Bize Anti-Kahramanları Sevdiren Dizi ve Filmler

Anti-kahramanlar, gerçek hayatta tanışsak muhtemelen çevresinde bulunmak istemeyeceğimiz ama yapım ve oyunculukların başarısı sayesinde izlemeye doyamadığımız kişiler. Aklımıza kazınan karakterleri ile bize anti-kahramanları sevdiren dizi ve filmlere göz atıyoruz.

YAZAR: Çisem Danacı
ABONE OL
18 Şubat 2022 Cuma 17:14 | Son Güncellenme:
27 dakika okunma süresi
Bize Anti-Kahramanları Sevdiren Dizi ve Filmler


"Léon" (1994)

12 yaşındaki Mathilda, ailesi öldürüldükten sonra profesyonel bir suikastçı olan Léon tarafından isteksizce yanına alınır. Léon'un himayesi altına girip, bir yandan onun işini öğrenip bir yandan da çırağı haline gelen Mathilda ile Léon arasındaki ilişkiyi izliyoruz. Léon başta ne kadar isteksiz ve soğuk olsa da, tabii bir paralı katil olduğunu da akılda tutmak gerek, bir süre sonra Mathilda'yı gerçekten umursayarak hem aralarındaki ilişki hem de Léon'un karakteri sayesinde sevdiğimiz ve mutlu sona ulaşmasını istediğimiz bir karaktere dönüşüyor. Luc Besson'un yazıp yönettiği filmin başrolünde Léon rolünde Jean Reno, Mathilda rolünde Natalie Portman ve Stansfield rolünde Gary Oldman yer alıyor.



"American History X" (1998)

Edward Norton'ın zirvede olduğu zamanlardan "American History X" filmindeki Derek Vinyard rolündeki performansı, Norton'ın en büyük oyunculuk başarılarından biri olarak görülüyor. David McKenna'nın yazıp, Tony Kane'in yönettiği "American History X", eski bir Neo-Nazi olan Derek Vinyard'ın, genç bir Neo-Nazi olan arkadaşının kendi saptığı yanlış yola girmesini engellemeye çabalayarak kefaretini ödemeye çalışmasını anlatıyor. Ana karakterimizin eski bir Neo-Nazi olması, onun sevilebilirliğini düşürecek gibi görünse de kendi günahlarımızla yüzleşip, yanlışlarımızı düzeltmeye çalışmanın verdiği tanıdık hisle Derek ile empati kurmak kolay bir hale geliyor.



"You" (2018 - )

Hayatına giren kadınları takıntı haline getiren Joe'yu takip ettiğimiz "You" dizisinin en büyük başarısı, bize ana karakteri olan anti-kahramanı sevdirmeyi başarması. Son zamanlarda üretilen dizi ve filmlere gelen en büyük eleştirilerin başında, "iyi" biri olarak sunulan ana karakterle bile yeterince özdeşleşemememiz, dolayısıyla da onun başına gelen şeyleri umursamadığımız için izlediğimiz hikayenin içine yeterince çekilemememiz geliyor. Ancak "You" dizisi, ne etik ne de ahlaki olarak "iyi" biri olmayan Joe'yu ne tam siyah ne tam beyaz, oldukça gri bir karakter olarak yansıtıyor ve seyircinin sempatisini, dolayısıyla bir süre sonra da empatisini kazanmasını sağlıyor. Joe, her sezonda saplantı haline getirip takip edecek yeni bir "hayatının aşkı" kadınla tanışıyor. Onlarla birlikte olmak için tüm engelleri aşmaya çalışıyor. Bu "engeller", o kadınların hayatındaki insanlar ve "aşmak", o insanları ortadan kaldırmak anlamına gelse bile. Burada Penn Badgley'nin oyunculuğunun da hakkını vermek gerek. Hikaye kendini tekrar etmeden giderek ilginçleştiği, Joe'yu da giderek daha fazla benimsediğimiz için "You"nun yeni sezonda nasıl devam edeceğini merak ediyoruz.



"Mean Girls" (2004)

Herkesin klasik bir gençlik romantik-komedisi olacağını düşündüğü ancak zamanla bir külte dönüşen "Mean Girls"ün en büyük şöhreti, ana kötüsü Regina George olabilir. Cady yeni başladığı okulda "Plastikler" isimli popüler ama diğerlerine karşı acımasız kız grubuna girer. Ancak bir yandan Plastikler'in lideri Regina'yı düşmanı yapmamaya çalışırken, bir yandan da Regina'nın eski sevgilisi Aaron'ın gönlünü kazanmaya çalışır. "Mean Girls" popülerleştikçe Rachel McAdams'ın canlandırdığı Regina George'un her karesi, her yaptığı, her sözü ikonikleşti. Bizim de nefret etmemiz gereken Regina karakteri, giderek daha sevdiğimiz ve izlerken eğlendiğimiz birine dönüştü.



"The Blacklist" (2013 - )

Senaryonun başarısından mı yoksa James Spader'ın karizmatik oyunculuğundan mı bilinmez Raymond Reddington karakteri, "The Blacklist" dizisini neredeyse tek başına sırtında taşıyor. Yeni bir FBI profil uzmanı olan Elizabeth Keen'in tüm hayatı, onlarca yıldır yakalanmayan gizemli bir suçlu olan Raymond Reddington'ın teslim olup sadece Elizabeth'le konuşmakta ısrar etmesiyle kökünden değişir. Hikaye ilerledikçe Elizabeth ve Raymond arasındaki bağı çözmeye başlarız. Raymond, yıllardır önemli suç şebekelerinin içine girip çıktığı ve en azılı suçlularla tanışık olduğu için FBI'la gizli bir anlaşma yapar ve kendi kara listesindeki suçluları yakalamaları için gerekli bilgileri onlarla paylaşmaya başlar. Suç dünyasının ana karakterlerinden Raymond, isterse dünyanın en acımasız adamı isterse de en sevgi dolusu olabiliyor ve bu da kaçınılmaz bir şekilde kalbimizi kazanmasına neden oluyor.



"Joker" (2019)

Bir çizgi roman kötüsünün hikayesini anlatan bir filmin Oscar'a aday olması beklenmezdi. Ancak "Joker" vizyona girdiğinde herkes, tahmin ettiklerinden çok daha farklı bir filmle karşı karşıya olduğunu fark etti. Joaquin Phoenix'e En İyi Erkek Oyuncu Oscar'ını kazandıran "Joker" filmi, psikolojik problemleri olan Arthur Fleck'in toplum tarafından göz ardı edilmesi ve kötü muamele görmesine karşı sevilme ve komedyen olma hayallerini gerçekleştirmeye çalışmasını anlatıyor. Arthur, komedyen olarak sevilmeyeceğini ama başka bir şekilde insanların hayranlığını kazandığını fark eder: suç ve kanla. Bu yol onu yavaş yavaş Joker'e dönüştürür. Todd Phillips'in yönettiği film, bizi hızlıca içine çekiyor ve Arthur ile çıktığımız zorlu yolculukta onu o kadar iyi anlıyoruz ki Joker'e dönüştüğünde kendimizi neredeyse onun için tezahürat yaparken buluyoruz.



"The Godfather" (1972) & "The Godfather II" (1974)

Francis Ford Coppola'nın başyapıtları sayılan, Al Pacino'nun başrolünde yer aldığı "The Godfather" serisi, başlı başına anti-kahramanlarla dolu filmler. Sonuçta hikayenin ana merkezine aldığı karakterler, güçlü ve acımasız bir mafya ailesi. Michael, babasının yönettiği bu suç imparatorluğunun başına geçmek konusunda isteksizdir. Ancak şartlar onu, yanlış olduğunu düşündüğü her şeyi yapmaya ve mafyanın görüp görebileceği en acımasız lider olmaya iter. Michael gözlerimizin önünde karanlıklaşan bir karakter olduğu için onunla daha başta kurduğumuz bağ kopmadan ilerlemeyi başarırız. Zaten film, Michael'ı yüceltmeye ve onun davranışlarını meşrulaştırmaya çalışmaz, tersine tüm hatalarının bedelini ödetir. Filmin başarısı, Michael bedel öderken bizim de onunla birlikte üzülmemizi sağlaması.



"Nightcrawler" (2014)

Dan Gilroy'un başarılı kaleminden ve yönetmenliğinden ortaya çıkan "Nightcrawler", umutsuzca iş arayan Louis Bloom'un, L.A. suç gazeteciliği dünyasına adım atmasını ve kendi hikayesinin yıldızı olmak için gözlemci ile katılımcı arasındaki çizgiyi bulanıklaştırmasını konu alıyor. Louis, istediği kadrajı yakalamak için hiçbir şeyden sakınmayan, etik algısı olmayan ve empati kuramadığı için karşı tarafı anlayamayan bir sosyopat. Aşırı azimli, ürkütücü gülümsemeli bu adam, kendini başkalarının yerine koyamazken biz, senaryonun büyük başarısı ve Jake Gyllenhaal'un harika performansı sayesinde kendimizi onun yerine koyabiliyoruz.



"The Social Network" (2010)

"Citizen Kane", sinema tarihinin en iyi filmi kabul ediliyor. "The Social Network" ise modern bir "Citizen Kane" olarak gösterilerek başyapıtlar arasında kalıcı bir yer edindi. Harvard öğrencisi Mark Zuckerberg, Facebook olarak tanınacak sosyal ağ sitesini yaratırken, fikirlerini çaldığını iddia eden ikizler ve daha sonra işten atılan kurucu ortağı tarafından dava edilir. Jesse Eisenberg'ün sinir bozucu olmayı çok iyi başaran performansı sayesinde Mark Zuckerbeg'den zaman zaman nefret ediyoruz, onu soğuk, mesafeli ve karşısındakini küçümseyen antipatik biri olarak görüyoruz. Ancak bir yandan da sahip olduğu dehayı takdir ediyor ve koskoca bir teknoloji imparatorluğunun ilk adımlarını, hoşlandığı kız kalbini kırdı diye atmış olmasına biraz üzülüyor biraz da gülüyoruz.



"One Flew Over The Cuckoo's Nest" (1975)

Hapisten kurtulmaya çalışan bir suçlu, deli olduğunu iddia eder ve akıl hastanesine yerleştirilir, burada baskıcı hemşireye isyan eder ve korkmuş hastaları bir araya getirir. Başrolündeki Jack Nicholson'a En İyi Erkek Oyuncu, Louise Fletcher'a da En İyi Kadın Oyuncu ödüllerini kazandıran "One Flew Over the Cuckoo's Nest", En İyi Yönetmen, En İyi Uyarlama Senaryo ve tabii ki En İyi Film Oscar'larını da kazandı. Jack Nicholson'ın canlandırdığı R.P. McMurphy, kuralların ve sosyal düzenin insanı değil ve bunlardan kaçma şansı varsa hiç düşünmeden o şansı kullanır. Hemşire Ratched ise onun tam tersi, kurallar ve düzen olmadan var olamayan bir insan. İkisi birbirini yaratıyor ve Ratched sayesinden McMurphy kalbimizi kazanıyor.



"All About Eve" (1950)

Joseph L. Mankiewicz'in senaryo ekibinde yer aldığı ve yönettiği "All About Eve" filminde, dışarıdan bakıldığında ürkek ama gizlice acımasız bir tiyatro oyuncusu olan Eve, kendini yaşlanmakta olan bir Broadway yıldızı olan Margo'nun hayatına sokar ve ona dönüşebilmek için elinden geleni ardına koymaz. Hem Eve hem de Margo, büyük kusurları olan karakterler ama seyirci olarak her ikisine de içimiz ısınıyor. Margo, çevresinde onu önemseyen bir sürü insan varken bencilce ve kaba davranışlarıyla onları kendinden uzaklaştırıyor ama zekası ve esprili karakteriyle gönlümüzü kazanıyor. Eve ise masum görünüşlü bir şeytan olarak bizi ürkütüyor ama sonunda onun da başına kötü bir şeyler gelmemesini dilerken buluyoruz kendimizi. "All About Eve" filmi, Bette Davis ve Anne Baxter'ın oyunculukları ve iyi karakter yazımının ödüllerini topluyor.



"Watchmen" (2009)

1985 yılında, mesleği bırakmış süper kahramanların yaşadığı bir dünyada, eski kahramanlardan biri öldürülür. Hala aktif olarak çalışan Rorschach ise öldürülen tanıdığının cinayetini çözmeye çalışırken bir komplonun tam ortasında olduğunu fark eder. Zack Snyder'ın "Watchmen"inde kolaylıkla bağ kurabileceğimiz Dan ve Laurie gibi karakterler var. Bunlar, etik değerlerimize ve genel geçer doğru-yanlışlara daha yakın insanlar. Ancak bir yandan Rorschach ve Dr. Manhattan gibi karakterler de var. Bunlar ise ya insan olmaktan çok daha üstün ya da daha gri alanlarda gezen karakterler. Yine de her bir karakteri ve motivasyonlarını anlayabiliyoruz. Hatta başkası yapsa veya söylese çok yanlış bulacağımız şeyleri, onlar yapınca veya söyleyince haklı buluyoruz. Üstelik bu karakterlerden birinin yüzünü, filmin büyük bir kısmında görmüyoruz bile.



"Dexter" (2006 – 2013)

Döneminin en popüler dizilerinden "Dexter", yapıma ismini veren karakterin hayatı üzerinden ilerliyor. Adli tıp uzmanı olarak çalışan Dexter'ın kişisel zamanındaki hobilerinin başında seri katillik geliyor. Ancak Dexter'ın bize yakın gelmesini sağlayan en önemli özelliği, bu seçtiği kurbanların "kötü" insanlar olması ya da Dexter'dan daha kötü insanlar olması. Dexter, her ne kadar zaman zaman bencil bir insan ya da özünde bir katil de olsa, geçmişinde yaşadığı zorlukların onu bir türlü bırakmamasına ve onu bugün olduğu insana dönüştürmüş olmasına üzülüyoruz, Dexter için kötü hissediyoruz.



"A Clockwork Orange" (1971)

Gelecekte, sadist bir çete lideri hapsedilir ve bir 'davranıştan kaçınma' deneyi için gönüllü olur, ancak deney planlandığı gibi gitmez. Stanley Kubrick'in tüm filmografisinde olduğu gibi ince ince işlenmiş bir filmle karşı karşıyayız. İzlemesi oldukça rahatsız edici olmasına ve ana karakteri olan Alex'in bir çete lideri olarak ahlaki en ufak bir değere sahip olmamasına rağmen yine de bir başyapıt. Ve bunun başında, Alex'in rehabilitasyon merkezine gittikten sonra başına gelenlere karşı içimizde uyanan üzülme duygusu geliyor olabilir. Gerçek bir canavara karşı bile bunu hissettirebilen bir film, iyi tasarlanmış bir filmdir. Alex'in dümdüz bir kötü olmaması, tersine çok zeki, entelektüel olarak gelişmiş bir zihne sahip, Beethoven aşığı bir adam oluşu onu derinlikli bir karakter yapıyor ve onunla bağ kurabilmemizi sağlıyor. Tabii bu noktada Malcolm McDowell'ın oyunculuğunu da takdir etmek şart.



"V For Vendetta" (2005)

Distopik bir gelecekte geçen bir İngiliz tiranlığında, "V" takma adıyla tanınan karanlık bir özgürlük savaşçısı, genç bir kadının yardımıyla var olan siyasi sistemi ortadan kaldırmaya çalışır. Biz, film boyunca Hugo Weaving'in canlandırdığı V karakterinin yüzünü bir kez bile görmeyiz. Üstelik V'nin, iyi insanlara onları belli şekillere sokabilmek için işkence yaptığını ve nedenini sonradan öğrendiğimiz bir intikam planı içinde insanları teker teker öldürdüğünü de görürüz. Bir karakterin yüzünü görmemek, onunla seyirci arasına çekilebilecek en kalın çizgidir çünkü mimiklerini okuyamadığımız birinin duygularını, kendimiz hissediyormuş gibi hissedemeyiz. Gözlerini görmediğimiz insanın, samimiyetine inanamayız. Buna rağmen V'yi anlıyoruz, neyi neden yaptığını ve aslında neden haklı olduğunu çok net bir şekilde kavrıyoruz. Süper kahraman filmlerinde kahramanların maskeli olmasıyla "Bu maskenin arkasında herhangi biri olabilir, herkes olabilir. Bu, spesifik bir insan değil, bir sembol" mesajı verilmek istenir. Burada da V, yüzünü hiçbir zaman göstermeyerek, yaratmak istediği sembolü içinde yaşadığı topluma aktarmayı başarıyor ve takdirimizi kazanıyor.



"Dog Day Afternoon" (1975)

"Dog Day Afternoon"da üç amatör banka soyguncusu bir bankayı soymayı planlıyor. Güzel, basit bir soygun: İçeri gir, parayı al ve kaç. Ne yazık ki sözde karmaşık olmayan soygun, ters gidebilecek her şey gibi aniden tuhaf bir kabusa dönüşüyor. Al Pacino'nun canlandırdığı Sonny Wortzik, ekibin lideri. Ancak ne Sonny ne de arkadaşları, soygun yapmak konusunda yetenekli. İşler karışıp basit soygun planı bankadaki insanların rehin aldığı absürt bir hale bürünüyor. Sonny'nin yaptığı her hamlenin korkunç bir hataya dönüşmesi ve özünde kimsenin başına kötü bir şey gelmemesine çabalayan bir karakter oluşu, seyirciye dokunuyor.



"Sherlock" (2010 – 2017)

Sherlock Holmes'ün bu listede olması şaşırtıcı gelebilir ama "Sherlock" dizisinde yansıtılan Holmes, gerek bencilliği gerek çoğu insana yalnızca kendi çıkarları için iyi davranmasıyla ama bir yandan da zekası, esprili tavırları ve sevdiği nadir birkaç insana karşı gösterdiği destek ile gerçek bir anti-kahraman. Mart Gratiss ve Steve Moffat'ın yarattığı bu modern uyarlamada ünlü dedektifimiz Sherlock Holmes ve ortağı Doktor Watson'ı, 21. yüzyıl Londra'sında suçları çözerken takip ediyoruz. Benedict Cumberbatch'in canlandırdığı Sherlock'un puzzle'ı nasıl birleştirdiğine, dışarıdan bakmak yerine adım adım onu gözlemlememiz sağlanması, bu mesafeli karakteri daha iyi anlamamızı sağlıyor. Sherlock'un, kimseyi umursamıyormuş gibi davransa da yakın çevresindeki bir avuç insanı ne kadar önemsediğini ve onlar için kendisinden ödün verdiğini görmek de bizi etkiliyor.



"Citizen Kane" (1941)

Böyle bir listeyi tüm zamanların en büyük filmi olarak kabul edilen "Citizen Kane" ile bitirmek uygun olacaktır çünkü muhtemelen filmin ana karakteri Charles Foster Kane de dünyanın en ünlü anti-kahramanıdır. Orson Welles'in yönettiği "Citizen Kane", yayıncılık kralı Charles Foster Kane'in ölümünün ardından muhabirlerin, onun son sözü olan "Rosebud / Gül goncası"nın anlamını ortaya çıkarmak için uğraşmalarını konu alıyor. Flashback'lerle Kane'in geçmişini izliyor ve onun ne kadar merhametsiz bir megaloman olduğunu görüyoruz. Ancak Kane, hayatına ve kariyerine prensipleri olan bir adam olarak başlıyor. Yolda ilerledikçe para ve güç kazanmak için ideallerini terk etmek durumunda kalıyor. Buna karşılık ise Kane her şeyini kaybediyor; arkadaşlarını, ailesini, sevdiklerini... Kane karakteri, bir yandan sinirlenirken bir yandan imrendiğimiz bir yandansa acıdığımız ve fazlasıyla özdeşleşebildiğimiz gerçek bir anti-kahraman.


"Inventing Anna" Dizisi Hakkında

En İyi Polisiye Filmler

En İyi Film Oscar'ını Kazanmış Yapımlar

EN ÇOK OKUNANLAR

2024 Aralık Aylık Burç Yorumları
2024 Aralık Aylık Burç Yorumları

2024 Aralık Aylık Burç Yorumları

23 dakika okunma süresi
Gotham Ödülleri 2024 Kazananlar Listesi
Gotham Ödülleri 2024 Kazananlar Listesi

Gotham Ödülleri 2024 Kazananlar Listesi

7 dakika okunma süresi
“The Devil Wears Prada: Müzikali”nin Kırmızı Halı Şıklığı
“The Devil Wears Prada: Müzikali”nin Kırmızı Halı Şıklığı

“The Devil Wears Prada: Müzikali”nin Kırmızı Halı Şıklığı

2 dakika okunma süresi
Hamid Merati-Kashani'den Unutulmaz Parfümlerin Sırrı
Hamid Merati-Kashani'den Unutulmaz Parfümlerin Sırrı

Hamid Merati-Kashani'den Unutulmaz Parfümlerin Sırrı

9 dakika okunma süresi
4 ARALIK 2024
4 ARALIK 2024

4 ARALIK 2024

1 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

En Yakın Arkadaşınızla İzlemeniz Gereken Filmler
En Yakın Arkadaşınızla İzlemeniz Gereken Filmler

En Yakın Arkadaşınızla İzlemeniz Gereken Filmler

Ağustos Ayı Dizi Önerileri
Ağustos Ayı Dizi Önerileri

Ağustos Ayı Dizi Önerileri

Haziran Ayı Dizi Önerileri
Haziran Ayı Dizi Önerileri

Haziran Ayı Dizi Önerileri

Joey King'in En İyi Dizi ve Filmleri
Joey King'in En İyi Dizi ve Filmleri

Joey King'in En İyi Dizi ve Filmleri

2024 Venedik Film Festivali'ne Ön Bakış
2024 Venedik Film Festivali'ne Ön Bakış

2024 Venedik Film Festivali'ne Ön Bakış

“The Bear” 3. Sezon Hakkında Tüm Detaylar
“The Bear” 3. Sezon Hakkında Tüm Detaylar

“The Bear” 3. Sezon Hakkında Tüm Detaylar

Ağustos Ayı Film Önerileri
Ağustos Ayı Film Önerileri

Ağustos Ayı Film Önerileri

Haziran Ayı Film Önerileri
Haziran Ayı Film Önerileri

Haziran Ayı Film Önerileri

Eylül Ayı Dizi Önerileri
Eylül Ayı Dizi Önerileri

Eylül Ayı Dizi Önerileri

“Furiosa: A Mad Max Saga” Filmi İncelemesi
“Furiosa: A Mad Max Saga” Filmi İncelemesi

“Furiosa: A Mad Max Saga” Filmi İncelemesi

En İyi 20 Kore Dizisi
En İyi 20 Kore Dizisi

En İyi 20 Kore Dizisi

Squid Game 2. Sezon Tarihi Belli Oldu
Squid Game 2. Sezon Tarihi Belli Oldu

Squid Game 2. Sezon Tarihi Belli Oldu