"Napolyon (Napoleon)" filmi, tüm zamanların en büyük askeri liderlerinden biri olan Napolyon Bonaparte'ın inişli çıkışlı hayatını ayrıntılarıyla anlatıyor. Film, Fransız Devrimi sırasında o dönemki Fransa Kraliçesi Marie Antoinette'in idamı ile başlayıp, Napolyon'un ölümüne dek geçen süreci konu alıyor. Biz de "Napolyon" filmini oyunculuklarından yönetmenliğine, konuyu ve karakteri ele alışından temposuna dek tüm detaylarıyla inceledik. Film, tarihi olay ve kişilere dayandığı için yazıda 'spoiler' verdiğimizi söyleyemeyiz, ancak seyir zevki açısından yazıyı, filmi izledikten sonra okumanızı önerebiliriz.
Napolyon; Winston Churchill'den Friedrich Nietzsche'ye kadar kendisinden sonraki nesilleri etkilemiş bir imparator. Akademisyenler, politikacılar ve kendi tebaası tarafından hem eleştirilen hem de hayranlık duyulan bir karaktere sahip olan Napolyon gerek iktidara yükselişi gerekse sert ve stratejik askeri harekatları ile aynı zamanda oldukça kötü bir şöhrete sahip. Savaşta acımasız ve ülkesinde ise bir tiran olarak anılan Fransız İmparator, sıfırdan gelip bir kurtarıcıya dönüşmesi sebebi ile tarihte liderlik yeteneğinin, her toplumsal sınıftan gelebileceğini gösteren ilk kişilerden. Savaş alanındaki başarısıyla efsaneye dönüşen Napolyon'un, taktiksel dehası ve gaddarlık konusundaki şöhreti öylesine büyük ki dünya, onu yenmek için Avrupa'da yedi farklı güç koalisyonuna ihtiyaç duydu. Ancak sevgilisi, karısı ve imparatoriçesi olan Josephine'e olan saplantısı, en az savaşları kadar hayatında etkili oldu.
"Napolyon" filminin yönetmen koltuğunda BAFTA ve Golden Globe ödüllü yönetmen Ridley Scott'ı görüyoruz. "Alien"(1979), "Blade Runner"(1982), "Gladiator"(2000), "The Martian"(2015), "The Last Duel"(2021) ve "House of Gucci"(2022) gibi filmlerden tanıdığımız Ridley Scott, savaş filmleri ve dönem yapımlarındaki başarısını da kanıtlamış bir yönetmen. Bu nedenle Napolyon gibi bir karakterin askeri dehasını etkileyici bir şekilde yansıtmasını ve dahil olduğu pek çok savaştan epik sahneler görmeyi bekleyebiliriz. Bunları gördüğümüzü de söyleyebiliriz. Bununla birlikte filmin konu aldığı dönemi ve aktarması gereken pek çok savaşın soğukluğu ve vahşeti, oldukça komik diyebileceğimiz sahnelerle yumuşatılmış. Ve bu dinamik değişikliği de zorlama durmuyor, havada kalmıyor; denge ve uyum içinde bir araya getiriliyor.
"Napolyon" filminin 2 saat 38 dakikalık bir yapım olduğunu göz önünde bulundurursak, hiç de kısa bir seyirle karşı karşıya olmadığımızı görebiliriz. Ancak buna karşılığı 1793 yılından 1821'e dek 28 yıllık bir süreci izliyoruz ve bu döneme neredeyse koca bir ömür ve pek çok savaş, Fransa'nın dönüşüm halindeki siyasi ve toplumsal yapısındaki büyük değişiklikler dahil oluyor. Bu da iki buçuk saatin bile zaman zaman yetersiz kaldığını hissetmemize neden oluyor.
Film, yalnızca Fransa'yı ve Napolyon'un dahil olduğu savaşları değil, onun Josephine ile büyük aşkını da işliyor. Ancak anlatılması gereken o kadar çok hikaye ve değinilmesi gereken o kadar çok konu var ki filmin temposu; Napolyon'un bir savaşı - Napolyon ve Josephine'in ilişkisi - Napolyon'un bir savaşı - Napolyon ve Josephine ilişkisi şeklinde ilerliyor. Bu da yer yer filmin uzadığını ve temposunu kaybettiğini hissetmemize neden oluyor.
Devasa kanlı savaş sahneleri ve politik diyaloglar ile iç içe geçen bir aşk-evlilik ilişkisi görmek aslında Yönetmen Ridley Scott'un ve Senarist David Scarpa'nın, seyircinin, Napolyon ile Josephine'in ilişkisini nasıl bir sertlikte yorumlamasını istediklerini belli ediyor. Buna rağmen ikiliyi bir arada gördüğümüz sahnelerde kimyaları ve sohbetleri de oldukça organik ve hiç de zorlama hissettirmeyen bir şekilde aktarılıyor. İkisine de insani olarak yaklaşabiliyoruz, motivasyonlarını anlayabiliyoruz, kendi aralarındaki şakalara gülebiliyoruz, Napolyon'un Josephine'e olan takıntısını ve Josephine'in ona karşı olan ilgisiz ama mecburiyetten kurduğu yakınlığa karşın derinlerde şefkat barındıran tavrını da hissedebiliyoruz.
"Napolyon" filminde, yapıma ismini veren Napoleon Bonaparte'ı Joaquin Phoenix canlandırıyor. Josephine Bonaparte rolünde ise Vanessa Kirby'i görüyoruz. İki oyuncu da rollerinin hakkını veriyor. Yan rollerde de Ben Miles, Tahar Rahim, Rupert Everett gibi isim yapmış oyuncular görmemize rağmen, iki başrolün önüne geçecek bir performans izlemiyoruz ve bunun için de uğraşıldığı belli oluyor.
Napolyon'un hikayesinden etkilendiğini ve uzun yıllardır beyazperdeye taşımak istediğini söyleyen Ridley Scott'ın, bu proje için daha önce de bir tarihi drama ve savaş filmi olan "Gladiator (Gladyatör)"de birlikte çalıştığı Joaquin Phoenix'i seçmiş olması şaşırtıcı değil. Fransa İmparatoru olan Napolyon'u canlandıran Joaquin Phoenix, "Gladiator"de de Roma İmparatoru Commodus'u canlandırıyordu. Ayrıca Phoenix'in Napolyon'un yer yer esprili, zeki ve çocuksu tavrını, kırılgan egosunu ve özgüvensizliklerini de oldukça başarılı bir şekilde yansıttığını söylemeliyiz. Belki de bunun için Commodus'tan ilham almış olabilir. Napolyon hem karakter yazımı olarak hem de sahneleme olarak hiçbir zaman fazla yüceltilmiyor. Örneğin; onu savaşırken ilk gördüğümüz sahnede atı vurulduğu için düşüyor, birebirde düelloya girdiğinde bir başkası tarafından kurtarılana kadar zar zor mücadele ediyor. Yani hiçbir zaman güçlü bir savaşçı olarak aktarılmıyor, daha çok askeri zekası ön plana çıkarılıyor.
Joaquin Phoenix kadar başarılı bir oyuncunun karşısında oynarken, hele de bu oyuncu filme ismini verecek kadar başroldeki bir karakteri canlandırırken gölgede kalabilirsiniz, kimse de sizi bunun için suçlayamaz. Ancak Josephine Bonaparte rolünde Vanessa Kirby'nin kesinlikle parladığını söylemeliyiz. Kirby'nin oyunculuğu, karaktere öyle bir karizma katıyor ki "Napolyon gibi imparatorluğa kadar yükselen bir lider, nasıl oluyor da bir kadına bu kadar saplantılı derecede aşık oluyor" sorgulamasına düşmemize engel oluyor. Fransız Devrimi'nde kocasının idam edilmesi sonucu tüm mal varlığını kaybetmek üzere olan ve yetiştirmesi gereken çocuklar, koruması gereken alışık olduğu bir konumu olan Josephine'in, Napolyon'un potansiyelini görerek aşkla değil de soğuk bir gerçekçilikle ona yaklaştığını anlayabiliyoruz. Nitekim ona olan sevgisini ve şefkatini de görebiliyoruz. Hayatlarının sonuna dek birbirlerine mektup yazmaya devam ediyorlar. Tsar Alexander, Josephine'e yaklaşmaya çalıştığında Josephine daha çok zenginlik ve güç için Alexander'ı kabul etmesi gerekirken onu reddediyor ve bize söylenmemiş olmasına rağmen, biz seyirci olarak bunun, Napolyon'u küçük düşürmemek için verdiği bir karar olduğunu anlayabiliyoruz.
Peki, sonuç olarak 'Napolyon Kompleksi'ne ismini veren bu tarihi karakterin hayatının önemli bir kısmına tanıklık ettiğimiz "Napolyon"un, iyi bir film olduğunu söyleyebilir miyiz? Kesinlikle ortalamanın üstünde bir yapım olduğunu söyleyebiliriz. Tüm etkileyiciliğiyle geniş kadrajları dolduran dekor ve kostümlerin başarısı için sanat ve kostüm tasarımını ayrıca takdir etmemiz gerek. Epik savaş sahneleri konusunda hiçbir stratejik planlamadan kaçınılmadığını ve genel anlamda başarılı bir yönetmenlik izlediğimizi söyleyebiliriz. Yer yer temposal aksamalar olsa da hem oyunculuklar hem de karakterlerle kurduğumuz bağ açısından izlemeye değer bir film. En önemlisi de ana karakterinin tarihi öneminin, elde ettiği başarıların ve askeri becerilerinin etkisi altında kalarak ne senaryonun ne de yönetmenliğin, Napolyon'u yüceltmeye çalışan tercihlerde bulunmamış olması. Aynı şekilde aşağılamaya da çalışmıyor. Tam tersine zalimken tüm zalimliğiyle, soğukken tüm soğukluğuyla, komikken tüm espiritüelliğiyle, aşıkken tüm arzularıyla, içtenken tüm sevecenliğiyle, özgüvensizken de çocuksuyken de hırslıyken de başarılıyken de başarısızken de her anıyla, tüm organikliğiyle gerçek bir insan izlediğimizi hissediyoruz. Bu da muhtemelen filmin en büyük başarısı.