Tüm dünya şeffaflığa her zaman olduğundan daha da çok kıymet vermeye başlamışken; insanların dış görünüşünün maskeli, ruhlarının maskesizi makbul olan pandemi günlerinde, insani değerlerde şeffaflığın aranması, peşinden koşulması ne kadar da kıymetli... Tarih boyunca şeffaflığın peşinden koşulan dünyevi bir değer de ışıltının vücut bulduğu, pırlanta olmuştur. Ne kadar şeffaf o kadar kıymetli... Ne kadar transparan o kadar değerli...
‘İçi dışı bir’ deyimi bir insanın ne kadar güvenilir olduğunu anlatmak için kullanıldığı gibi, pırlantanın da en güveniliri içi en çok görüneni olmuştur... Eski Mısır döneminden, eski Roma’ya; Ortaçağ’dan Rönesans’a mücevher, kadın erkek gözetmeksizin vücuda en yakın temas eden süsleme sanatı olarak değerlendirilir. Hiyerarşideki konumunuzu fısıldayabilmek, en çabasız şekilde gösterebilmek sihirli mücevher dünyasının ana dili olmuştur.
Zaman içinde birçok kültürde mücevherin, takan kişiyi koruyacağına inanılmıştır…O kadar ki bir sonraki yaşamda da sahip ve sahibelerini koruma altında tutabilmeleri için sahipleriyle beraber gömülen mücevherler, bugün bir çok müzenin arkeolojik mücevherler bölümünde hikayeleri anlatılır...
Günümüzde ise ‘mücevher’ deyince akla ilk ‘pırlanta'; ‘pırlanta’ deyince de lüks kavramı gelir... Metropolitan Müzesi New York’da ‘The Body Transformed ’ isimli serginin sahibi, yaşayan en önemli mücevher koleksiyonerlerinden Kazumi Arikawa, budhist geçmişinden de olsa gerek mücevher meselesini çok daha ulvi bir boyutta değerlendiriyor...
İçsel güzelliğin dışa vurumu demek; Arikawa için mücevher... Kyoto’da mücevher müzesi yapmayı hedefleyen Japon koleksiyoner ‘güzelliklerin’ yaşatılmasını ve yüzyıllarca ışık tutmasını kendisine misyon edinmiş. Asyalı Arikawa’nın koleksiyonunun çok büyük bir kısmı antika mücevherlerden, Ortaçağ Avrupası ve Rönesans mücevherlerinden oluşuyor. Asilzadelerin ve kraliyet ailelerinin seçilmiş parçaları, en sessiz şekilde yaşam gustolarının sembolleri olmuştur.. Dinleyecek olursak, sahipleri ile ilgili bize çok bilgi verirler. Sahipleriyle en yakın temasta bulunan objeler olduğunu hatırlayalım ... Hele hele başka çağlara ait mücevherlerin anlatacaklarına kulak vermek istenirse; Louvre Müzesi Paris’ten, Londra Victoria & Albert Müzesi’ne dinleyecek çok hikaye var.
Bugün şeffaflıktan devam edelim... Pırlanta dünyasında şeffaf sözcüğünün karşılığı Type II A’...En katıksız en pür en şeffaf en transparan demek. 2018 yılında Ontario Kanada’da Victor madeninden 271 karat ham elmastan elde edilmiş 102 karatlık D renginde, şeffaf oval pırlanta Hong Kong’da 5 Ekim’de müzayedeye çıkacak. Mücevher dünyasının ‘Lolipop’u olarak anılan pırlantanın değerini biçmekte zorlanan eksperlerin verdiği estimasyon 10-30 milyon USD.
Geçtiğimiz 250 yıl içinde dünya müzayede tarihinde bu özelliklere sahip yedi pırlanta çıkmış sadece...Türkiye’de ilk kez ‘Signe’ imzalı mücevher müzayedesi gerçekleştirilirken (2017 Aralık) online piyasa elbette bugünkü gibi değildi. Salondaki hareket kadar telefondaki hareket de beni heyecanlandırmıştı. Müzayede adrenalini elbette bambaşkadır.Telefonla katılım kimliği gizli tutmanın karşılığıdır. Elbette salonda bile kimseler görmeden alıcı olduğunuz sinyalini müzayedeciye hissettirebilirsiniz. Minik jestler, küçük hareketlerle...Bazen göz göze olmak yeter de artar.
Şu dönemde pırlantalar ve mücevherler müzayede dünyasında ayrıca önemli bir yer edindi. Mücevher müzayedelerinin kalbi, Cenevre’de ve son zamanlarda fuarların da katkısıyla Hong Kong’da atarken, 2019 ve 2020 arasında cirolar farkı yedi misli imiş. 5 Ekim’deki müzayede Hong Kong’da canlı bir müzayede. Şayet alacak kişi online alır ise başka bir dünya rekoru onun olacak.Bu, doğru pırlantanın vazgeçilmez bir yatırım olduğunun güncel kanıtı;krizde şaheserler el değiştirir...Değiştirirken de kriterler sanat eserleriyle benzerlik gösterir; kalitesi, rafinasyonu,’unique’liği, provenance’ı, geçmişi, kondisyonu...