Londra'nın kültürel nabzını tutan Tate Modern, bu bahar sınırları yerle bir eden önemli bir figürü Leigh Bowery! sergisiyle sahnesine taşıyor. Çünkü kendisi moda, performans sanatı ve gece kulübü kültürü kesişiminde hayal edilen bir devrimin tam merkezinde duruyor. Sergi, bir retrospektifin yanı sıra Bowery'nin mirasına ve onun kendini baştan yaratma yetisine bir övgü niteliğinde.
Fotoğraf: Baillie Walsh, "Generations of Love" müzik videosundan bir kare, 1990 © Baillie Walsh, Black Dog Films'in izniyle.
1980'lerde Londra gece hayatının unutulmaz figürlerinden biri olan Bowery, sadece performanslarıyla değil, aynı zamanda tasarladığı çarpıcı kostümler ve sahne üzerindeki etkileyici varlığıyla da kültürel bir sembol haline geldi. Michael Clark'ın dans prodüksiyonlarında yaptığı kostümler, Lucian Freud'un tuvallerinde bir sanat eserine dönüşen bedeni ve Taboo kulübündeki duruşuyla Bowery, sınırları zorlamaktan hiç çekinmedi. Leigh Bowery sergisi ise, 27 Şubat - 31 Ağustos 2025 tarihleri arasında Tate Modern'de izleyiciyi geleneksel sanat algılarının dışına çıkmaya davet ediyor. Avustralya'dan Londra'ya uzanan yolculuğu boyunca kendini bir sanat nesnesi olarak yeniden yaratan Bowery'nin en dikkat çekici işleri bu sergide bir araya geliyor.Fotoğraf:
1988'de gerçekleştirdiği "ayna" performansı, sanat ve izleyici arasındaki ilişkiye dair radikal bir deney sunarken; Jeffrey Hinton'ın müzik ve video enstalasyonu toplumun bakışını yönlendirme biçimi üzerine düşündüren bir amaçla yerini alıyor. Böylece, tüm bunlar Taboo kulübünün kaotik ve özgürleştirici ruhunu, dönemin anarşik halini tekrar yaşatıyor. Kısacası bedenini bir sanat nesnesi olarak kullanan radikal figür Leigh Bowery; abartılı kostümleri, büyüleyici makyajları ve gösterişli performanslarıyla her daim şaşırtıcıydı. Şimdiyse Scarlett Cannon'dan Boy George'a, Nicola Rainbird'den Mr. Pearl'e kadar uzanan geniş çevresi, bu sergide ona eşlik ediyor.
Kapak fotoğrafı: