Hep adı geçtiğinde veya bir haberde okuduğumda sempati duyduğum bir ülke olan, insanlarını sevdiğimiz Güney Kore’den, Uzak Doğu’nun en önemli tekstil fuarlarından sayılan Daegu şehrindeki ‘Preview in Daegu’ fuarına katılmam için özel davet geldiğinde severek kabul ettim! Yakın tarihin bir noktasında, milletçe yollarımızın kesiştiği ve dost bildiğimiz bu ülkenin insanlarıyla ben de çeşitli vesilelerle, dünyanın farklı yerlerinde karşılaşmış ve yakın arkadaş olmuştum. New York Moda Haftası’nda koleksiyonlarımı sergilediğim yıllarda, birkaç sezon boyunca Güney Koreli designer Y-Kei ile aynı showroom’u paylaşmıştım, hem de yakın arkadaş olmuştuk… İnsanlarını, Uzak Doğu’nun genel karakteristiklerini taşıyan, kibar, saygılı ve çalışkan olarak bilmemin yanı sıra, Güney Koreli dostlarımın her zaman modern ve cool bir tarafları da bulunurdu. Japonya’ya defalarca gitmiştim, ama daha önce ziyaret etmediğim bir ülke olan Güney Kore’ye gitmek için, çok fazla da bir şey beklemeden ve hayal etmeden, valizimi hazırladım ve yeni bir yer görecek olmanın keyfi ve iç kıpırtısıyla THY’nin TK 90 uçuş numaralı dev boeing 777-300, Seoul uçağına yetiştim…
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nin Yönetim Kurulu üyesi sıfatıyla da çıktığım bu seyahatte bana Genel Sekreter’imiz Burçin Özer ve yine Yönetim Kurulu Üyesi dostum, tekstilci iş adamı Bülent Alkanlı da eşlik ettiler. Daha Seoul’e iner inmez havaalanının mükemmelliği, dinginliği ve karşılama hall’ünde yer alan birbirinden muhteşem orkideler, çiçek alanları, öyle sıradan bir yere gelmediğimize işaret ediyordu...
Ertesi sabah, ülkenin üçüncü büyük şehri ve tekstil merkezi olarak bir nevi Bursa’sı sayılabilecek, Daegu’daki ‘Preview’ uluslararası tekstil fuarı bizi ve önemli bir kısım yabancılardan oluşan tüm konukları, davullu zurnalı, evet onların kültüründe de bu aletler varmış (!), bir folklor gösterisiyle karşıladı! Açılışa devlet başkanları ve Daegu Belediye Başkanı ile birlikte bol takım elbiseli beylerden oluşan ve bizim de içine dahil olduğumuz koordiplomatik bir protokol katıldı ve aynı bizdeki gibi, patlayan flaşlar arasında hep beraber fuarın açılışını gerçekleştirdik ve bazı standları dolaştık. Ancak organizasyonda bize benzeyen unsurlar bu kadarla sınırlıydı. Fuarda bir katın, tamamen iplik üreten Güney Kore yapımı high-tec makinelere, diğer bir katın iplik üreticilerine ve çok geniş alanların bol sayıda kumaş ve konfeksiyon üreticilerine ayrıldığı ‘Preview in Daegu’ Uluslararası Tekstil Fuarı profesyonelliğiyle olduğu kadar, İngilizce ve bazen de Türkçe bilen genç elemanlarıyla, sergilenen ürünlerin güzelliğiyle de beni adeta büyüledi.
Açılış günü, benim geleceğimi duyunca röportaj yapmak isteyen basın kuruluşları sıraya girdiler ve ben ülkenin önde gelen 3 gazetesine röportaj verdim! Bu gazetelerin editörleri, 3 tane genç, dinamik, konulara hakim ve benimle ilgili güzel bir ön araştırma yapmış kadınlardan oluşuyordu. Kendileriyle uzun ve keyifli söyleşiler yaptım. Merak ettikleri ve vurguladıkları konu, Türkiye ve Güney Kore’nin, daha doğrusu bu ülkelerin insanlarının birbirlerine duyduğu sempati ve bunun aslında çok daha fazla yakın temasa, iş birliğine ve iş ortaklığına dönüşmesi gerektiğiydi… Ben de, kendilerine Türkiye’deki tekstil, kumaş, hazır giyim ve moda sektörlerinin geldiği noktayı anlattım ve markamla Güney Kore’ye çok daha fazla açılma ve markamı bu ülke üzerinden Uzak Doğu’da pozisyonlama isteğimi açıkladım. Bu onların çok ilgilerini çekti.
Güney Kore 50 milyonluk nüfusu ve 99 bin 700 km2 yüzölçümüyle, refah düzeyi çok yüksek, nispeten küçük topraklarda yer alan kalabalık bir ülkedir. Bu nüfusun 20 milyon kadarı başkent Seoul ve civarında yaşamaktadır. 1910’da Japonya’dan bağımsızlığını kazanan Kore, daha 1950’lerde Kuzey ile Güney Kore arasında yaşanan ve Türkiye’nin de NATO üzerinden asker yollayarak müdahil olduğu büyük bir savaş geçirmiştir. Güney Kore Cumhuriyet’le yönetilen bir demokrasi ve bugün, çok kısa sürede büyük yol katederek, sadece geniş otobanlar boyunca tüten fabrika bacaları, Daegu’da gördüğümüz önemli tekstil makinaları, ürünleri, her şehrinde yükselen yüzlerce gökdeleniyle değil, dünya pazarlarına hakim önemli markalarıyla da, ki bunların arasında teknoloji devleri Samsung, LG, araba markaları Hyundai, Kia, Daihatsu gibi isimleri sayabiliriz, dünyanın en güçlü ve medeni ekonomilerinden biridir.
Beni Koreli dostlar Seoul’de de gezdirirlerken, Güney Korelilerin tarihlerine, geleneklerine ne kadar güzel sahip çıktıklarına, ama çağdaşlığı da en üst noktada yakalayarak, sadece teknolojide değil, lüks sektöründe de ne kadar güzel ve etkili ürünlere, markalara, projelere imza attıklarına şahit oldum. Lüks AVM’lerin ve department store’ların ki bunlardan çok beğendiğim ikisi; araba markası Hyundai ailesinin kurduğu lüks mabedler ve Japon-Kore ortaklığı olan Lotte Otel ve mağazalarıydı, çokluğu ve yaygınlığı dikkat çekici. Koleksiyonlarımın, kreasyonlarımın bu ülkede daha yoğun yer alması için hem onlardan büyük talepler geldi, hem de ben bu konuda girişimlerde bulundum. Bakarsınız yakında Seoul’de bir defile düzenleyebilirim ve Atıl Kutoğlu markası ile hem Türkiye’nin Uzak Doğu’da daha etkin tanıtımına katkıda bulunur, hem de bu coğrafyalardaki insanların daha büyük çoğunluğunun, ünlü Fransız, İtalyan, Amerikan markalarının yanı sıra, Türk çizgisini giymelerini ve bunu mutlulukla taşımalarını sağlayabilirim!