Hepimiz zaman zaman kendimizi başkalarıyla kıyaslıyoruz. Bir başarı ya da başarısızlık anında diğer insanların nasıl bir durumda olduğuna bakarak bazı duygu ve düşünceler içerisine giriyoruz. Kendi hedeflerimiz ve çizgilerimiz olsa da başkalarının ne yaptığı dikkatimizi çeken ilk şey olabiliyor. Hatta bazen kendi hedefimize ulaşmış olsak dahi kendimizden daha iyi ve başarılı birini gördüğümüzde hak ettiğimiz mutluluğun yerine pişmanlık ve üzüntü yaşıyoruz. "Ben neden onun kadar iyi değilim?", "Nerede yanlış yaptım?" gibi sorularla kendimizi oldukça yıprattığımızı farkına bile varmıyoruz bazen. Herkesin yeteneklerinin ve özelliklerinin bambaşka olduğunu unutuyoruz. Kafamızda kurduğumuz mükemmeliyetçi yapı yüzünden kendimize haksızlık edebiliyoruz.
İnsanın kendini yetersiz hissetmeye başlamasının sebepleri kişiden kişiye değişse de genel olarak küçük yaşlardan gelen travmaların oldukça etkili olduğunu söyleyebiliriz. Aile yaşamındaki sevgi ve saygı ortamı kişinin karakter oluşumunda en önemli faktörlerden biridir. Küçük yaşta ailesi tarafından yeterince ilgi görmeyen ve gurur duyulduğunu hissetmeyen çocuklar ileriki yaşlarında da kimsenin onları takdir etmeyeceğini çünkü yeterince başarılı ve iyi olmadıklarını düşünerek kaygılanabilirler. Küçük yaşta aileden gelen geri bildirimler çocuğun farkındalığı için oldukça önemlidir. Sadece sözlerle değil de davranışlarla birlikte tutarlı tavırlar sergilenirse çocuk da değerini ve yeterliliğini sorgulamaz. Ebeveynlerin, çocuklarının anlık ve gelecek yaşamlarına olan etkileri göz ardı edilemeyecek kadar fazlayken davranış ve tutumlarında oldukça hassas ve bilinçli olmaları gerekmektedir.
Bu yetersizlik duygusu tabii ki de sadece çocukluk döneminde yaşanmış olaylardan dolayı gelen bir duygu değildir. Hayatımıza sonradan giren insanlar da bize bu şekilde hissettirebilir. Parterimiz ya da arkadaşlarımız başarılarımızdan mutluluk ve gurur duyduklarını hissettirmezlerse kendi başarılarımızı sorgulamaya başlayabiliriz. "Acaba yeterince başarılı olamadım mı" diye düşünmeye başlarız. Ancak kendi başarılarımızla yeni başarılar için motive olmayı başarırsak kimseye ihtiyacımız kalmadan yetersizlik hissinden kurtulabiliriz. Başkalarının motive edişi ile çok kısa süreli bir motivasyon yaşarız ama kendi kendimizi motive etmeyi öğrendiğimiz noktadan sonra bu motivasyon genele yayılır. Hayatımızdaki insanların bizim başarılarımızla mutlu ve gururlu olmasını, başarısızlık ya da hüzünlerimize bizimle üzülmesini beklemek çok doğaldır ve olması gerekende budur.
Depresyon ve anksiyete gibi kaygıya dayalı psikolojik rahatsızlıkların temel hislerinden biri de yetersizlik hissidir. İnsanın bir türlü yaptığı işten, okuduğu okuldan hatta dış görünüşünden bile tatmin olmaması onu depresif ve anksiyetik ruh haline büründürebilir ve bu rahatsızlıklar belirli bir seviyeye ulaştıysa mutlaka bir psikolojik tedavi uygulanmalıdır.