TOÇEV Yönetim Kurulu Başkanı, aynı zamanda vakfın ‘Pırlanta kalpli annesi ‘olan Ebru Uygun, 1971 doğumlu ve ikiz erkek çocuğa sahip… Küçük yaşlarında kurduğu hayali gerçekleştiren başarılı bir iş kadını… Hem iş hem annelik derken bir de sanat aşkı var Ebru Uygun’un… Hobi olarak başladığı Ebru Sanatı’ndan bahsederken gözlerinin içi gülüyor ve ekliyor, ‘Kendimi çok özgür hissettiğim bir alan’… Biz de bunun sırrını öğrenmek için buluştuk ve sohbet ettik…
Öncelikle sizi tanıyalım?
2 çocuk annesiyim İsviçre'de okudum. Okurken bir vakıfta bir kurumda çalıştım oradan çok etkilendim... 20'li yaşlarında Türkiye'ye döndüğümde 10 arkadaşımla birlikte TOÇEV'i 5 çocukla kurduk. Şu an da Türkiye genelinde yaklaşık 10 tane ana projeyi yöneten 5.000 çocuğa dokunabilmiş bir vakıf var arkamda 20 yılı devirirken... 4 senedir de ebru sanatıyla uğraşıyorum, 4 tane de basılmış kitabım var kendi yazdığım. Bunlarla birlikte böyle bir hayatım var.
TOÇEV'İ kurma sürecinizi anlatır mısınız?
10'lu yaşlarımda Darülacize’ye çok gidiyordum. Oradaki çocuklardan çok etkilendim. Daha sonra İsviçre'de okurken Türkiye'den Güney Afrika'daki çocuklara da yardım gelince 'Neden biz böyle bir şey yapmıyoruz?' diye düşündüm kendimce. Aslında hayalim şöyleydi, gerçi hala bu hayalim devam ediyor, 'Okumayan kalmasın', okumak her çocuğun hakkıydı diye yola çıktım. Allah'a şükürler olsun ben çok iyi bir aileye sahiptim. Onların büyük bir desteğiyle güzel okullarda okudum. Şanslıydım... Ama bu şansın herkesin sahip olmasını istiyordum. Olanı olmayana verme gibi bir köprü kurmaktı, herşeyi devletten beklememek lazımdı. 5 çocuk çok küçük bir sayıydı ama 5 çocukla kalınmayacağını biliyordum açıkcası. Sağ olsun inananlar, benim arkamda yürüyenler çok doğru çok güzel insanlar oldu. Profesyonel ekibimizde oluştu. Zaman ilerledikçe projeler artınca biz de büyüdük. Türkiye'yi karış karış dolaştık, Türk çocuğunun ihtiyaçlarını farketmeye başladık. Sadece okuma ihtiyacı olan her çocuğa destek vermenin yanı sıra çocuğu her olduğu alanda hayallerinin biraz daha çıtasını yükseltebilmek, onun dokunduğu her ortamı güzelleştirebilmek çabasına geçtik. İşte okul alımlarından, çocuk parkına laboratuvar kurulmasına, çocukların sağlık eğitimi verilmesi yanı sıra ergenliğe kadar ulaştık açıkcası. Yelpaze gittikçe genişledi. Siz de büyüyorsunuz ve büyüdükçe çok şey öğreniyorsunuz ve şu anda hayalimin çok daha üstünde bir kurum var arkamda.
Annelik ve iş hayatınızı birlikte nasıl yürütüyorsunuz?
Ben hep şöyle ifade ederim: İkizlerim ve TOÇEV... Bu çok zor aslında ama nefes aldığım yer , TOÇEV. 24 saatimi orada geçiyorum. Her gün takipteyim. Gece uyuduğum da bile onu düşünüyorum. Hayat ona bağlı gidiyor. O hiç bir zaman aklımdan çıkan bir şey değil. Ben TOÇEV'den besleniyorum TOÇEV benden besleniyor. Karşılıklı bir alışveriş baktığınızda. Çünkü ben TOÇEV'le büyüdüm, olgunlaştım, evlendim, anne oldum. Hayatımın her dönemi TOÇEV'le geçti. O yüzden benimle birlikte var olacak ve devam edecek. Profesyonel ekibimizle devam ediyor, şu an yönetim kurulu başkanıyım ama başkaları da olabilir. Ama bu demek değil ki TOÇEV'i bırakacağım. Bunu düşünmek dahi istemiyorum.
Ebru sanatınızdan biraz bahsedelim...
Nasıl başladınız?
Ebru, kendimi çok özgür hissettiğim bir alan. Çünkü TOÇEV'le yaşadıklarınızdan ve bu kadar projelerle Türkiye'yi dolaştıktan sonra çok fazla şey birikmiş oluyor ruhunuzda... E tabii ki yaptığınız işten dolayı daha duygusalsınız, bunların bir şekilde dışarı çıkması gerekiyor; ben hayat felsefesi olarak paylaşmayı seçmiş bir insanım. O yüzden TOÇEV hep hayatımda oldu. Paylaşmaktı bir şekilde. Çocuklarımı da bu şekilde eğittim. İlk kitap yazmakla başladım. Yaşadıklarımı paylaşmak istedim. Ben inanıyorum ki herkesin hayatı bir hikaye, o hayatı paylaştıkça muhakkak bir şeyler öğreniyorsunuz. Ebru sanatı duygularımı rahatlıkla ifade ettiğim bir sanat dalı. Ama ben kendime ebru sanatçısı demiyorum kesinlikle. Sergilerimin ismi de hep 'Ebruca' zaten. Öncelikle Türk sanatı olması beni mutlu ediyor. Çünkü onu ben bir misyon haline getirdim. Türk sanatının biraz daha yaşanılır, biraz da günlük hayatın içine girmesini, kalıplaşmış düşüncelerden çıkabilmesini istedim. Tahtaya da denedim, seramiğe de... Suda renklerle oynuyorum öyle diyeyim. Yaşadığım her şeyi orada yansıtıyorum. Kendimi en mutlu hissettiğim anlardan bir tanesi.
Yaptığınız çalışmaları aynı zamanda sergiliyorsunuz bunun ticaretini de yapmaya başladınız mı?
2011'de başladığım amatörce bir işti. Daha sonra arkadaşlarımın teşvikiyle bir solo sergi açtım. Gerçekten çok güzel tepkiler aldım. Büyük bir gelirini de vakfa bağışlıyorum zaten. Esasında çok ani oldu ama dediğiniz gibi bir ticarete döktük. Şu an üzerimde gördüğünüz kıyafetim tamamen benim eserim. Çok keyif alıyorum yaptığım eseri üzerimde görmek başkalarının kullandığını görmek. Beraber çalıştığımız bir firmanın geçen sene tasarımlarımı beğenip kumaşlara basması, modellere aksetmesi ve bunun da tamamen geliri TOÇEV'e aktarılması, bizi bir şekilde farklı bir alana soktu. Daha sonra yabancı bir dostumun 'Neden bunları ipeğe yapmıyorsun?' demesiyle kendimi birden bire ticaretin içinde buldum.
Bu alanda beğendiğiniz isimler var mı peki?
Var tabii... Ben çok klasikçi değilim. Klasik olan her şey beni rahatsız ediyor. Ama Hikmet Bey bu işin duayenlerinden biri ve gerçekten hayranlık duyduğum insanlardan bir tanesi. Kim ne yapmış gibi bir durumum yok. Özgün çalışıyorum, çok net değil ama çok keyif alıyorum.
Türkiye'de ve dünya da ebru sanatını nerede görüyorsunuz?
Çok güzel bir soru... Ebru dediğiniz zaman motifler, hatlar, karanfili, lalesi ve bunu daha farklı hale getirerek üzerinde çok çalışıyoruz. Çok zor tabii bunu otutturabilmek. Türk sanatının eski bir tekniği evet, ben sadece bunu modern olarak, ebru tekniğiyle kendimce bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Bunun biraz daha tanınmasını istiyorum. Tabii bir çok konsolosluğun aracılığıyla ve belli Türk günleriyle sanat workshop'ları yapılıyor. Bunlar zaten olağan şeyler ama bunları biraz daha normal hayata sokabilmek çok keyifli. Ben bu yönden kapıyı açtım. Öyle olduğu zamanda Amerika'dan gelip benim eserlerimi alan insanlar oldu. Çünkü farklı bir yorum katıyorsunuz. Biliyorsunuz ebru çok renkli ve hareketli bir sanat; ben balık yaparım, siz onu insan figürü olarak da görebilirsiniz. O yüzden yurt dışındaki insanları da çok heyecanlandırıyor.
Yeni projelerinizden bahsedelim bir de...
23 Temmuz’da Yalıkavak Marina'da olacağız. Çok sevdiğim bir dostumun dükkanında benim eserlerim satılıyor. Dükkanın önünde daha mütevazi eserlerim sergilenecek. Geliri vakfa bağışlanacak. İkinci sergim de 25'inde Ramada Bodrum'da gerçekleşecek, burada daha büyük eserlerim olacak. Sergimizin adı 'Ebruca Nefes Bodrum', bu yüzden mavi tonlarını daha ağırlıklı seçtim. Bu iki sergim beni çok heyecanlandırıyor. TOÇEV bir yandan gidiyor. Tabii 20. yılın Ekim ayında farklı bir çalışması olacak. Armaggan ile bir anlaşmamız oldu onlara 5 eser yaptım, onların satışı gerçekleşecek. Böyle projelerle devam ediyoruz bakalım...
Gençlere tavsiyelerinizi alalım?
Ben hep konuşmalarımda da söylerim. Burası çok önemli... Doğrusuyla yanlışıyla içten inandığınız her şeyi denemelisiniz. Hayatımda hiç bir zaman keşke demedim. Gerçekten inandığım her şeyi yaptım. Başarısızlık sizi başarıya iten bir şeydir. Başarısız olduğunuzda hiç bir zaman pişman olmamak gerekir, ondan bir şey öğrenmek gerekir. Yaşadığım her eksiyle (bana göre) ama bir şey aldım, pozitif tarafını alıp öyle devam ettim. Yaşadığım her başarıyı pasta gibi görüp onun tümünü yememek gerekir, keyfine varılır ve yeni bir pasta için hareket etmek gerekir. Bu da benim en sevdiğim felsefelerimden bir tanesi. Bir de samimi olmak lazım hayata karşı...
Röportaj: Büşra KAMIŞ
Fotoğraflar: Oğuz BİRKARDEŞLER
Mekan sponsoru Avantgarde Hotel Taksim'e
teşekkür ederiz.
2020 © Tüm Medya Hakları Saklıdır.
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez.