Observer’den eleştirmen Lorna Sage, “Doris Lessing için kişisel yaşamlar, kişisel günahlar, kişisel mutluluklar tarihin birer parçasıdır; o yüzden de Lessing kısa öykülerinde bile yaşadığı dönemin tarihini yazar ve o dönemin vicdanını yansıtır.”diyor. Sage’in belirttiği gibi, kişisel deneyimlerden evrensel genellemeye açılan Doris Lessing, feministlerin kendisinden beklediği anlamda feminist olmadığını ısrarla vurgulasa da, yine de bütün yapıtlarında şaşırtıcı bir analiz gücüyle kadınları ve onların sorunlarını ön plana çıkardı. İsveç Akademisi de, Lessing’e Nobel Edebiyat Ödülü’nü verirken karar gerekçesinde onun bu özelliğini şu sözlerle vurguladı: “Kuşkuculukla, hararetle ve hayal gücüyle kadın deneyimlerinin destanını yazan yazar.”.1919’da, babasının İngiliz subayı olarak İran’da görev yaptığı sırada Kirmanşah’ta doğan Lessing, 1949’da İngiltere’ye yerleşti.