Nouchali ile su çiçeğinin mucizesini yakalamayı başaran Cartier, mücevher tasarımını tıpkı bir heykel gibi yapılandırıyor. Kolyenin ortasında yer alan merkezi taşın, yani 10.61 karat rubelitin etrafı pırlantadan taçyaprakları ve hacim izlenimini artıran akiklerle çevreleniyor. Her taş, hafif ve zarif bir damla yaratacak şekilde birleştiriliyor. Deniz ekosisteminden ilham alan Recif, mercan kayalıklarının güzelliğini kutluyor. Flora ve fauna arasında yaşayan bu organizma, marka tarafından bunu yansıtacak şekilde tasarlanıyor.
Cartier'in hayvan koleksiyonundaki en mitolojik hayvanlardan biri olan yılan, Water Aspis ile şehvetli cazibesini ortaya koyuyor. Güçlü ve hipnotize edici yılanın güzelliği ve inanılmaz esnekliği, Cartier tarafından bu yeni yorum ile daha da vurgulanıyor. Son derece küçük olanın gözlemlenmesi sayesinde hayat bulan Apatura, üç Avustralya opali pırlanta çubuklar ve mavi safir boncukların yarattığı geometrik motiflerle çevreleniyor. Dört bir yandan böceklerin en büyüleyicisi olan kelebeğin, yanıp sönen renkleri sergileniyor.
Rituel Mezoamerikan mücevherlerin güzelliğine şapka çıkarırken, narin ve zarif desenler, görünmez bir dizilim yöntemi sayesinde aralarında hiçbir bağ yokmuşçasına asılı duran pırlanta koniler ve fasetli yakutlar arasında salınıyor.
Güzelliği her yerde kucaklayan Cartier, yeni koleksiyonu ile yeni yolculuklara çıkaracak zarif ve nüansli renk paletlerini keşfediyor ve doğayı selamlıyor.