan Krakow’un en ünlü kehribar çarşısı bu meydanda bulunuyor. Üstelik şehrin tarihi sokaklarında bir gezinti yapmanın tek yolu yürümek de değil. Özenle süslenmiş atlar ve tarihi giysiler giyen seyisler eşliğinde bir fayton ile bu bölgeyi keşfedebilirsiniz. Gotik kuleleri ile öne çıkan St. Mary Basilikası’nı da görmeyi ihmal etmeyin!
Steven Spielberg’in Oscar ödüllü filmi Schindler’s List’e konu olan Oskar Schindler’in fabrikası 2010 yılında restore edilip müze olarak yeniden açılmış. Müze, ‘Krakow’un 1939-1945 Yılları Arasında Nazi İşgali’ isimli bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Şehrin, o dönemde geçirdiği değişimi gözler önüne seren müzeyi gezerken aynı zamanda Nazi işgalinden kurtulan kişilerin fotoğrafları, eşyaları ve anılarının bulunduğu notlar size eşlik ediyor.
Wavel Kalesi’nin altında bulunan Ejderha İni’nin girişindeki heykel, turistlerin fotoğraf çekmek için en çok tercih ettiği noktalardan biri.
1400’lerin sonunda Gotik stilde inşa edilmiş Barbican, Avrupa’da hala ayakta olan en eski üç gözlem kulesinden biri. Orta Çağ mimarisinin şaheserlerinden biri olarak anılan Barbican, bugün hala turistlerin uğrak noktaları arasında yer alıyor. Krakow’un ‘Eski şehir’e açılan kapısı olarak bilinen Barbican, yaz aylarında konserlere ve tiyatrolara ev sahipliği yapıyor.