Yapay zeka, büyük veri, robotlar gibi inovatif ve bilimsel unsurları kullanarak yapılan dijital sanat çalışmalarının küratörlüğünü üstleniyorsunuz. Teknoloji, sanat ve bilim arasındaki ilişki üzerine ne düşünüyorsunuz?
“Post-dijital” dönem ve bu dönemin içerisindeki dijital anın her geçen gün yeniden şekillenmesi, enformasyon akışının teknoloji ile birlikte hızla ilerlemesi dinamik ve düşünsel paradigmaları fikirlere dönüştürerek sanatla birleştiriyor. Farklı fikirlerin yaratımı bugün mekanların sanal ortamlara, tasarımların etkileşimlere, sanatın ise hissedebileceğimiz bir deneyime dönüşmesini sağlıyor. Sanatla birlikte “immersive” bir deneyim alanına dönüşen zaman ve mekanlar insanların algılarında etkiler bırakarak yaşadıkları deneyimleri sorgulamalarına neden oluyor. Tüm bu algı ve deneyim ile ilgili tecrübelerimiz bilişsel bilimler (cognitive science) kısmında buluşuyor ve ben de felsefe temelinde bilişsel bilimler (cognitive science) tarafından ilerleyerek dijital sanatlardaki algı ve deneyimi ele alıyorum. Teknoloji, sanat ve bilimin de bu çerçeve de birbirini besleyip geliştirdiğini düşünüyorum.
Dijital sanat çalışmalarının teknoloji ile olan ilişkisi sonucunda sanatçı, tasarımcı ve mühendis arasındaki ayrım bulanıklaşıyor. Sizce sanatçının çağdaş sanat dünyasındaki pozisyonu nedir?
Günümüzde sanatçı, stüdyosundan çıkarak kendini bir bilim insanı gibi gören ve teknolojiyi keşfetmeye yönelik araştırmalar yapan, tek başına çalışmaktan ziyade farklı disiplinlerden gelen kişilerle çalışan, deneyim sürecine dahil olan, felsefi ve sosyal sorunları yeni bir dil üzerinden ele alıp laboratuvar ortamında çözüm arayan; yapay zeka, canlı sistemler, kinetik, robotik, makine öğrenmesi gibi alanlarda yeni perspektifler üreten ve hem bugünü hem de geleceği kurgulayan kişi. Bu yapı içerisinde sanatçı, çağdaş sanat dünyasından bir tık ayrılıyor.
Dijital sanatlar olağan formlara, malzemelere ve estetik algısına nasıl bir alternatif sunuyor? Dijital sanatın estetik dilinin farkı nedir?
Dijital sanatlar alanında üretim yapan sanatçıların genel olarak gündeminde jenerik sanat, yapay zeka, beyin bilgisayar arayüz tasarımı, makina öğrenmesi gibi gelişmelerin ağırlıklı olduğunu görüyoruz. Bu gelişmelere bağlı olarak elimizdeki verilerin nasıl sanatsal bir estetik dil ile eser olarak karşımıza çıktığı da yine konuşulan başlıklardan. Van Gogh’un dışa vurumculuk akımında yaptığını bizler bugün kod temelinde yaparak pixel’ler üzerinden gösteriyoruz. Dolasıyla teknoloji-sanatı ele alacağımız noktada fırçamız ve tuvalimiz olarak teknolojik araçlar çerçevesindeki bir ilişkiyi paylaşmalıyız. Estetik dili ise bazen yapay zekanın yardımı ile, çoğu zaman performanslarda görsel ve işitsel olarak deneyimliyoruz.
RÖPORTAJIN TAMAMI BU HAFTA ALEM’DE.