Modanın Ayak Sesleri: Global Başarılarıyla Öne Çıkan Gençler

Betül Ekşi

Türkiye'de dünya çapında model sayısı parmakla sayılacak kadar az. Son yıllarda model denilince akla gelen ilk isimlerden biri olmayı başarıyor Betül Ekşi. Dolce Gabbana'dan Yohji Yamamoto'ya, marka podyumlarından dergi sayfalarına uzanan modellik kariyeri çerçevesinde, Ekşi'nin başarısının perde arkasına sızıyoruz.

Kendini seni hiç tanımayan birine nasıl anlatırsın?

Elinde olan sorumlulukları için disiplinli bir şekilde, pes etmeden, en iyisini ortaya çıkarana kadar vazgeçmeden çalışan biri olarak anlatabilirim.

Dünya çapında bir model olmak hayallerinde ne zaman belirmeye başladı?

Modelliğe ilk başladığımdan beri hedefim her zaman bunu yurt dışına da taşıyabilmekti. Yaptığım, çalıştığım bütün işler de benim yurt dışında bir fırsat bulabilmeme yardımcı oldu ve bu sayede de hayallerimi gerçekleştirebilmiş oldum.

Başarı senin sözlüğünde nasıl bir anlam taşıyor?

Belirlediğim bir hedefte çaba sarf etmenin ve verdiğim emeklerin karşılığını alabilmenin sonucunda tatmin olmanın verdiği mutluluğu yaşıyorum.

Kendinle en gurur duyduğun konu ne?

Hayalini kurduğum, hedef olarak belirlediğim çoğu şeyi neredeyse gerçekleştirebilmiş olmak.

Bugün, bu noktada olmanı en çok nelere bağlıyorsun?

Önümde her zaman belirlediğim hedeflerimin olması, sabırla pes etmeden o hedeflere doğru gidebiliyor olmak şu an beni bu noktalara getirmiş oluyor.

Mesleğini yaparken yaşadığın en heyecanlı an neydi?

Setteyken ya da podyumdayken heyecanlı olmuyorum aslında, daha çok yurt dışındayken casting ya da fitting maillerini beklerken çok heyecanlı oluyorum.

Podyuma çıktığın ana ışınlansak; en belirgin hislerin neler oluyor?

Podyuma çıktığımda, yüzüme bir anda vuran spot ışıklarıyla ilk kez göz göze geldiğimde, arka tarafta olumsuz ne olursa olsun her şeyi unutup, bu işi gerçekten severek yaptığımı bir kez daha anlıyorum.

Sana ilham olan isimler kimler?

Steinberg. Modelliğinin dışında ilgilendiği ve çizdiği resimler de çok ilgimi çekiyor.

Başarılarını nasıl kutlamayı seversin?

Büyük ve abartılı kutlamaları çok sevmediğim için genellikle ailem haricinde çok yakın arkadaşlarımla ufak bir eğlenceyi tercih ediyorum.

Safa Şahin

Vizyonu, çizimleri ve yaratıcı evreni ile ayakkabı dünyasında devrim yaratan Safa Şahin; Balmain ve Bottega Veneta gibi markaların tarihine adını yazdırdı bile.

Kendini, seni hiç tanımayan birine nasıl anlatırsın?

Kendi halinde sevdiği işi yapan bir ayakkabı tasarımcısıyım. Nike'ın ayakkabılarını tasarlıyordum Amerika'da, sonra Balmain'in baş tasarımcılığı teklifi ile Paris'e yerleştim, ardından Bottega Veneta ile de çalışmaya başladım. İki firma ile aynı anda çalışıyorum, onun dışında birçok firmaya freelance olarak hizmet veriyorum.

Dünya çapında markalarla çalışmak hayallerinde ne zaman belirmeye başladı?

Çocukluk dönemlerinde çok hayaller kurardım, sanki onu yaşıyormuşçasına kapılır giderdim... O hayaller daha çok Alice in Wonderland tarzı idi ama lise çağlarına gelince daha çok sanatçı bir ressam veya tasarımcı olma hayallerim başladı. Lise bitince ayakkabı tasarımı eğitimi alırken dünya markaları ile çalışma hayallerim gelişti, çünkü derslerde bütün tasarım namına güzel örnekler dünya çapındaki markalardan çıkıyordu. Onlarla çalışırsam ancak bu şekilde istediğim ayakkabıları tasarlayıp üretebileceğim duygusuna kapıldım ve bu hayalin peşinden gitmeye başladım. Beni buna ulaştırabilecek yollar aradım uzun bir süre.

Yarattığın sneaker tasarımları gerçekten farklı bir vizyonun izlerini taşıyor. Bu alana nasıl yöneldin?

Resme ve farklı tasarlanmış nesnelere olan ilgim çok küçük yaşlarda başladı. Şöyle ki insan yaşadığı şehirdeki her şeyi görür, bilir, sindirir. Bu bir bardak olur dükkan olur, giyim tarzı veya yaşam olur, şiveli bir konuşma olur, bir sandalye olur, bunları sindirirsin. Bir gün bir sokakta başka bir ülkeden gelen insanı görürsün, onun tamamen senin yaşadığın şehirde yaşayanlardan farklı olduğunu fark edersin... Bambaşka giyinmiş, bambaşka konuşuyor, eşyaları farklı... Bu benim çok dikkatimi çekerdi ve hala da çok çekiyor. Aynı bu şekilde lise hayatımda ilk kez abim üniversite okurken onu ziyaret için İstanbul'a gelmiştim. Otogardan beni aldıktan sonra sokaklardaki grafitiler çok dikkatimi çekmişti, cama yapıştım, hiçbir grafitiyi kaçırmak istemiyordum. Bunu yapan kişinin dünyası ve yaşam tarzı dikkatimi çekmişti. Renksiz bir sokağa renk bırakıyorsun... Bu fikir çok tatlı gelmişti. Ziyaretim bitince ve memleketime dönünce geceleri sokakları grafitilerle dolduran bir grafiti sanatçısı oldum. Sokak kültürünün bir parçası olan sneakers tasarımcısı olma fikri de aslında üniversite bölümü düşünürken belirdi. Çünkü benim yaşam tarzıma, resme ve sokağa çok yakın bir alan düşünüyordum. Lise sonda ne iş yaparsam hayatım boyunca mutlu olabilirim ve sevdiğim işi yapabilirim derken ayakkabı tasarım bölümü ile tanıştım.

Çizimlerini yaparken bu yaratımların temelinde nasıl bir yaklaşım yatıyor?

Bu çok derin bir kavram, akım oluşturmak veya var olan akıma tabi olmak ya da trendler üzerinden hareket etmek... Ama çizim yaparken tasarım temelinde her zaman yeni bir silüet getirmek, görülmemiş bir ürün ortaya koymak var.

Başarı senin sözlüğünde nasıl bir anlam taşıyor?

Bu soru benim kendimi sorgulamama sebep oldu, uzun bir süre düşündüm cevaplamadan önce. Niçin başarılı olmayı istiyorum, başarı ne demek benim için? Sanırım şu iki terim üzerine kurulmuş benim sözlüğümde başarı; mutluluk (hayaline ulaşınca tatmin olmak) ve kabul görme.

Kendinle en gurur duyduğun konu ne?

Gurur duyduğum değil de daha doğrusu doğru yaptığıma inandığım diyebilirim; vatana, millete, insanlara, hayvanlara faydalı şeyler yapmaya çalışmak. Bunun dışındaki şeyler geçici geliyor açıkçası.

Bugün bu noktada olmanı en çok nelere bağlıyorsun?

Dualarımın kabul olunduğuna bağlıyorum açıkçası. İsteklerimin Allah tarafından verildiğine bağlıyorum, hayal kurduğum dönemlerde bu hayallerimin gerçekleşmesi için Allah'a çok dua ederdim. Buna paralel olarak da çok çalışmak, alanımla alakalı bütün konferanslara gitmek, bu alandaki en iyi ülkeleri gezmek, daha başarılı insanlarla zaman geçirmek...

Mesleğini yaparken yaşadığın en heyecanlı, unutulmaz an neydi?

Birçok unutmadığım anlarım var, bunlardan birisi yarışmada birinci olmuştum, üniversitede eğitimim devam ederken... Daha sonraları işlerim yolunda gitmediği ve işsiz olduğum bir dönemde sadece sosyal medyaya tasarım yapıp yüklediğim dönemde Nike'tan "Bizimle çalışmak ister misiniz?" diye iş teklifi almış olmam ve Amerika'ya yerleşmem. Bütün bunlardan sonra Paris'e yerleşmem ve ilk yaşamaya başladığım dönemlerdeki Paris'in büyülü hali...

Sana ilham olan isimler kimler?

Dönem dönem değişiyor. Eğitim dönemlerinde Alexander McQueen çok ilham veriyordu, çünkü kuralları yıkıyordu o dönemde ve bu asi ruh bana ilham veriyordu. Daha sonraları Zaha Hadid, Tadao Ando, Yohji Yamamoto.

Şu sıralar en büyük heyecanın ne?

İlk kez bir dünya markası ile iş birliği yaptım, onunla meşguldüm. Birkaç hafta önce Çin'den geldim, çok güzel bir pop-up ve lansman yaptık. Fila X Safa Sahin adı altında "saww" isimli koleksiyonu tanıttık.

Başarılarını nasıl kutlamayı seversin?

Kutlama deyince aklıma seninle aynı düşünen, başarılarına senin gibi sevinen insanlarla bir araya gelmek ve bu duyguyu onlarla paylaşmak geliyor.

Ege Cihat Seyhun

Prada, Louis Vuitton, Ferragamo, Balmain... Erkek koleksiyonlarının favori modellerinden Ege Cihat Seyhun'un yükselişinin sırlarından belki de en önemlisi mütevazı tavrı.

Kendini seni hiç tanımayan birine nasıl anlatırsın?

21 yaşındayım ve bunu hissediyorum. Enerji dolu ve spontane bir kişiliğim var. Yerinde ciddiyetini koruyabilen, insanlarla konuşmayı ve sosyalleşmeyi seven biriyim.

Dünya çapında bir model olmak hayallerinde ne zaman belirmeye başladı?

Modelliğe başladığım, ajansımla kontrat imzaladığım ilk günden itibaren dünya devi markaların podyumlarında sahne alacağımı hissediyordum.

Kendinle en gurur duyduğun konu ne?

İnsanlar ne kadar yapamazsın dese de, dış görünüşümle beni yargılasa da, kendime sürekli inandığım ve hiç tereddüt etmeden yoluma devam edip büyük işler başardığım için gurur duyuyorum.

Bugün bu noktada olmanı en çok nelere bağlıyorsun?

Bugün bu noktada olmamın en büyük sebebi bana yardımcı olup destek çıkan ajansım, arkadaşlarım ve tabii ki biricik ailem!

Moda sektörünün en sevdiğin ve en hoşlanmadığın yönleri neler?

Moda sektörünün en sevdiğim yanı, inanılmaz insanlarla tanışmak. Yaratıcı zekalar, açık ve ileri görüşlü insanlar. En sevmediğim yanı ise moda sektöründe bulunan eski kafa standartlar. Body shaming ve ülkemizde "bunlar amatör" düşüncesiyle Türk modellerin tercih edilmemesini örnek verebilirim.

İlk kez podyuma çıktığın ana ışınlansak; en belirgin hislerin neler oluyor?

En heyecanlı anım ilk defilemdi. Prada gibi büyük bir marka ile çalışmak kolay değil. Çok mükemmelliyetçi ve profesyoneller. En unutamadığım an ise İsviçre'deki Moncler podyumu. Irina Shayk, Barbara Palvin, Emrata gibi büyük isimlerle birlikte çalışmak, aynı sahneyi paylaşmak gurur verici ve unutulmazdı.

Sana ilham olan isimler arasında kimler var?

Bana ilham olan isimler bütün dünyanın unutamadığı, tarihe geçmiş sporcular diyebilirim. Belki de yaptığımız iş aynı değil. Fakat mentalite olarak hiç yılmadan, vazgeçmeden, insanlar ne derse desin büyük işler başarmış herkes benim ilhamımdır. Herkes şanslı doğmaz, bazen tırnaklarımızla kazımamız gerekir.

Başarılarını genellikle nasıl kutlamayı seversin?

Her günün yarını benim için en büyük heyecan. Hayat devam ediyor ve ne olacağını asla tahmin edemeyiz. Bizi bekleyen sürprizlerle dolu bir yaşam beni hayata bağlıyor ve heyecanlandırıyor. Nerede olduğumuz veya ne yaptığımız fark etmeksizin herkesin gülümsediği ve mutlu olduğu her yer bir kutlamadır!