Hangimiz Walt Disney animasyonlarının jeneriğinde arz-ı endam eden şatoya hayran olmuyoruz? Küçüklüğümüzden beri “Ah, keşke burada yaşasam” dediğimiz Külkedisi’nin şatosunun ilham kaynağı, Almanya’nın Bavyera eyaletinde yer alan Neuschwanstein Şatosu. Neuschwanstein 19. yüzyıl Neo-romantizm’inin en güzel örneklerinden biri. Görüntüsü kadar hikayesi ile de şaşırtan şato, Bavyera Kralı II. Ludwig tarafından yaptırılmış. Hayalperest bir çocuk olan Ludwig’in en büyük hayali, masallardakine benzer bir şato yaptırmakmış. Tahta geçer geçmez yapımını salık verdiği şatosuna servet harcayan Ludwig, Neuschwanstein’da geçirdiği 11. gecenin sonunda civardaki bir gölde ölü bulunmuş. Deli addedilen kralın ölüm sebebi bugün gizemini korumaya devam ediyor. Kralın öyküsünü merak edenlere Luchino Visconti’nin 1973 yapımı “Ludwig” filmini öneririz.
Fransa’nın Bas-Rhin iline bağlı Orschwiller komününde yer alan Haut-Kœnigsbourg, Ren Ovası’nı tepeden seyreden bir Orta Çağ şatosu. 12. yüzyılda yapımına başlanan şato; savaşlara, feodal çatışmalara, yıkılan imparatorluklara tanık olmuş. 20. yüzyıl başında Alman İmparatoru II. Wilhelm, 30 Yıl Savaşları sırasında terk edilen şatoyu renove etmeye karar vermiş. Sekiz yıl süren restorasyon çalışmasının ardından Haut-Kœnigsbourg Şatosu, 1908’de kapılarını açmış. Ünlü mimar Bodo Ebhardt’ın restore ettiği şatoyu günümüzde yılda 500 binden fazla turist ziyaret ediyor. Orta Çağ’ın görkemli günlerine yolculuk edebileceğiniz şatoya giriş ücreti yetişkinler için dokuz, çocuklar için ise yedi euro.
Stockholm’ün yaklaşık 60 km batısındaki Strängnäs belediyesinde, Mälaren Gölü kıyısında yer alan Gripsholm Kalesi, 1537 yılında Kral Gustav Vasa tarafından inşa edilmiş. Kale en şatafatlı dönemini III. Gustav’ın hükümdarlığı sırasında yaşamış. 1775 yılında Stockholm’deki sarayından Gripsholm Kalesi’ne taşınan III. Gustav’ın eşyalarını 21 at arabası ve 95 at taşımış. At arabalarından altı tanesi ise sadece kralın kıyafetleri içinmiş. Günümüzde kale, İsveç’in en eski ve zengin portre koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapıyor. Kral III. Gustav’ın şaşaalı Noel kutlamalarına tanıklık eden kalenin içerisinde yer alan Duke Charles Odası ise, ülkenin en eski iç mekan dekorasyonlarından birine örnek teşkil ediyor.
“Sana tepeden bakıyorum aziz Edinburgh” diyen Edinburgh Kalesi, Avrupa’nın en eski surlu yapılarından biri. Demir Çağı insanları, kalenin stratejik konumunu göz önünde bulundurarak buraya bir hisar inşa etmişler. Orta Çağ şiirlerine ilham olan kale, tarihi boyunca pek çok kez kuşatılmış ve el değiştirmiş. 1314 yılında İskoçlar, Thomas Randolph öderliğindeki bir gece kuşatması ile kaleyi İngilizler’den almışlar. Alexander Leslie tarafından 1639’da 30 dakikada ele geçirilen kale, 1715’te Jakobit İsyanları sırasında merdivenlerin kısa gelmesinden dolayı alınamamış. Edinburgh Kalesi, J.K. Rowling’in ünlü “Harry Potter” serisinde yer alan Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’nun da ilham kaynağı.