İSTANBUL MODERN MÜZESİ YÖNETİM KURULU BAŞKANI OYA ECZACIBAŞI

“Bana en çok, yurt dışına Türkiyeli sanatçıların sergisini taşımak heyecan veriyor.”

2 Aralık 2015 Çarşamba 10:52 | Son Güncellenme:
21 dakika okunma süresi

Çağdaş ve modern sanatın başlıca çekim alanı olan İstanbul Modern Müzesi’nin Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, “İstanbul Modern’in Türkiye müzecilik kültürüne yaptığı en büyük katkı, yaşayan sanatçıların yapıtlarına bir müze çatısı altında yer vermeye başlamış olmasıdır.” diyor. Müze 10 yılını geride bırakırken, Oya Eczacıbaşı ile İstanbul Modern’in içinde sanat dolu bir gezinti yaptık ve 2016’da sanatseverleri hangi sürprizlerin beklediğini sorduk. 

Oya Hanım Türkiye’yi ilk modern sanat müzesiyle tanıştırdınız ve orada bir çekim alanı yarattınız. 10 yılı geride bırakırken neler hissediyorsunuz? 
İstanbul Modern, çağdaş müzecilik anlayışına uygun olarak, kültür ve sanatın gündelik yaşamla buluştuğu çok yönlü bir sosyal platform oluşturmak amacıyla kuruldu. Bu çerçevede dünyanın seçkin çağdaş sanat üretimlerini Türk izleyicilerine olduğu kadar, bizim sanatçılarımızın eserlerini de dünyada tanıtmaya yönelik çalışmalar yürüttü. Böylece, 11 yıl boyunca ulusal ve uluslararası sergiler, retrospektifler gerçekleştirilirken aynı zamanda, tasarım, müzik, tiyatro, dans, sinema, edebiyat gibi çeşitli sanat dallarında da sanat, geniş izleyici kitlesiyle buluşturuldu; İstanbul Modern bir sanat eğitim ve iletişim kurumu olarak kültür dünyamızda yer aldı.

Bu müzeyi kurma fikri ne zaman şekillenmişti, neyi amaçlamıştınız? Hedefinize ulaştınız mı? Karaköy’deki kuru yük deposunu, sanatın nefes aldığı bir müzeye dönüştürürken, neler yaşadınız, geriye dönüp baktığınızda ilginç anılarınız var mı?
İstanbul Modern fikri, 1987 yılında İKSV’nin gerçekleştirdiği 1.Uluslararası İstanbul Bienali ile birlikte ortaya çıktı, müzenin kurulması ise 2004 yılını buldu. 2000’li yıllarda İstanbul’un artan ve çeşitlenen kültür sanat etkinliklerinde merak ve ilginin artmasında öncülüğü İstanbul Modern’in üstlendiğini düşünüyorum. Uyguladığı yönetim modeli, koleksiyon politikası, modern ve çağdaş sanata gösterdiği yakın ilgi, büyük izleyici kitleyle buluşan disiplinlerarası projelere yer vermesi, özel sektör ve kamuda bir müze bilinci uyandırması açısından İstanbul Modern’in diğer müzelerden ayrılan özel bir yeri var. Sayın Cumhurbaşkanımızın 2004 yılında gösterdiği ilgi, verdiği destek ve onayı ile bu işe başlayabildik.

Müzelerin durgun yapısına karşılık siz, İstanbul Modern’de farklı bir sanat platformu oluşturdunuz; müzenizin özelliklerini nasıl tanımlarsınız? Burayı tasarlarken örnek aldığınız yerler var mıydı?
Centre Georges Pompidou çok etkilendiğim bir müze. Diğerleri de MoMa ve Tate Modern. İstanbul Modern’de bu müzelerden yola çıkarak bir sentez yaratmaya, kendi doğrumuzu bulmaya çalıştık. İstanbul Modern, tıpkı İstanbul’un kendisi gibi köklü, enerjik, izleyicisi ile yakın bağlar geliştiren ve güncel bir ivmeyle geleceğe bakan bir müze.

İstanbul Modern’in ajandasında yakın gelecekte neler var? Yeni yılda sanatseverleri ne gibi sürprizler bekliyor?
Önce 22 Aralık’ta Habitat kavramı etrafında üretimde bulunan Türkiye güncel fotoğrafının önde gelen sanatçılarını bir araya getiren Habitat sergisi açılacak. Kısaca “bir organizmanın yaşadığı ve geliştiği yer” anlamına gelen habitat, kavramı etrafında şekillenen sergi; metropol yaşamı, kent ve doğa ilişkisi, göç, yolculuk, barınma, adaptasyon ve ütopya gibi konuları ele alıyor. İstanbul Modern, 2016 yılını doğayı yücelten ve geleceğe dair umutla dolu bir güncel sanat sergisiyle karşılayacak. 13 Ocak’ta açılacak YOK OLMADAN- Doğa ve Sürdürülebilirlik Üzerine Bir Sergi’nin merkezini ise yeniden keşfedilmesi mümkün ve sürdürülebilir bir doğa anlayışı oluşturuyor. İstanbul Modern’in süreli sergiler salonundaki sergi, “doğa” temasını ele alan farklı kuşak ve coğrafyalardan tanınmış sanatçıların, doğaya bakışlarını ve sürdürülebilirlik kavramıyla ilişkilerini yansıtan çalışmalarda, içinde yaşadığımız dünyaya ve ekolojik meselelere dair ortak tavır ve yaklaşımlarını sunacak. 

Müzeye özellikle gençlerin ilgisi fazla, bunun nedenleri neler sizce? Müzede gençleri yakalayan neler var? 
Müzenin eğitim işlevine çok önem veriyoruz. Dünyanın ünlü müzelerinin bugünkü ziyaretçi sayılarına ulaşmalarında, sanat eğitiminin kitleye ulaşmasının ve giderek çeşitlenmesinin büyük rolü oldu. Bir anlamda müzeler, kendi izleyicilerini yarattılar. Biz de, sanatı farklı sosyal çevrelerden izleyicilerle buluşturmak için eğitim programları, rehberli turlar, sanatçı ve akademisyenlerin sunduğu seminerler, çocuk, genç ve yetişkinlere yönelik özel atölye çalışmaları, sanat eğitiminde fırsat eşitliği yaratan projeler, aile programları düzenliyoruz. İstanbul Modern’de açıldığı günden bu yana 600 bin çocuk, genç ve yetişkine eğitim verildi. 

Açıldığımızdan bu yana ziyaretçilerimizin çoğunluğunu öğrenciler oluşturuyor. Amacımız, sanatı toplumun farklı kesimlerine ulaştırmak. Misyonumuz, sanat eğitimi projeleriyle geleceğin izleyicisinin ve kültür-sanat aktörlerinin yetişmesi, sanat eğitimini aynı zamanda hem çocuk ve gençlere hem de yetişkinlere yönelik olarak mümkün olduğu kadar geniş bir çevreye yayabilmek. Hedef kitlemiz, bugüne kadar sanatsal etkinlikleri takip etmeyenler. 

İstanbul Modern, aynı zamanda çeşitli kurumlarla işbirliği yaparak farklı sosyal gruplardan ziyaretçilere özel eğitim programları tasarlayıp uyguluyor. Bu sosyal projelerimiz arasında okuma yazma bilmeyen ya da temel eğitim düzeyinde eğitim almış, anneler ve çocuklarına sanat eğitiminde fırsat eşitliği sunan ‘Anne-Çocuk Sanat Etkinlikleri’, özel öğrenme gereksinimli çocukları, lise öğrencileri ile bir araya getiren ‘Buluşma’, görme engelli çocuklara, gençlere, yetişkinlere yönelik atölye çalışmaları, drama atölyesi ve film gösterimlerini kapsayan ‘Dokunduğum Renk’ bulunuyor.

Türkiye’de daha önce pek ilgi duyulmayan bir alanda bir marka yarattınız. Müzeniz çağdaş sanatla özdeşleşti. Başarınızı neye borçlusunuz?
İstanbul Modern’in Türkiye müzecilik kültürüne yaptığı en büyük katkı, yaşayan sanatçıların yapıtlarına bir müze çatısı altında yer vermeye başlamış olmasıdır. Koleksiyon katı sergilerimiz, düzenlediğimiz konsept sergiler ve retrospektiflerimiz ile sanatçılarımızın görünürlüklerini, hem ulusal hem de uluslararası çevrelerde artırdık, dünyanın bilinen saygın müzeleri ile gerçekleştirdiğimiz işbirlikleri sayesinde Türkiye’de modern ve çağdaş sanatın bilinirliğinin artmasında öncü bir görev üstlendik. Farklı coğrafyalarda sergiler düzenleyerek Türkiye modern ve çağdaş sanatını bir müze çatısı altında dünyaya tanıtan ilk kurum olduk. 

Bugün geldiğimiz noktada, İstanbul Modern’in başarısında özel sektör, kamu yönetimi ve yerel yönetimin işbirliği çok önemli bir rol oynuyor. Dünyanın büyük müzelerinde bile benzerine pek rastlanmayan bu eşsiz işbirliğinin, toplumsal dayanışma kültürümüze değer kattığını düşünüyorum. Ülkemizde tüm sanat kurumları ve sanatı destekleyenler, en başta kültür-sanat izleyicisinin sayısını olabildiğince artırmayı, sanatı mümkün olduğunca en geniş tabana yaymayı amaçlıyor. Bu amaç doğrultusunda el ele vermek çok önemli. Kültür ve sanat alanında düzenlenen etkinlikler aracılığıyla kentimizin, ülkemizin uluslararası saygınlığı, bilinirliği artıyor. 

İstanbul Modern’in Gala Modern gecesi de bir gelenek haline geldi, bu etkinliğinizden bahsetmek ister misiniz?
Gala Modern, eğitim programlarını desteklemek ve müzeyi geleceğe taşımak ve daha çok kitleye erişebilmek için yapılıyor. Bir müzeyi desteklemek ülkemizde henüz çok yeni bir kavram. Hem Türkiye’den hem de dünyadan sanatçıların verdiği destekle geceden elde ettiğimiz geliri çocuk ve gençlerin eğitim programlarını zenginleştirmek ve çoğaltmak için kullanıyoruz. 

Müzeniz, uluslararası çağdaş sanatın izlendiği bir çekim alanı oldu; İstanbul Bienali’ne de ev sahipliği yapıyorsunuz. Yurt dışında Türk çağdaş sanatına bakış nasıl?
Uluslararası basında özellikle Türkiyeli sanatçıların yapıtlarının öne çıkan işler arasında gösterilmesi Türkiye güncel sanatının ne kadar geliştiğini gösteriyor. Bana en çok yurt dışına Türkiyeli sanatçıların sergisini taşımak heyecan veriyor. Böylece yurt dışında Türkiye gibi çok kültürlü bir ülkenin birikimini, evrensel değerlerini ortaya koyarken, ülkemiz sanatının geleceğiyle ilgili ipucu vermiş oluyoruz. Kurduğumuz kurumsal ortaklıklar aracılığıyla yurt dışındaki izleyicilere Türkiye sanatını, kültürel kimliğimizi ve müzecilik anlayışımızı tanıtmak ve bu yolla kültür sanat turizmine katkıda bulunmayı hedefliyoruz. Bu nedenle, yurt dışında çeşitli müzeler, sanat kuruluşları ve koleksiyonlarla işbirlikleri oluşturarak, değişik sergilerle görsel sanatlar alanındaki zenginliğimizi uluslararası sanat ortamıyla paylaşıyoruz. İstanbul Modern, 2009 yılında beri dünyanın belli başlı metropollerinde önemli müzelerin davetiyle koleksiyonundan seçkiler sergiliyor. Berlin Martin Gropius-Bau, Seul Sanat Müzesi, Hollanda’daki Boijmans Van Beuningen Müzesi, Bahreyn Ulusal Müzesi ve Çin’de Minsheng Ulusal Sanat Müzesi’nde kendi koleksiyonumuzdan seçkiler sergiledik. Son olarak İsveç’te İstanbul Modern fotoğraf koleksiyonundan güncel bir seçki sunuldu. 

Uluslararası sergiler düzenlerken kriteriniz ne oluyor? 
Kültür sahnemizi uluslararası işbirlikleri ile görünür kılmak için uğraştık. Günümüz sanat dünyasında taşıdıkları ağırlık ve çağdaş yönetim modelleri, bu kurumlara öncelik vermemizin en önemli nedeniydi. İstanbul Modern, bu yolla ortak sergiler üretiyor veya bu kurumların sanat koleksiyonlarından seçkiler ağırlıyor. Günümüzde uluslararası kültür sanat çevrelerince tanınan ve güvenilen bir proje ortağı konumunda İstanbul Modern’in ortaklık yaptığı kurumlar arasında Londra Design Museum, Dublin’deki Irish Museum of Modern Art, Atina’daki Benaki Müzesi, Viyana’daki Verbund Koleksiyonu, Selanik ve Moskova Fotoğraf bienalleri sayılabilir. The Museum of Modern Art iş birliğiyle yürüttüğü YAP İstanbul Modern: Yeni Mimarlık Programı’nın yanı sıra, Centre Georges Pompidou’nun iş birliğiyle yürüttüğü “Genç İstanbul Modern” adlı eğitim programımız var.

İstanbul Modern’de video sergilerine de yer veriyorsunuz bunu biraz açar mısınız?
Kurulduğu günden bu yana dijital sanata önem veren İstanbul Modern, video alanında günümüzün en önemli çalışmalarını izleyiciyle buluşturdu, koleksiyonuna kattı. Gerçekleştirdiği video programlarında video sanatını biçim ve anlam olarak zorlayan, yenileyen sanatçıların çalışmalarına yer verdi. Video sanatını merkez alan bu sunumların dışında yeni teknolojileri ve dijital sanatın dönüşümündeki ilginç çalışmaları büyük sergilerle de izleyiciye tanıtmaya çalıştı. Ülkemizde ilk kez bir müzede yeni medya alanı oluşturarak, disiplinlerarası çalışmaları, dijital teknolojilerle oluşturulmuş yapıtları ve video sanatındaki yeni eğilimleri sunduk. Koleksiyonumuzda da dijital sanatın ve video sanatının güncel örneklerine yer veriyoruz. Ocak ayında açılacak YOK OLMADAN sergisinde de IkonoTV Art Speaks Out (Sanat Sözünü Sakınmıyor) adlı çevre sorunlarına odaklanan uluslararası video programı sunacağız.

İKSV’nin girişimiyle, bu yıl 56. Venedik Bienali’nde Türkiye Pavyonu, Sarkis’in eseriyle, yankı uyandıran bir şekilde hayata geçirildi. Sarkis’in eseri hakkında ne düşünüyorsunuz? 
Bu yıl, Venedik Bienali 56.Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu, İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın girişimi ve 21 destekçinin katkılarıyla yer aldı. Bu mekanda gerçekleşen Sarkis’in Respiro başlıklı yerleştirmesi yoğun ilgi gördü, dünyanın önde gelen pek çok yayınında geniş yer buldu. İtalyanca’da nefes anlamına gelen Respiro ile zamanların başlangıcına, kendi deyişiyle ‘ilk gökkuşağına, ışığın ilk kırılma anına’ götürdüğünü belirten Sarkis, her kültüre, inanışa, ülkeye açık olduğunu vurguladığı, nefes alıp veren, içinde birçok farklı öğe barındıran, tarihin içinde yolculuk eden ve mekânlar arasında diyalog kuran bir sergi gerçekleştirdi.

Legion d’Honneur nişanıyla ödüllendirildiğinizde neler hissettiniz?  
Fransa Devlet Nişanı Legion d’Honneur’ü almaktan onur duydum. Ödül töreninin İstanbul Modern’de yapılmasının benim için çok derin bir anlamı vardı. Çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği Fransa’nın kültürüne yakınlığımın yanı sıra, yıllarca kültürümüzü tanıtacağımız bir müze özlemini duyduktan sonra, İstanbul Modern’deki çalışmalarımızla, Fransa ile karşılıklı ilişkilere bir katkıda bulunmuş olduğumuzu düşünmek bana büyük mutluluk verdi. Önümüzdeki yıllarda gerçekleştirmeyi planladığımız projelerle, bu katkıları daha ileri götürmeyi ümit ediyoruz.

İstanbul Modern’de genç mimarlara,  geçici bir yapı tasarlama fırsatı da sunuyorsunuz. YAP İstanbul Modern: Yeni Mimarlık Programı yeni yılda da devam edecek mi?
İstanbul Modern’in, The Museum of Modern Art (MoMA) ve MoMA PS1 işbirliğiyle, Garanti Bankası, Polimeks ve Vitra eş sponsorluğunda gerçekleştirdiği YAP İstanbul Modern: Yeni Mimarlık Programı devam ediyor. 2013 yılında müzenin bahçesinde SO? Mimarlık ve Fikriyat, ilk geçici yapı “Göğe Bakma Durağı”nı tasarlayıp uyguladı. Bu yıl da PATTU (Cem Kozar, Işıl Ünal) tarafından tasarlanan “KATI OLAN HER ŞEY” başlıklı ikinci geçici yapı gerçekleştirildi. YAP İstanbul Modern kapsamında özellikle gençlere yönelik çeşitli açık hava etkinlikleri gerçekleştiriliyor. Yaz boyunca müze bahçesinde müzik, sinema ve sahne sanatları gibi farklı disiplinlere yer veren pek çok etkinlik yoğun ilgi görüyor.

Sanat sizin için ne ifade ediyor? Birkaç cümleyle özetleyebilir misiniz?
Sanatı zengin hayal gücü ve varolanı aşmaya yönelik sınırsız bir üretim azminin en ideal noktası olarak görüyorum. Yaşadığımız dünyaya yeni bir gözle bakmamızı sağlayan, heyecan verici bir anlam katmanı olarak tanımlıyorum. 

Zamanın ötesinden gelen ve artık zamansız olan klasik sanat eserleriyle, çağdaş sanatı kıyaslamak isterseniz, ne söylemek istersiniz?
Çağdaş sanatın doğası hep bir şimdiki zaman heyecanını yansıtsa da, tabii ki zamansızlığa ilişkin bir arzu barındırıyor. Güncel olanın da yakın bir gelecekte zamansızlığa kavuşacağını unutmayalım. 

İş yaşantısı dışında ne tür meşguliyetleriniz var? Hobileriniz neler?
Hobim, binicilik. Haftasonları ata binmeyi ve spor yapmayı çok seviyorum.

Yeni projeniz var mı? 
Türkiye’de yaratıcı endüstrilerin gelişmesine öncülük eden İstanbul Modern, İstanbul’un köklü ama unutulmaya yüz tutan zanaat ve el sanatları geleneğini, güncel tasarım ve sanat yorumlarıyla buluşturan yepyeni bir proje gerçekleştirecek. Yeni kurulan İstanbul Modern Zanaat, Sanat ve Tasarım Platformu ilk projesinde sanat, tasarım ve zanaatı bir araya getiriyor. 

EN ÇOK OKUNANLAR

Sonbaharın Yeni Trendi: Yeşil

Sonbaharın Yeni Trendi: Yeşil

1 dakika okunma süresi
Kışa Özel Nail Art Trendi

Kışa Özel Nail Art Trendi

1 dakika okunma süresi
Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

1 dakika okunma süresi
Moda Dünyasında Oyuncu Değişiklikleri

Moda Dünyasında Oyuncu Değişiklikleri

6 dakika okunma süresi
Göz Altı Kapatıcıları Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey

Göz Altı Kapatıcıları Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey

14 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

METT Bodrum'da Şef Kyung Soo Moon'un Mutfak Sırları

METT Bodrum'da Şef Kyung Soo Moon'un Mutfak Sırları

Özge Özacar x Dior Beauty İş Birliği

Özge Özacar x Dior Beauty İş Birliği

Çağatay Odabaş ve Esra Çevik İle "Işık. Gölge. Sahneler." Üzerine

Çağatay Odabaş ve Esra Çevik İle "Işık. Gölge. Sahneler." Üzerine

Niş Lezzet Üssü: La Plage No: 14

Niş Lezzet Üssü: La Plage No: 14

Luigi Stinga ile İtalyan Mutfağı

Luigi Stinga ile İtalyan Mutfağı

“Frida Kahlo'nun Günlükleri” Sergisi Hakkında Merak Edilenler

“Frida Kahlo'nun Günlükleri” Sergisi Hakkında Merak Edilenler

Zehra Işık x Mert Aslan ile Yeni Koleksiyon Üzerine

Zehra Işık x Mert Aslan ile Yeni Koleksiyon Üzerine

Lisa Resling-Halpern ve Kathryn Oskay ile Türk Tasarım Sergisi Üzerine

Lisa Resling-Halpern ve Kathryn Oskay ile Türk Tasarım Sergisi Üzerine

Şeflerin En'leri: Favori Lezzet Durakları

Şeflerin En'leri: Favori Lezzet Durakları

Refik Anadol ve Rafet Fatih Özgür ile “Inner Portrait” Projesi Üzerine

Refik Anadol ve Rafet Fatih Özgür ile “Inner Portrait” Projesi Üzerine

Nicole Kidman'ın Oyunculuk Kariyeri Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Nicole Kidman'ın Oyunculuk Kariyeri Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Buse Terim'in Bilinmeyenleri

Buse Terim'in Bilinmeyenleri