Estée Lauder Şirketleri'nin meme kanseriyle mücadelede farkındalık yaratmak için 32 yıl önce yola çıktığı "Pembe Kurdele" hareketi, bugün birçok kadının hayatına değerek "Meme Kanserini Yok Etme Zamanı" diyor. Bu yıl farkındalık hareketinin bir parçası olduğumuz "Pink Night" etkinliğimizde Tuvana Büyükçınar'ın özel tasarımlarıyla parıldayan Arzu Sabancı, Ceren Karakoç, Hande Baladın, Saadet Işıl Aksoy ve Nazlı Altıpat ile meme kanseriyle mücadeleye dikkat çektik. Bu anlamlı projenin parçası olan her biri alanında başarılı kadınlarla farkındalık yaratmanın gücünü konuştuğumuz ilham dolu sohbetimize davetlisiniz.
"Kıyafet satın alınır ama stil satın alınmaz" sözüne inanıyorum. Bazı insanlarda gusto ve zevk doğuştan oluyor, zamanla görerek, öğrenerek, deneyimleyerek ve gözlemleyerek de gelişiyor. Şık olmak bana göre yerine göre giyinmekle eş anlamlı.
Bir kadının kendi gücünü bulması, her şeyden önce kendini tanımasıyla başlar. Genç bir kadınken, başkalarının beklentilerini karşılama kaygısıyla yaşadığımı fark ettim. Zamanla anladım ki, gerçek mutluluk ve güç, kendi isteklerimizi ve değerlerimizi keşfetmekten geçiyor. İlk adım, ne ile mutlu olduğumuzu ve hangi yolda ilerlemek istediğimizi belirlemek. Kadınlara tavsiyem, bu yolculukta sabırlı olmaları. Her kadının hikayesi, kendi zamanında şekillenir. Başarısızlıklar, yolun bir parçasıdır. Her düşüşte kalkmayı öğrenmek, asıl güçlü olmanın göstergesidir. Kendi kimliğinizi inşa ederken, başkalarının değil, kendi sesinize kulak vermeyi öğrenin.
Meme kanseri, toplumumuzda hala çok fazla kadını etkileyen bir sorun. "Pembe Kurdele" projesinde yer almak, bu konuda farkındalık yaratmak adına büyük bir sorumluluk. Kadınların sağlığı, sadece bireysel değil, toplumsal bir mesele. Bu projede yer almak, sadece bir sosyal sorumluluk projesi değil; kadınların birbirine destek olmasının ve dayanışmasının en somut hali.
Tuvana'nın benim için tasarladığı pantolon- ceket takım, tümüyle beni yansıtıyordu. Tuvana, sadece bir tasarımcı değil, aynı zamanda duyguları kıyafetlere yansıtan bir sanatçı. Giydiğimde içinde hem çok rahat hem de çok şık hissettim. Tasarımın detayları, kişiliğimi ve stil anlayışımı tam anlamıyla yansıtıyordu. Her birimizin kıyafeti birbirinden farklı ama hepsi giyen kişiyi tamamlıyor...
O sahneye adım attığımda, yalnızca kendi hikayemi değil, tüm kadınların hikayesini taşıyormuş gibi hissettim. Pink Night, sadece bir gece değil, dayanışmanın ve umudun sembolüydü. Sahneye çıkarken, kadınların ne kadar güçlü olduğunu ne kadar dayanıklı olduğunu bir kez daha düşündüm. Orada bulunmak, kadınların birlikte neler başarabileceğini göstermenin bir yoluydu. Sahneye çıkmak, bana gurur ve sorumluluk verdi. Kadın dayanışmasının ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hissettim ve bu gücün bir parçası olmaktan büyük mutluluk duydum.
Evet gerçekten çok yoğun bir tempoda çalışıyorum ve kendime haftada bir gün de olsa hobilerim için zaman yaratmaya çalışıyorum. Seyahat etmeyi çok seviyorum, zaman buldukça yurt içi ve yurt dışı seyahat planları oluşturuyorum. Bunun dışında bedenim için düzenli crossfit yapıyorum. Ve özellikle farklı meslek grubundan arkadaşlarımla güzel yemek sofralarında sohbet edip, onlardan ilham almayı bir rahatlama ve ritüel olarak görüyorum.
Bir adam okyanus sahilinde yürüyüş yaparken, denize telaşla bir şeyler atan bir adama rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin, sahile vurmuş denizyıldızlarını denize attığını fark eder. "Niçin bu denizyıldızlarını denize atıyorsunuz?" diye sorar. Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi, "Yaşamaları için" yanıtını verir. Adam bu defa "İyi ama burada binlerce denizyıldızı var. Hepsini atmanıza imkan yok. Sizin bunları atmanız neyi değiştirecek ki?" der. Yerden bir denizyıldızı daha alıp denize atan kişi, "Bak onun için çok şey değişti" karşılığını verir. Benim hayatımın en önemli değeri insanlara ve tüm canlılara dokunabilmek ve destek olmak. Ben bunu bir sanatçı olarak hikayeler anlatarak yapıyorum. Evet bazen içimizdeki gücü geç keşfederiz ama hepimizin içinde yeni hikayeler yazacak ve bu gücü inşa edecek müthiş bir potansiyel var... Tıpkı hikayedeki gibi "Neyi değiştirecek ki?" yerine "Çok şey değişti"yi hayat mottomuz yapmalıyız.
Türkiye'de kadın olmak zaten sürekli tabularla yaşamak ve onları yıkmaya çabalamakla eş değer. Bugün hala Türkiye'deki kadınların ve özellikle kırsal kesimdeki kadınların büyük bir yüzdesi cinsellikten konuşmayı, erkek doktora muayene olmayı, marketten gidip ped almayı büyük bir ayıp olarak görüyor. Dolayısıyla kadın sağlığı konusunda ülkemizde çoklu tabu var.
Böyle bir projede yer aldığım için gerçekten çok gururluyum. Kadın sağlığı ve meme kanseri konusunda da tüm değerli kadınların farkındalığını arttırmak için Estee Lauder Şirketleri'nin "Pembe Kurdele" hareketine hiç düşünmeden ben de "evet" dedim. Hem kendi farkındalığım hem de tüm kadınların farkındalığı için bu hareketle gücümüzü birleştirdik.
Her kadın birbirinden çok farklı ve hepimiz biricik ve tekiz. Bu benim için kolektif bilinci ve farklılıklara değer vermeyi simgeliyor. Hepimiz hem çok zengin bir kadınlar topluluğunun hem de bireysel olarak çok etkili bir gücün simgesiyiz. Sevgili Tuvana'nın tasarladığı elbiseyi ilk giydiğim anda tüm kadınların gücünü ve farklı bakış açılarının zenginliğini hissettim. Meme kanseriyle mücadele eden her kadına Tuvana'nın tasarladığı tüm kıyafetler güç, yılmazlık, umut ve tüm kadınlar birlikte daha bilinçli ve güçlüyüz mesajı verecek.
Mesleğim gereği birbirinden çok farklı kadın hikayeleri anlatıyorum. Nursema karakterinin de bu kadar geniş kitlelere ulaşması bir oyuncu olarak beni çok ama çok mutlu etti. Sosyal sorumluluk projelerinde yer almak beni hayata karşı motive ediyor. Çünkü hayattaki en büyük başarının rütbeler, mevkiler, para değil bizim katkılarımızla gözlerinin içi parlayan insanların sayısıyla doğru orantılı olduğunu düşünüyorum. Bu tür projelerde yer almak ve kadınlara dokunmak paha biçilemez.
Şimdi meme kanserini farkındalık yaratarak yok etme zamanı. Ben Ceren Karakoç, bu süreçte meme kanserinin korkulacak bir şey olamadığını ve farkındalıkla üstesinden gelebileceğimizi biliyorum. Şimdi en büyük amacım tüm kadınların bu farkındalığa ulaşmasını ve korkmamasını sağlamak. Biz birlikte güçlüyüz.
Biz kadınlar hayata güzellik ve umut katıyoruz o yüzden hayattan da güzellik ve umut beklemeye hakkımız var... "Yaralanarak öğrenilen bir sanattır hayat" demiş Falih Rıfkı Atay. Biz kadınlar da yaralandığımız yerden güçlenerek, birbirimize dayanarak ve umut ederek güçlü kadın hikayeleri yazmaya devam edeceğiz.
Disiplin, hayatımızın her alanında bizimle birlikte olmak zorunda. Hiç durmadan en üst seviyede performans vermesi gereken sporcularız ve bunun için de hayatımızın her alanında, her şeye dikkat etmemiz gerekiyor. Arkadaşlarla yapılan bir akşam kaçamağında dahi bu disiplin devam etmek zorunda. Motivasyon da bu disipline bağlı. En üst düzeyde kalmak ve en iyi performansı göstermeyi istemek bir disiplin gerektiriyor ancak bu disiplini doğuran da bu istek; yani motivasyon.
Hayatın her alanında güçlü olmak gerekiyor aslında. Spor ve yaşam gerçekten iç içe ve birbirini destekliyor. Saha içinde gösterdiğiniz hırs, azim veya tutku aynı şekilde saha dışında da kendini gösteriyor. Ki çoğu sporcuda da böyledir durum. Saha içinde gösterdiğim hırs, beni hep daha iyisini yapmaya itiyor ve hayatımda da aynı şekilde devam ediyorum ki saha içine olumlu bir katkısı olsun.
Fiziksel güç, sağlam bir vücut ve mantalite ile beraber gelir; ancak "güçlü kadın" kavramının bunun dışında ve çok ötesinde olduğunu düşünüyorum. Fiziksel güç kadar, mental dayanıklılık ve hayata karşı olan azminiz veya bir şeyleri başarma isteğiniz de çok önemli. Zorluklara rağmen pes etmeden devam edebilmek, sizi güçlü kılan şey. Baktığımız her yerde güçlü ve hayat mücadelesi veren, hayatlarını bu mücadelelerine adayan, kendisi ve çevresindekiler için her türlü zorluğa göğüs geren kadınları görüyoruz. Verdikleri mücadeleyle, ilhamla, gösterdikleri güçle gurur duyuyorum.
Hayatın akışını anladığın ve bu akışa ayak uydurabildiğin an... Yaptığınız iş ne olursa olsun başınıza iyi veya kötü olaylar gelebilir ama sizin bu olaylardan ne dersler çıkarabildiğiniz ve o olayların sonrasında ne kadar güçlü kalabildiğiniz çok önemli. Her zorluk sonrasında o zorluklardan daha güçlü çıkabiliyorsanız bence bazı şeyleri başarmaya çok daha yakınlaşıyorsunuz ve bu güçlü kalma hissi sizi birçok şeye karşı motive ediyor.
Bir sorumluluktan ziyade bir gurur diyebilirim. Bizler saha içinde ne kadar başarılı olsak da saha dışında yaptıklarımızla da birer rol model olmamız gerekiyor. Kadınların ön planda olduğu, global bir projede yer aldığım için de çok mutluyum açıkçası. Kadın sağlığına dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak için atılan bu adımın bir parçası olmak çok önemli. Kadınların sesini duyurabilmek, farkındalık yaratmak bizler için sunulmuş bir ayrıcalık ve bu konuda da elimizden gelenin fazlasını yapmak durumundayız.
Elbiseyi gördüğüm ilk anda çok heyecanlandım. Bizler yaptığımız iş gereği her zaman daha sportif şeyler giyiyoruz; maçlar, antrenmanlar, kamplar derken tabiri caizse bu kadar havalı şeyler giyemiyoruz. Bu tarz projelerde yer alıp, bir de böylesine güzel tasarım elbiseler giymek insanı çok iyi hissettiriyor. Elbisenin en beğendiğim kısmı da kesinlikle kol kısmı, aşırı tatlı bir hava katıyor elbiseye. Elbisenin cool olması hem sporla bağdaşıyor hem de elbiseye güçlü ve tatlı bir duruş katıyor.
Dikkat edilmesi gereken, kontrol edilmesi gereken ve aklımızın bir köşesinde gerçekliğini hep tutmamız gereken bir durum. Bunun göz ardı edilmemesi, sağlığımızın korunması için çok önemli. Bu konuda bir farkındalık yaratacak olmak kıymetli.
Sadece "Pink Night" için değil, genel bir mesaj vermek isterim. Her zorluğa karşı ayakta kalarak çevresine umut olan, hayatlarını mücadelelerine adayan, geleceğe ilham olan tüm kadınlara çok teşekkürler. İyi ki varsınız, iyi ki varız ve var olmaya devam edeceğiz.
Öncelikle içinde bulunduğum o zorluk her neyse onu, o zorlukla ilgili duygularımı, kırılgan ve düşebilir olduğumu kabul etmek, yıllar içinde öğrendiğim ve beni çok rahatlatan, özgürleştiren bir yaklaşım oldu. O içinde bulunduğum durum her neyse onu kendime karşı dürüstçe yaşadıktan sonra, tekrar ayağa kalkma hissi kendiliğinden geliyor bence, çünkü hepimiz zaten devam etmek ve yaşamak üzerine programlı canlılarız.
Meditasyon ve nefes egzersizleri hayatımda her zaman olan ritüellerimden. Düzenli spor yapıyorum. Kızımla vakit geçirmek, hiçbir şey düşünmeden sadece oyun oynamak, onunla doğada olmak da bir çeşit "mindfulness" egzersizi gibi. Onun sayesinde hayatın içinde fark etmediğim güzellikleri fark ediyorum, girmediğim yerlere giriyorum, bazen oturup bir çiçeği dakikalarca gözlemliyorum... Çocuklar müthiş ilham kaynağı bence her birimiz için.
Bence buradaki anahtar kelime "güçlü" değil, tam da söylediğinize yakın bir şekilde "dirayetli". Bize çarpan dış etkenler karşısında yenilmez, bükülmez, "güçlü" olmaktan çok hayattaki amacım, kırılganlığımı koruyarak, her an düşme riskimin olduğunu bilerek bu yolu yürümek. Düştüğümde de düştüğümü kabul edip, kendime göre bazı notlar alıp yoluma devam etmek. Tekrar merak etmeyi, heyecan duymayı, çocuksuluğumu, esnekliğimi geri kazanarak... Mesleki başarılar hayatta mutlaka çok büyük bir motivasyon kaynağı, fakat başarısızlıklar da çok değerli ve onları da sahiplenebilmek müthiş bir his.
Kadınlar olarak yaşadığımız zorlukları artık toplumsal olarak konuşabildiğimiz, bugüne kadar gelmiş yanlış algıları değiştirebildiğimiz bir dönemdeyiz. Tüm bunları konuşurken kadın sağlığı da bunun çok önemli bir yerinde tabii ki, bu konuda bilinçlenmek ve bilinçlendirmek gerek. Bu anlamda bu harekette yer aldığım, bu platformda kendimi ifade edebildiğim için çok mutluyum. Bir de tabii kişisel hikayemde de çok özel ve önemli bir yeri var. Benim hem annem hem teyzem meme kanseri atlattılar, tamamen erken teşhis sayesinde sağlıklarına kavuştular. Bu açıdan aileme karşı da bir sorumluluğu yerine getiriyorum sanırım.
Tuvana Büyükçınar'ın tasarladığı kıyafet, içinde tamamen kendim gibi hissettiğim bir elbiseydi. Gücünü sakinlikten, sadelikten ve kendi olmaktan alan bir kadın olarak o sakinliği kıyafetimle yansıtmak bana çok iyi hissettirdi.
İçinde bulunduğumuz toplumun da etkisiyle kendi ruh ve bedenimizle gerçekten derin bir ilişki kurmadan büyütülüyoruz. Bu konuda yeterince eğitilmiyoruz maalesef. Çoğumuz kim olduğumuzu ve bunun bedenimizle ilişkisini çok erken keşfedebilecekken, daha ileri yaşlarda kendi çabamızla ancak bu yola girebiliyoruz. Bu açıdan bedenimizi tanımak, kendimizi bu konuda eğitmek, ona gereken özeni göstermek, rutin sağlık kontrollerimizi kaçırmamak çok önemli.
Ülkemizde kadın olmak, kendi olmayı seçen bir kadın olarak yaşamak konusunda çok büyük zorluklar var. Her gün yeni bir üzücü habere uyanıyoruz kadınlarla ilgili, hepimiz tedirginlik içindeyiz. Unutmayalım, artık bu konuları konuşabiliyoruz, birbirimize destek olabiliyoruz, artık yaşadığımız zorluklardan ut anmıyoruz; bize bunları yaşatanların utanması gerektiğinin bence toplumun önemli bir kısmı bilincinde. Bu bile geçmişten bugüne iyiye doğru gidildiğinin işareti. Problemleri çözmek onları konuşmakla, onların problem olduğunu söyleyebilmekle başlar. Böyle böyle değişecek ve biz bu değişimin çok kritik bir noktasındayız bana göre.
Evelyn Lauder, 1992 yılında Self dergisinin eski genel yayın yönetmeni Alexandra Penney ile birlikte meme kanserinin etkilerini daha açık bir şekilde konuşma, meme kanseri konusunda farkındalık ve toplum bilinci sağlama amacıyla, meme kanserinin dünya çapında sembolü olan "Pembe Kurdele"yi tasarladı. 1993 yılında ise ancak erken teşhis ile meme kanserinin yok edilebileceğine inanarak, Meme Kanseri Araştırma Vakfı'nı (BCRF) kurdu ve meme kanseri araştırmalarını desteklemek için kalıcı bir yapı oluşturdu. "Pembe Kurdele"; hastalığı hatırlatmanın ve bu konudaki farkındalığı artırmanın yanı sıra, toplumu harekete geçirme ve destekleme amacı taşıyor. Sadece bir sembol olmanın ötesinde, dünya genelinde oldukça büyük ve önemli etki yaratan bir kampanya.
Estée Lauder Şirketleri olarak, 32 yıldır "Pembe Kurdele" hareketi aracılığıyla çeşitli etkinlikler ve kampanyalar düzenliyor, meme kanseri farkındalığını artırmaya yönelik çabalarımızı sürdürüyoruz. Estée Lauder Şirketleri'nin Meme Kanseri Kampanyası ve Estée Lauder Şirketleri Yardım Vakfı, bugüne kadar hayat kurtaran araştırma, eğitim ve tıbbi hizmetler için dünya çapında 131 milyon dolardan fazla fon sağladı. Bu fonun 103 milyon dolardan fazlası Meme Kanseri Araştırma Vakfı aracılığıyla tıbbi araştırma hibeleri için ayrıldı ve bu vakfın en büyük kurumsal bağışçısı olarak yer almaktayız. Ayrıca, kadınların bilim, araştırma ve tıp alanlarında yer almasını destekleyen çeşitli programlar ve hibe fırsatları sunuyoruz. Bu projeler, genel olarak kadın sağlığını ve eğitimini destekleme misyonumuzun önemli bir parçasını oluşturuyor. Ne yazık ki, küresel olarak meme kanseri kadınlarda; en yaygın kanser türü ve kansere bağlı ölümlerin en büyük nedeni. Bu nedenle meme kanserinin olmadığı bir dünya için hala yolumuz var ve her adım değerli. Bizler Evelyn H. Lauder'ın mirasını yaşatmaktan ve meme kanseri konusunda farkındalığı artırma çabalarına destek vermekten gurur duyuyoruz.
"Pembe Kurdele" benim için umut, dayanışma ve birliktelik anlamına geliyor. Bu sembol, dünya genelindeki kadınların yaşadığı zorlukları ve mücadeleleri temsil ediyor. Aynı zamanda, bir araya gelerek bu mücadeleye destek olmanın ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor. "Pembe Kurdele" hareketi sayesinde, daha fazla insanın bu konuda bilinçlenmesi ve harekete geçmesi için ilham bulduğuna inanıyorum.
Bu yıl ana odağımızı, farklı jenerasyonlar arasında erken teşhisin önemini duyurmak oluşturuyor. Maalesef küresel olarak, 1990'dan 2019'a kadar yeni kanser vakaları (sadece meme kanseri ile sınırlı değil) genç yaş grupları arasında yaklaşık yüzde 79 oranında keskin bir artış göstermiş. Ayrıca, Mayıs 2023'te U.S. Preventive Services Task Force, önceki yönergelerini gözden geçirdiğini ve ortalama meme kanseri riski taşıyan kadınların mamografi taramalarına 50 yerine 40 yaşında başlamalarını önerdiğini duyurdu. Bu bilgiler ışığında, sevgili Tuvana Büyükçınar'ın vizyonu ve yaratıcı dokunuşuyla, hem çalışanlarımızla hem de partnerlerimizle jenerasyonlar arası farkındalık yaratacak projeler geliştirdik. Çalışma arkadaşlarımıza ELC Meme Kanseri Kampanyası'nın onlara hissettirdiği kelimeleri sorduk ve çok anlamlı yanıtlar aldık. Gelen "empati, umut, beraberlik, destek ve cesaret" kelimelerini Tuvana Büyükçınar'a aktardık ve onun kreatif dünyasıyla kelimeleri buluşturduk. Yaratılan beş eserle, çalışma arkadaşlarımız farklı jenerasyonlardan aile üyeleri, arkadaş, akraba veya iş arkadaşlarıyla ofisimizde gerçekleşen fotoğraf çekimine katıldılar ve bu çekimden çıkan harika görselleri sosyal medya hesaplarında bir farkındalık hareketi olarak #MemeKanseriniYokEtmeZamanı hashtag'iyle paylaştılar. Ek olarak, bu sene medya partnerimiz ALEM Dergisi ile birlikte "Pink Night" adlı farkındalık gecesini organize ettik. Projemize gönüllü destek veren çok kıymetli ve başarılı kadınlar pembe sahnede ikonik "Pembe Kurdele"den ilham alan Tuvana Büyükçınar'ın tasarımlarını taşıdılar. Değerli Arzu Sabancı, Ceren Karakoç, Hande Baladın ve Saadet Işıl Aksoy'a bir kez daha bu anlamlı projede bizimle oldukları için çok teşekkür ediyorum. Ayrıca etkinliği gerçekleştirdiğimiz Mandarin Oriental Bosphorus, Istanbul'u, bir şirket geleneğimiz olan pembe ışıklandırmamızla süsleyerek, toplumu bu konuda daha fazla bilinçlendirmek için görsel bir etki yarattık. Onlara da iş birlikleri için ayrıca teşekkür ederiz.
Estée Lauder Şirketleri'nde sanat, ilham kaynağı ve toplumsal zenginleşme aracı olarak özel bir yere sahip. Sanat, sınırları aşan ve hepimizi birbirimize bağlayan evrensel bir dil. Sanatın gücünü kullanarak farkındalık yaratmayı, değişime teşvik etmeyi ve nihayetinde bireylerin ve toplulukların hayatlarında olumlu bir etki yaratmayı hedefliyoruz. Çünkü inanıyoruz ki, sanat sadece farkındalık yaratmakla kalmaz, aynı zamanda duyguları harekete geçirir ve nesilleri harekete geçmeye teşvik eder. Tuvana Büyükçınar ile gerçekleştirdiğimiz bu iş birliği, sanat aracılığıyla farkındalık yaratmanın gücünü simgeliyor. Bu ortaklık, kadınların güçlenmesine ve meme kanseri ile mücadele konusundaki duyarlılığı artırmaya yönelik önemli bir adım olup, farklı jenerasyonlardan ilham veren kadınların bir araya gelerek kuvvetli bir mesaj vermesini sağlıyor ve meme kanserini yok etmek için "güzellikle" birleşiyoruz.
Meme kanseriyle mücadelede gördüğüm en güçlü dayanışma örneği, kadınların birbirlerine sunduğu destek. Bu destek, sadece tedavi süreçlerinde cesaret vermekle kalmayıp, aynı zamanda hayatta kalma mücadelesinde birbirlerini motive ederek güçlü bir topluluk oluşturmalarına ve kanserin olumsuz etkileriyle başa çıkmalarına yardımcı oluyor. Pink Night etkinliğinde, Pembe İzler (Pİ) Kadın Kanserleri Derneği ile iş birliğinde yürüttüğümüz "PinkLine" projesinden ilham aldığımızı belirtmek isterim. Tedavi sürecindeki hastalara psikolog ve beslenme uzmanı desteği sağlamayı amaçlayan bir online servis olan "PinkLine" projesine destek verirken, tedavi sürecindeki hastaların aynaya her baktıklarında kendilerini daha iyi ve güçlü hissetmelerini sağlama hedefiyle, kapsamını genişleterek güzellik uzmanlarımızı da dahil ettik. 30 dakika süren bire bir online seanslarda, kemoterapi sürecinde yaşanan kaş, kirpik ve saç kaybının yarattığı psikolojik etkileri hafifletmek için kaş kaleminin doğru ve etkin kullanımı, göz kalemi ile kirpik etkisi verme, cildi daha aydınlık gösterme gibi çeşitli yöntemler, danışanlara Estée Lauder Şirketleri markalarının ilgili ürünleri hediye edilerek uygulamalı olarak anlatılıyor. PinkLine Destek Hattı'nı, sanatın gücünden faydalanarak "Pink Night" ile daha fazla kişiye duyurmayı, daha fazla kadına yalnız olmadıklarını hissettirmeyi, onlara desteğimizi göstermeyi ve kalplerine dokunmayı istiyoruz.
"Güçlü olmak" kavramı, evet her birey için farklı anlamlar taşır. Benim için güçlü olmak, zor zamanlarda dayanıklılık gösterip, bu koşullara adapte olabilme becerisidir. Ayrıca, üst düzey yönetici olmanın getirdiği liderlik pozisyonum sayesinde, şirket içindeki her bireyin sesinin duyulması için bir ortam yaratmaya özen gösteriyorum. Çeşitliliğin ve kapsayıcılığın sağlandığı bir çalışma ortamında, herkesin güçlü yönlerini ortaya çıkararak topluma olumlu katkılarda bulunmasını sağlamak için çaba sarf ediyorum. Bu bağlamda, farkındalık yaratma ve destek sağlama görevimi sadece bir sorumluluk olarak değil, aynı zamanda bir fırsat olarak görüyorum. Çünkü birlikte hareket ettiğimizde, güçlü bir etki yaratabileceğimizi biliyorum.
"Pink Night" gecesi için mesajım: "Birlikte daha güçlüyüz. Hep beraber, meme kanserine karşı durarak, umut dolu bir gelecek inşa edebiliriz. Unutmayın, erken teşhisin önemini vurgulayabilmemiz için her ses önemli. Sesimizi daha fazla kişiye duyurabilmemiz ve bu farkındalığı artırabilmemiz için desteğinize ihtiyacımız var. #MemeKanseriniBitirmeZamanı."
Nesilden nesile anneden kıza geçen dünya devi Estée Lauder Şirketleri'nin 32 yıl önce başlattığı "Pembe Kurdele" hareketi tüm markalar için büyük bir örnek ve vizyon. Tuvana Büyükçınar olarak, Estée Lauder Şirketleri'nin "Pembe Kurdele" hareketinde yer almak, çok önemli bir sorumluluk. Bu proje, tasarımlarımın ötesinde bir amaca hizmet ediyor: hayat kurtarıcı bir farkındalık yaratmak! Tasarımcı olarak, estetiğin ötesine geçip toplumsal bilince katkıda bulunmak gurur verici. Bu projede yer almak, tasarımlarımla daha büyük bir etki yaratabilme imkanı sunuyor.
Şıklıkla beraber yapmaya çalıştığım; herkesin bir hikayesi ve iniş çıkışları var. Bu hikayeler her zaman hayatın pembe tarafından baktığımızda güç ve umut bulur.
Konsept gereği her bir elbisede pembe ve fiyonk detayı kullanırken, farklı tonlardaki pembeler ve farklı formlardaki fiyonklarla herkesin kendine özel bir vurgu yapmaya çalıştım.
Bir kadın olarak kariyerimde her zaman kadınların sesini ve hikayelerini yansıtmak benim için öncelikli bir unsur oldu. Meme kanseri farkındalığını artıran bu projede yer almak, tasarımlarım aracılığıyla kadınlara destek olma ve onların yaşadığı zorluklara dikkat çekme fırsatı verdi. Bir tasarımcı olarak kadınları desteklemenin ve onların hikayelerini tasarımlara yansıtmanın önemi büyük. Bu, tasarımın gücünü ve toplumsal değişimde oynayabileceği rolü göstermenin bir yolu.
Bu tasarımlar, kadınlara umut ve güç aşılıyor. Meme kanseriyle mücadelede, her tasarım bir cesaret ve direnç sembolü. Kadınlara yalnız olmadıklarını, toplumun her kesiminden destek gördüklerini ve güzelliğin gerçek anlamının güç ve dayanışma olduğunu gösteriyor. Tasarımlar, kadınların cesaretini ve mücadeleci ruhunu yansıtıyor.
Evet, bu projede çok güçlü, vizyoner, hayattaki rolleri çok farklı ve farkındalıkları çok yüksek kadınlarla çalıştım ve elbette her birinden aldığım farklı ilhamların tasarıma dönüşmesiyle, her birinin şahsına münhasır kostümler ortaya çıktı. Kendi şahsi stilleri, anatomileri ve edindikleri misyonlar da bu tasarımların ayrışmasında yol göstericim oldu.
Estée Lauder Şirketleri ve ALEM ile böyle özel bir projede bir araya gelmek, benim için büyük bir gurur ve sorumluluk kaynağı oldu. Bu markalarla iş birliği yapmak, projeye olan inancımı ve tutkumuzu paylaştığımızı gösteriyor. Estetik ve anlamı bir araya getirerek, meme kanseri farkındalığını artırmak adına büyük bir adım attığımıza inanıyorum. Bu iş birliği, tasarım yoluyla güçlü bir mesaj vermemize olanak tanıdı.
Moda ve tasarım, kadınların kendilerini güçlü hissetmelerinde önemli bir rol oynuyor. Tasarımlarım, bu kadınlara şıklığın yanı sıra, kendilerine olan güvenlerini pekiştirme fırsatı sunuyor. Kıyafetler, kadınlara özgüven kazandırıyor ve onların hikayelerini ifade etmelerine yardımcı oluyor. Moda, kadınların kendilerini ifade etmeleri, özgüvenlerini artırmaları ve dünyaya karşı duruşlarını göstermeleri için bir araç. Tasarımlarımızla, kadınlara bu gücü hissettirmeyi hedefliyoruz.
Beni güçlü yapan şey, içimdeki yaratıcılık tutkum ve başkalarına ilham verebilme arzum. Tasarımlarımla ve projelerle, özellikle meme kanseri farkındalığı gibi önemli konularda, topluma dokunabilmek benim için büyük bir anlam taşıyor. Gücümü, farkındalık yaratmak ve kadınlara ilham vermek için kullanıyorum. Her tasarımımda, bir mesaj iletmeye, kadınların gücünü ve direncini yansıtmaya çalışıyorum. Bu şekilde, modanın ötesinde bir etki yaratmayı amaçlıyorum.
"Pink Night" gecesi için şunu söylemek isterim: "Bu gece, hepimizin birlikte ne kadar güçlü olduğunu gösteren bir sembol. Her birimiz, umut ve dayanışmayla, zorlukların üstesinden gelebileceğimizi biliyoruz. Birlikte daha güçlüyüz ve bu dayanışma ruhu, her birimize ilham veriyor. Birlikte, kanserin karşısında durabilir ve birbirimize güç verebiliriz."
Fotoğraflar: Zeynel Abidin AĞGÜL
Fotoğraf asistanı: Hüseyin Rahmi AĞGÜL, Berşah Eren AĞGÜL