Ünlü tasarımcı Sacha Walckhoff, Maison Christian Lacroix geleneğini, günümüze yansıtan ve yorumlayan bunun yanı sıra markadaki erkek koleksiyonu ve ev tekstili alanında yaptığı cesur çıkışları ile dikkat çeken isimlerden biri. Paris’te butik bir atölyede ve ekibiyle çalışmalarına devam eden Walckhoff, aynı zamanda birçok markayla yaptığı işbirlikleriyle de tanınıyor. 2010 yılından bu yana ev tekstili, duvar kağıtları ve halı tasarımlarıyla karşımıza çıkan Sacha Walckhoff, bu kez Roche Bobois ile girdiği işbirliği sonucu zamansız bir koleksiyona imza attı. Bu keyifli koleksiyonu ve Sacha Walckhoff’un moda anlayışını konuşmak üzere kendisiyle bir araya geldik...
Bu koleksiyonu tasarlarken nelerden ilham aldınız? Yeni koleksiyonda en favori parçalarınız hangisi?
Sevdiğim renkleri, desenleri, dokuları bir araya getirdiğim, harmanladığım bir koleksiyon oldu. Gerçekten sadece tek bir favori parçam yok, bu koleksiyonun içinde her şeyi gerçekten çok seviyorum. Ancak projenin çıkış noktası çizgi üstü lüks ayrıntıları olan bir koleksiyon fikriydi. 20. yy Fransız dekorasyon anlayışı ve yaratıcılığı bir potada erittik. Ortaya eklektik ve cesur parçaların çıktığını düşünüyorum.
Peki, yaratım sürecinde karşınıza çıkan zorluklar neler oldu?
Belki de en zorlu kısım; farklı bir nesilden ya da ailenizden miras kalan dekorasyon öğelerini kendi çağdaş yorumumuzla bir araya getirmekti.
Lacroix evrenini hangi içgüdülerle şekillendiriyorsunuz? Tasarımların öne çıkan yönleri hakkında neler söylemek istersiniz?
19 yüzyıl oyma sanatını, koleksiyonun her parçasında kalın pop çizgilerle kullandık. Oymalar ve çizgiler büyülü bir bütünlük ortaya çıkardı. Kontrastlar ve zıtlıkların Lacroix evrenini oluşturduğunu söyleyebilirim. Ve bu dünyayı şekillendirirken kendim için bile sır olan ve açıklayamadığım bir gizem beni yönlendiriyor.
Dekorasyon ve tasarım dünyasını şekillendiren, son günlerin 5 büyük dekorasyon trendini açıklamanızı istesek?
En büyük trendelr renkler, jestler ve deneyim... Kontrast renklerin, parlak ve uç materyallerin kullanıldığı parçaları önümüzdeki günlerde çok fazla göreceğiz. “Bobo nish” unsurlar, “yuvarlak” İskandinav hatlar ve kolay stil dönemi sona erdi diyebiliriz. Ayrıca diğer moda evlerinden dekorasyona yansıyan bir çok eğilim göze çarpabilir ve yine birçok moda evi dekorasyon adına koleksiyonlar ürettiğini unutmayalım.
Lacroix’in mobilya koleksiyonu içerisinde barındırdığı estetik duyarlılığın ne kadarı moda koleksiyonundan geliyor?
Ben 2010 yılından beri Maison Christian Lacroix’nın kreatif direktörlüğünü yapıyorum. Markanın ruhunu ve DNA’sı çok iyi tanıyorum ve bu DNA’lar üzerinde çalışırken geçmişi göz ardı etmeden amacımız ikonografik duruşlar sergilemek. Bu başarılı bir yöntem. Bu duyarlılık ve estetik göstergesi Lacroix çatısı altındaki her tasarımda mevcut. Yeni tasarım anlayışı ile fikirler farklı alanlarla örtüşüyor. Stüdyomda çalışırken çok fazla araştırma yapıyoruz ve her zaman yeni fikirler çıkıyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde Moooi markası için tasarladığımız halılar gerçekten olağanüstü çalışmalar oldu.
İlerleyen günlerde ajandanızda neler var?
Birçok proje üzerinde çalışıyorum. Lacroix moda ve lifestyle alanında oldukça aktif. İlerleyen günlerde beni en çok heyecanlandıran projelerden biri ise Paris’te düzenleyeceğim “Tasarımcı Günleri” etkinliği olacak. Fransız ve İtalyan markalar için de gelecek yıl duyurusu yapılacak farklı parçalar tasarlıyorum. Hayallerim arasında ise bir gün geçekleştirmek istediğim otel ya da restoran projesi var. Tamamını benim dekore edeceğim bir otel ya da bir restoran olacak. Bu projeler benim “Barok Minimalizm”e ilgimi ifade etmek için büyük bir fırsat olacak. Bakalım hayat bana gelecek yıl neler gösterecek...
Dijital çağda, teknolojik uzantılarımız olan cep telefonları, bilgisayarlar ve sosyal platformlar eşliğinde yaşıyoruz, çalışıyoruz, tasarlıyoruz. Bu durum sizce tasarım dünyasını nasıl etkiliyor?
Ben hala fikirlerimi kağıda dökerken kalem kullanıyorum. Bence insanlar 3D çizimler yerine el yapımı çalışmalarıyla, çok daha fazla etkili oluyor. Çünkü bu çok daha duygusal ve hissedilebilir. Ayrıca hayal etmeye olanak tanıyor.
Hayat felsefenizi öğrenebilir miyiz?
Sevmek ve karşılığında sevilmek.
Deşarj olmak için neler yaparsınız?
Düşünce özgürlüğünün olduğu, insanların birbirine saygı duyduğu ülkelere ve coğrafyalara seyahat etmek beni yeniliyor. Diğer yandan ben şuna inanıyorum ki; ne yapıyorsan osun… Benim kişisel hayatım boyunca her zaman bir yolum oldu ya da her zaman bir işle ilgilendim. Çünkü yaratıcı insanların herhangi bir ofis zamanı olmaz ve çalışma saatleri bazen haftalar, bazen günler sürebilir...
Gelecek hakkındaki hayallerinizi öğrenebilir miyiz?
İnsanların birbiriyle barış içinde yaşadığı, hoşgörülü bir dünyayı hayal ediyorum. Biz bu düşünce ile Lacroix’de tasarlıyoruz ve paylaşıyoruz.
Köklerinizde, biraz Fransız biraz İsveç, biraz Afrika etkileri var. Bunu yaratıcılığınıza etki ettiğini düşünüyor musunuz?
Kesinlikle… Tamamıyla bir kolaj olduğumu söyleyebilirim. Çocukluğum İsviçre’de geçti ve o zamanlardan bu yana farklılıklarımla barışık bir insan olarak yaşıyorum. Hatta bunun değerli bir hediye olduğunu düşünüyorum.
Hayatınızda sizi etkileyen, ilham aldığınız isimler kimler?
Annem mükemmel bir kadındı. Benim genç yaşata seyahat etmeme ve yeni kültürlerle tanışmama olanak tanıdı. Diğer yandan Swiss Design School ECAL’de mükemmel bir profesörüm oldu. Profesörüm Pierre Keller, hayatım boyunca hayatta her şeyin olabileceğine beni inandıran isim oldu. Ki bunu da her zaman kanıtladı. Çünkü David Bowie, Keith Haring ya da Christo gibi yıldız isimler sınıfımıza konuk olarak geliyorlardı. Her birine rahatlıkla kafalarımızdaki soruları sorabildik. 15-16 yaşlarında bizi böyle inanılmaz sanatçılarla buluşturan profesörüme gerçekten çok teşekkür ediyorum. Bunun yanı sıra dünyanın en iyi moda editörlerinden biri olan Diana Vreeland’ın büyük bir hayranıyım.