Garda Gölü'nün kuzeyinde yer alan Riva del Garda, gölün mavisine dökülen heybetli sarp kayalıkların yakınında yer alan hem Alp esintilerini hem de Akdeniz kokularını kucaklayan bir kasaba. Rüzgarlı iklimi nedeniyle sörf ve yelken meraklılarının buluşma noktası olan Riva del Garda; stand up paddling (kürek sörfü), dağ bisikleti, trekking ve tekne gezileri için de ideal bir rota.
Orta Çağ'dan kalma bir kalenin içinde bulunan Alto Garda Müzesi, bölgenin zengin tarihine ışık tutuyor. Yerel arkeolojik kalıntılar, freskler, 1579 ve 1667 yıllarına ait antik haritalar ile Roma dönemine ait belgeler burada sergileniyor. Ayrıca, Yukarı Garda'nın tarih öncesi döneminden Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'na kadar olan önemli olaylar da müzenin koleksiyonları arasında.
1899 yılında, dönemin ünlü isimleri Gabriele D'Annunzio ve Kral Vittorio Emanuele III gibi seçkin misafirler için inşa edilen Lido Palace, 2011 yılında mimar Alberto Cecchetto tarafından yeniden tasarlandı. Otel, cam ve çelik unsurlarla modern bir dokunuş kazanırken, doğal ışıktan maksimum düzeyde yararlanarak manzarayı çevresindeki doğal güzelliklere açıyor. Otelin Tremani Bistrot restoranı, zengin bir şarap kavına sahip ve yerel üretim şaraplar dahil olmak üzere seçkin tatlar sunuyor. CXI Spa'da yoga ve meditasyon dersleri verilirken, bisiklet turları, yelkenli ya da motorlu tekne gezileri ve lüks spor otomobil kiralama gibi hizmetler de bulunuyor.
1914 yılında Çek botanikçi Arturo Hruska tarafından kurulan bu büyüleyici bahçe, zamanla Avusturyalı sanatçı André Heller ve Jovanka ve Hans Porsche'nin katkılarıyla genişletilmiş. Üç binden fazla bitki türüne ev sahipliği yapan bahçede Keith Haring, Roy Lichtenstein, Auguste Rodin ve Fernand Leger gibi sanatçıların eserleri de sergileniyor. Burası, Garda Gölü'nün doğal güzellikleri arasında adeta bir sanat galerisi gibi.
Gardone Riviera kasabasında konumlanan Grand Hotel Fasano, bu yıl 135'inci yılını kutluyor. 19'uncu yüzyılın sonunda Alman ve Avusturyalı soyluların kış tatili destinasyonu olarak inşa edilen otel, şimdilerde yenilenen Aqva Spa'sı ve dört çeşit sauna ile konuklarını ağırlıyor. Michelin yıldızlı Şef Maurizio Bufi yönetimindeki Il Fagiano restoran, üç farklı tadım menüsü ile yaratıcı ve dengeli lezzetler sunuyor. Yemeğin ardından, barmen Rama Redzepi'nin özel içeceklerini tatmak için Gin Lounge'a uğramanızı öneririz.
Garda Gölü'nün güneyinde konumlanan Sirmione, kelimenin tam anlamıyla su üzerinde yüzen bir kasaba. Huzurlu, sakin bir Akdeniz ruhunu barındıran bu şirin kasaba, Garda Gölü'nün en güzel yerlerinden biri. Bisikletle keşfedebileceğiniz bu yarımada, kaplıcalarıyla da ünlü. İlgi çekici pek çok uğrak noktasına sahip Sirmione'de etrafı tamamen sularla çevrili olan Scaliger Kalesi'ni, fresklerle bezeli San Pietro Kilisesi'ni ziyaret edebilir, Marghe restoranda güzel bir yemek yiyebilir, envai çeşit dondurmanın satıldığı dondurmacılardan birine uğrayabilirsiniz.
Sirmione'nin merkezinde, göl kenarında konumlanmış bu otel, 1930'larda inşa edilmiş bir evin modernize edilmesiyle bugünkü halini almış. Minimalist tarzda dekore edilmiş ve sadece 18 odası bulunan otel, yetişkinler için bir inziva noktası olarak tasarlanmış. Göl kenarındaki özel iskelesi ve havuzunun yanı sıra, piknik yapmak isteyen misafirler için özel sepetler hazırlanıyor.
Garda Gölü'nün Brescia tarafındaki en popüler noktalarından biri olan San Martino della Battaglia Kulesi, İtalya'nın bağımsızlığı için verilen mücadelede ölenlerin anısına yapılan sembolik bir yapı. San Martino, 1859'da Sardunya Ordusu ile Avusturyalılar arasında yapılan, sayısız insanın hayatını kaybettiği üzücü bir savaşa sahne olmuş. Kule, 1880 yılında Kral Vittorio Emanuele II için savaşırken hayatını kaybedenlerin anısına inşa edilmiş. Spiral merdivenlerle çıkılan 64 metre yüksekliğindeki kule, tepesinden harika bir panoramik görünüm sunuyor. 1893 yılında Kral Umberto I, Kraliçe Margherita, Napoli Prensi ve Aosta Dükü'nün huzurunda açılan bu anıt kaleyi görmek için mutlaka vakit ayırmalısınız.
Goethe'nin her ziyaretinden ayrı bir keyif duyduğunu söylediği, "Sevdiklerimin yanımda olmalarını ve önümdeki manzaranın tadını çıkarabilmelerini isterdim!" diye yazarak anlattığı Punta San Vigilio, gerçekten de doğasıyla insanı etkilemeyi başarıyor. 16'ncı yüzyıldan kalma bir villa etrafındaki küçük bir limana giden sokakla çevrili alandan geçerek doğa harikası manzaranın tadını çıkarın.
Fotoğraflar: iStock - Shutterstock