Çocukluğunuzda sanatla yolunuz nasıl kesişti? O yıllarda sanat sizin için nasıl bir ifade aracıydı?
Hatırladığım kadarıyla belirli bir tarihten sonra sanatçı olmaya karar vermedim. Sanatçı olarak doğdum diyebilirim. Tabii köyde doğup büyüdüğüm için doğa ile çok yakın bir ilişki içindeydim. Şimdi çocuklarımıza yaptığımız gibi bize oyuncak alan yoktu. Kendi oyuncağımızı kendimiz yapmak durumundaydık. O gün bugündür kendi oyuncaklarımı yapmaya devam ediyorum. Eserlerimi kendim veya alter egom için yaptığım oyuncaklar olarak kabul edebilirsiniz.
Sanatçı olma yolunda ilk adımlarınızı nasıl bir atmosfer içinde attınız? Geçmişten bugüne sanat yaşamınıza yön veren olaylar nelerdi?
Toz toprak içinde... Köy Enstitüsü mezunu dayım başta olmak üzere, ilkokul öğretmenimin ve ortaokuldaki resim öğretmenimin çok etkisi olduğunu söyleyebilirim. 50'li, 60'lı yıllarda ben ve bizim nesil, idealist, laik Atatürkçü öğretmen nesli ile yetiştirildik. Ve Gazi Eğitim Enstitüsü'nün sunduğu ortam sanatla tam buluşma oldu bizim için.
Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş bölümünü bitirdikten sonra Fransa'ya sanat eğitimi almaya gittiniz. Bu kararı nasıl verdiniz? Sizi Fransa'da eğitim almaya iten faktörler nelerdi?
Gazi Eğitim Enstitüsü'nü bitirdikten sonra Savaştepe Öğretmen Okulu'nda iki yıl öğretmenlik yaptım. Sorasında Beş Yıllık Kalkınma Planı çerçevesinde verilen bir bursu kazanarak Fransa'ya gittim. Gazi Eğitim Enstitüsü'nde okuduğum süre boyunca beni sanatçı olduğuma inandıran değerli hocam Turan Erol'a buradan saygılarımı sunuyorum. Fransa'ya da onun tavsiyesiyle gitmiştim.
"Teorem"
Hala Fransa'da yaşıyorsunuz. Buradaki sosyokültürel ortamın sanatınıza yansıması nasıl oldu?
Bir ağaç düşünün ki kökü Türkiye'de ve dalları Fransa'ya kadar uzanıyor... Türkiye'de Ankara - Ostim Sanayi Sitesi'nde de bir atölyem var. Binlerce küçük ve yaratıcı iş yerinin ve atölyelerin ortasında. Çok büyük bir oyuncak süpermarketi düşünün ve onun içine bir çocuk salın... Etkilendiğim ortamı böyle hayal edebilirsiniz. Kısacası 50 yıldır Fransa ve Türkiye arasında mekik dokuyorum.
Sanatınızda çelik ve cam en çok kullandığınız malzemeler. Bu malzemeleri seçmenizin özel bir nedeni var mı?
%40'ı demir %60'ı silikat (cam) olan bir gezegende yaşadığımızı unutmayın. Cam insanlık tarafından icat edilen ilk sentetik malzemedir. Demir Çağı ayrıca, insanlığın imparatorlukları kurduğu ve sömürgeciliğe başladığı dönemdir. Hala o Demir Çağı'nı yaşıyoruz. Ve bakire okyanusların karnını çelik kayıklarla yırtıyoruz. En güzel aletlerimizi ve kendimizi yok edecek en mükemmel silahları demirden yapıyoruz.
"Üç Tor"
Sanatınızı yaşamınızın genel akışı içinde nasıl bir yerde konumlandırıyorsunuz? Eserlerinizle kurduğunuz ilişkiyi nasıl tanımlarsınız?
Sanatçı olmak bir yaşam tarzıdır. Sanat eserleri de sanatçının zamanının biçim almış halidir.
Çalışmalarınızda hem doğaya hem de mekaniğe gönderme yapıyorsunuz. Çalışmalarınızda bu iki kavramı bir araya getiren etmenler neler?
Genel olarak medeniyetten gelen miras ve çocukluktan bu yana oluşan kültürel birikim diyebilirim.
İşlerinizin çoğu yaşamda örneklerini göremediğimiz nesne ve formlar. Bu formların şekillenmesinden önce zihninizde imgeler nasıl oluşuyor? Yaratım sürecinizden biraz bahsedebilir misiniz?
İlk ne zaman yaptığınızı hatırlamadığınız bir iş bir sonraki işinize fikir verir ve böylece bir yerlere varırsınız. Siz bile bunun nereden geldiğini unutmuşsunuzdur. Kısacası yaratma süreci unutmaktan geçer. Bildiklerinizi unutmalısınız ki yeni serbest kompozisyonlar, sentezler oluşsun. Başka bir deyişle sanat yapmak yol almak gibidir, anlamlı bir yol... İlk attığınız adımı unutursunuz çünkü çok uzun bir yoldur sanat.
"Şafaktan Önce Doğaya Işık Götürme"
Eserlerinizin anlatılarıyla tarihe ve mitolojiye göndermeler yapıyorsunuz. Bu göndermelerin temel dayanak noktaları neler?
İnsanoğlu, trajik bir tarihe sahip bir yaratıktır. Önünü görebilmesi için arkasına, geçmişine bakmak zorundadır.
Eserlerinizde varoluşsal temalara rastlamak mümkün mü?
Daha önce belirttiğim gibi, sanatçı olmak bir yaşam tarzıdır. Sanat eserleri de sanatçının zamanının biçim almış halidir ve sonuçta bu bir var olma çabasıdır.
Baksı Müzesi'nde açılacak serginiz hangi temanın üzerine kurulu? Bu sergide sanatseverleri neler bekliyor?
Maalesef pandemi ve bazı sağlık sorunları nedeniyle ağutos ayında açılması planlanan sergiyi 2022 baharına ertelemek durumunda kaldık. Açılmasını heyecanla beklediğim bu sergide daha önce çok görülmemiş eserlerimden ve yeni çalışmalarımdan oluşan bir düzenleme yapacağım. Serginin adı "Gözlemevi". Baksı Müzesi'nin özel konumu, yüksek bir tepeden berrak gökyüzüne bakışı, Anadolu'nun ücra bir köşesinde onun kadim tarihine bu denli yakın oluşu ve müzenin etnografik birikimleri bizde hemen "gözlemevi" fikrini doğurdu. Sergide gösterilecek eserler sanatseverlere ve bölge halkına güzel bir sürpriz olacak.
Bu sergide yer alan, kağnı tekerleğini temsil eden "Devinim" adlı eserinizin hikayesini sizden dinleyebilir miyiz?
"Devinim", Baksı Kültür Sanat Vakfı'nın geçen yıl başlattığı Anadolu Ödülleri için tasarladığım bir heykel çalışması. Bu eserimde uzak geçmişe ve yeni ufka gönderme yapıyorum: Bir yandan son derece teknik imkanlarla yapılmış bir makine parçası ama aynı zamanda çok eskiden beri bilinen bir araç tekerleği gibi. Kendi ekseni etrafında binlerce kilometre hızla dönen ve bulunduğu sistemin etrafını bir yılda kateden bir tekerleğin üzerinde yaşadığımızı biliyoruz artık.
Eser üretmeye başladığınız günden bugüne Türkiye'de heykel sanatının seyrini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye'de çağdaş ve güncel sanat artık dünya sanatıyla aynı zamanı yaşıyor diyebilirim.