Moda Dünyasında Oyuncu Değişiklikleri
6 dakika okunma süresi
vip.com.tr
Seul Olimpiyatları ve Dünya Kupası’na Japonya ile birlikte ev sahipliği yaptığı sırada dünya gündemine gelen Seul, günümüzün en önemli başkentlerinden biri... Kore, jeopolitik konumu nedeniyle asırlardır sürekli çatışma alanı olmuş. Kore Savaşı da bu çatışmalardan biri... Dost Kore’de Türk olduğunuzu söylediğiniz anda her yerde çok sıcak karşılanıyorsunuz. Bu sıcak karşılama Kore Hava Yolları’nın check-in kontuarından itibaren başlıyor. Kabin içi en iyi eğlence sunan havayolları arasında ilk 10 arasında gösterilen Koreanair, bu uzun yol boyunca en iyi şekilde sizi ağırlıyor. Dost canlısı olmanın yanı sıra dünyanın gerçekten de en çalışkan halklarından olan Koreliler, 1950’lerde yaşadıkları savaşın izini hızla silerek bugün dünyanın 11. büyük ekonomisine sahip olmayı başarmışlar. 16. ve 17. yüzyıllarda Japonlar tarafından darmadağın edilen Seul, Kore savaşında neredeyse tamamen yıkılmış. 1950’li yıllarda yeniden inşa edilen başkent bir yandan modern bir görünüme bürünürken tarihlerine çok değer veren Koreliler, Seul’u halen çeviren şehir surları, tapınaklar, pagodalar, saray ve bahçeleriyle milli çizgilerini de korumayı başarmışlar. Seul, İstanbul gibi oldukça kalabalık bir şehir. Araç trafiği de oldukça yoğun ancak şehri ikiye bölen Han-ang Nehri üzerindeki 29-30 kadar köprü ve geniş bir metro ağını da içeren çok iyi işleyen toplu taşıma sistemi trafiği biraz olsun hafifletiyor. Asya’nın modern yüzü Seul, gökdelenleriyle ünlü... 483 metrelik Seul Kulesi, dünyanın üçüncü en büyük kulesi. Seul’u oldukça yüksekten gözlemleyip fotoğraflarını çekebileceğiniz bu kulede çevresi tamamen camla kaplı bir de restauran var. Kore’nin en yüksek binası olan DLI 63’ün en üst katındaki çağdaş sanat galerisinin de etrafı gene tamamen camla kaplı ve güzel bir Seul manzarası sunuyor. LG İkiz Kuleleri, Namsan Dağı’nda yer alan Seul Burcu ve Star (Yıldız) Burcu’nu da unutmamak gerek!
Han-ang Nehri, şehri ikiye bölmesinin yanı sıra New York’taki gibi birçok adanın oluşmasına sebep olmuş. Seul’un Manhattan’ı diyebileceğimiz Youido Adası’nda kentin modern cam, beton ve çelik mimarisiyle en uzun gökdelenlerinden bazıları, Ulusal Meclis Binası, çok sayıda iş merkezi ve yönetim binası bulunuyor. Seul’de turistik ve uygun fiyatlı oteller şehrin kuzeyindeki şehir merkezinde bulunuyor. Tarihte soylu sınıfı ve en zenginler de kuzeyde yaşadığından Seul’de görülmesi gerekli tarihi yerler; Gyongbokkung Sarayı ve diğer kraliyet sarayları, geleneksel Kore mimarisini yansıtan pirinç tokmaklı, oymalı ahşap kapılarıyla ünlü tarihi evler ve malikaneler, geleneksel çay dükkanları ve çağdaş sanatçıların eserlerini görebileceğiniz çeşitli sanat galerileri de bu bölgede yoğunlaşıyor.
Kore’de pazarlık edilir
Alışveriş ve gece hayatının kalbinin attığı It’aewon-dong, kentin güneyinde yer alıyor. It’aewon’da fiyatlar çok uygun ama yine de hiç çekinmeden pazarlık edin çünkü Kore’de pazarlık etmek bir gelenek. Çekinmenize gerek yok, hele Türk olduğunuzu öğrendiklerinde dost Koreliler yarı fiyatına kadar iniyorlar. Seul’de alışveriş imkanları çok zengin. Namdaemun, Dongdaemun ve antikalar, sanat eserleri veya hediyelik eşyalar alabileceğiniz Insadong Bit Pazarı, kentin başlıca üç pazarı... Yerel pazarlar, sokak satıcılarının yanı sıra büyük alışveriş merkezleri ve yer altı alışveriş mekanları da var. Yongsan I-Park Alışveriş Merkezi, COEX Alışveriş Merkezi ve Yongsan Elektronik Ürünler Çarşısı ise kentin en iyi alışveriş merkezleri. Seul’de birçok aktiviteye imkan tanıyan dereler, parklar, eğlence parkları ve dağlarıyla kentin doğal hayatı ve su alanları hayatın önemli bir parçasını oluşturuyor. Su deyince, doğu kültürünün ve geleneklerinin bir parçası olan çamur, süt, okyanus suyu ya da yeşil çay banyosu yapabileceğiniz kaplıca ve saunalar da Seul’de bol bol bulunuyor.
Mutfakta ritmik hareketler
Seul, canlı bir sahne sanatları kültürüne sahip. Nanta Tiyatrosu, kentin tiyatro dünyasının en güzel örneklerinden... 300 kişilik küçük Nanta Tiyatrosu’nda yıllardır gösterimde olan 90 dakikalık gösteri, koca bir düğün yemeğini bir saat içinde hazırlamak zorunda kalan dört aşçının çabalarını anlatıyor. Stomp’un Uzak Doğu mutfak atmosferinde geçen bir versiyonu olan gösteri dünya tiyatrolarında da gösterilmiş. Neredeyse hiç sözcük kullanılmadan tamamen yiyecekleri doğrarken, çöp kutularını, tencereleri, tavaları perküsyon olarak kullanan, danseden, tabaklarla jonglörlük yapan, kung fu filmleriyle dalga geçen aşçıların esprileriyle çok eğlenceli bir gösteri.